Kocaali seni özleyecek İlhan

Gazete aboneliğinden dolayı biraz tanışıklığımız var ama fazla samimi değiliz. Yaklaşık bir buçuk yıl kadar esnaf işi selam sabah hal hatır sormalar, denk gelirse ayaküstü ikram edilen birer bardak çayı içiyoruz sonra herkes yoluna gidiyor. Ama insanoğlunun ne olacağı belli değil, herkesin başına her an her şey gelebiliyor.
2011 yılı Temmuz ayı da benim ve ailem için öyle bir dönemdi. Tahmin etmediğimiz beklemediğimiz bir dönemde yıkım gibi bir olay yaşadık. Hem bağ bahçe fındık hem de ramazan hazırlığı var. Kısacası telaşeli bir dönemdeyiz. Arefe günü akşam saatlerinde telefonum çaldı. Kuzenim telaşeli ama belli etmemeye çalışan bir sesle bir şeyler anlatmaya başladı. Önce nerede olduğumu ne yaptığımı öğrendi sonra sakin olmamı söyledi hemen peşinden de ailemin trafik kazası geçirdiğini ama durumlarının ne olduğunu bilmediğini söyledi. Birkaç dakikalık konuşmanın ardından “Ben Ada’ya gidiyorum” dedi, kapattık. O sıra üst üste birkaç telefon trafiği yapıp konuyu çözmeye çalıştım. Babam, annem, kardeşim, halamın oğlu ve hanımı, babamın sürdüğü araçla Adapazarı’nda hastanede yatan eniştemi ziyarete giderken Ferizli köprüsünde kaza yapıyorlar. Araba pert ve bizimkiler ayrı ayrı hastanedeler ve hepsi ciddi yaralı. Babamın mide bağırsak patlamış, anemin yüzü paramparça, halamın oğlu felç ve hanımının kafatasında kırık var. En sağlam erkek kardeşim ama onun da vücudunda şişip morarmayan yer kalmamış. O arabadan nasıl sağlam çıktılar hala şaşırıyorum.
Her neyse ben o sıra Kocaali’deyim ve olaydan yaklaşık bir saat kadar sonra haberim oluyor. Gece geç saat oldu ve minibüs yok. Benim de kendime ait bir aracım yok. İdarelik bir araç buldum birkaç gün idare ettim. Sağ olsun Tuncay Bakkal o zaman araç kiralama şirketi vardı bayağı yardımcı oldu. Ama bizimkilerin hastane olayı öyle uzun sürdü ki anlatılır gibi değil. Sadece babam kazadan sonra 2 gün normal serviste sonra 9 gün yoğun bakımda kaldı diğerlerini söylemiyorum bile.
Velhasıl ben de paramparça oldum. Hem Kocaali’deki işimi aksatmamaya çalışıyorum hem de hastalarımın yanında olmaya. Gündüz Kocaali’ye geliyorum birkaç saat çalışıp işimi bitiriyorum. Üzerimi değişip Ada’ya gidiyorum hastahane hastahane geziyorum. Gece Kocaali’ye dönüp tekrar çalışıyorum sabah yine Adapazarı. Arada yemek yediğimi uyku uyduğumu hatırlamıyorum. Bir gün yine Kocaali’ye gelip emanet aldığım aracı teslim ettim. Günlerden Çarşamba gazeteyi dağıtıp tekrar Ada’ya hastaneye gitmem lazım ama yine aracım yok. Bir arkadaşıma sordum “Müsait araç var mı?” diye. Bende yok ama berbere bir sor o senin işini çözer dedi. Gittim durumumu anlattım. Sorgusuz sualsiz yardımcı oldu. Dardaydım, ihtiyacım vardı. Ben derdimi anlatırken düşündüm ama o çözerken hiç düşünmedi. O günden sonra benim için bambaşka yeri oldu. Ne zaman ihtiyacım olsa aklıma ilk gelen insanlardan biri oldu. Her ne konuda olursa olsun ona gittiğimde hiç boş dönmedim. Ne zaman bana dair bir işi olsa en kısa en pratik yoldan çözmeye gayret ettim. Ne o benim ne de ben onun bir dediğini iki etmedim.
Samimiyetine soru sorulmaz, cömertliğine cömert, arkadaşlığına arkadaş, dostluğuna dost, esnaflığına esnaf velhasıl adam gibi adam. Kocaali seni özleyecek İlhan…