Recep Özdemir, “Kanayan yara Ortadoğu”

Yıllar önce bir yurt dışı seyahatimde, yolda okumak amacıyla bir kitap aldım. Kitabın adı “Kadim Toprakların Trajik Öyküsü Ortadoğu” idi, yazarını şuanda hatırlamıyorum. Ancak kitapta yazılanlar Ortadoğu topraklarında “arap baharı” adı altında sözde özgürlük,demokrasi ve hürriyet akımı adı altında halk hareketlerinin başlayacağını , halk hareketi adı altında çok önce Kuzey Afrika’da halk hareketlerinin başlayacağını, bu hareketin kademeli bir şekilde doğuya doğru kayacağını, en son Suriye İran ve nihayetinde de sıranın Türkiye’ye geleceğini yazıyordu.
Bahsedilen bu coğrafyaya baktığımızda 1990 yılında Irak’ta evveliyatında batılılar tarafından iktidara getirilen Saddam’ın bir anda canavarlaştırıldığını gördük hatta İskandinav ülkelerinde bir petrol deryasında çırpınan kuşu gösteren sahnenin sanki Basra körfezinde Saddam’ın doğaya verdiği zararın sonucuymuş gibi basında servis edilmesine tanık olduk. Saddam’ın elinde insanlığın sonunu getirecek kimyasal ve biyolojik silahlar olduğu, elinde babil topu adı verilen çok uzun menzilli toplar olduğu ileri sürülerek Saddam birden insanlık ötesi bir canavar haline getirildi. Amerikan uçakları aylarca Irak’ı havadan bombaladı. Irak yönetimine ültimatom verildi. Çoğu uçağın kalkış noktası da İncirlik Üssüydü.
Irak’ın alt yapısı tamamen çökertildikten sona 2003 yılında Amerikan askerleri Irak’ı tamamen bertaraf etti. Bizi de bu belaya ve günaha ortak olmaktan Yüce Meclisimiz kurtardı. Neticede Irak’ın kuzeyinde nur topu gibi yeni bir oluşum türedi. Yıllarca Irakta terörist muamelesi gören Talabani Irak’ın Cumhurbaşkanı yapıldı, ona rakip olan grubun lideri Barzani ise kuzeyin başbakanı ilan edildi.
Nihayetinde bir senaryo titizliğiyle hazırlanan arap baharı Tunus’ta sahneye konuldu. Akabinde Arap dünyasının sesi olan Libya’ya sıçradı. Daha sonra Mısır’da seçimle başa gelen ilk lider olan Mursi’ye karşı Sisi desteklendi, sözde demokrasi için yola çıkan batı,demokrasi ile ilk kez demokrasi örneği sergileyen Mursi’yi devirdi.
Senaryo gereği adım adım İsrail’e diş geçirebilecek ülkeler güçsüzleştirildi ve kukla liderlere teslim edildi. Sıra Suriye’deydi. 2011 yılında Amerika’nın öncülüğünde Suriye’deki muhalifler kendi amaçları için değil kendilerine verilen rol gereği yönetime karşı ayaklanma başlattılar. Yıl 2011 yıl 2024 aradan tam 13 yıl geçti. Rusya’nın ve İran’ın Esad lehine müdahil olmasıyla Esad iktidara tutundu ancak topraklarının %40’ına hakim olabildi. Suriye’nin kuzey doğusunda zamanında Irak’ta olduğu gibi nur topu gibi bir yeni oluşumumuz oldu. Amerika özellikle Suriye’nin petrol kaynaklarının olduğu kısmı bu yeni oluşuma devretti.
Zamanında Irak’ta olduğu gibi yine kandırıldık. Bunu fark ettik ama iş işten geçmişti. O zamanlar BOP eş başkanı olduğumuzu söyleyerek bölgeye dizayn verme adına Suriye’ye müdahalede çok acele ettik bir süre sonra kazın ayağının öyle olmadığını anladık. Saf değiştirdik ancak yeni ortaklarımız bize pek güvenmemiş olmalılar ki İdlib’te 34 askerimizi şehit ettiler.
Tüm bu olanlar İsrail’in elini rahatlattı. İsrail önce Hamas’ın kendisine yaptığı saldırıyı ki; bu saldırıdan İsrail istihbaratının haberi olmaması mümkün değildir. Gazze bölgesine saldırdı, saldırı savaş hukukunun tamamen ötesine geçip bir insanlık dramına dönüştü.
İsrail arz-ı mevud (vaat edilmiş topraklar) gereği önünü açan da basiretsiz İslam ülkeleri yöneticileridir. Bu sefer yönünü Lübnan’a çevirdi. Bir zamanlar en gözde şehirlerden biri olan Beyrut artık ateşler içerisinde. (Devam edecek…)