Benim de hakkım
Adapazarı’nın Kuzey’e dönen kavşağından berisi için bir şeyler söyleyeceğim. Hani “Kelebek’ten öteye farklı bakılıyor” diyoruz ya. O konuda bir şeyler söyleyeceğim.
Geride kalan beş yılda Söğütlü, Ferizli, Karasu, Kocaali ve Kaynarca’yı kapsayan Kuzey bölgesinin sesi pek duyulmadı.
Bunun pek çok nedeni olabilir ama en önemli sebeplerinden biri bu bölgeden milletvekili çıkmamış olması.
Şu ya da bu parti olması önemli değil!
“O ayının ki Ankara’da adamı var! Benim yok! Beni asın” dedikleri yerdeyiz.
“Bu bölgeden bir milletvekili çıksa ne olur çıkmasa ne olur” diyebiliriz. Ancak buradan bir milletvekili çıkarsa biz kendimizi daha iyi ifade ederiz. Dilek ve şikayetlerimizi birinci ağızdan aktarma imkanı buluruz. En azından bir milletvekili aradığımızda “Abi” diye söze başlarız.
Burada temel sorumluluk Ak Partili yöneticilere düşüyor. Bölgenin dilini bilen, suyunu içen, Ankara’nın yolunu bilen kısacası vatandaşın işini çözen bir milletvekili artık şart oldu.
Muhalefet partileri de bu konuda duyarlı olmalı, elini taşın altına koymalı. Kuzey bölgesinden bir değil iki milletvekili çıksın. Nasıl ki Hendek’ten her parti bir ismi sıralamada seçilmesi yüksek ihtimalli olan yere koyuyorsa Kuzey’de de bu aynı şekilde olabilir.
Bu bölgede siyaset yapan herkesin bu manada sorumluluğu vardır.
Kimse kendini öteye beriye çekmemelidir.
2023’te milletvekilimi arayıp, “Abi” diye söze başlamak benim de hakkım olmalıdır.
ALKIŞLAR ARIK’A
Geçtiğimiz hafta Karasu Ziraat Odası Başkanı Selami Arık bir açıklama yaptı ve fındık fiyatı için “Gönlümüzden 60 lira geçiyor” dedi. Bu açıklama geniş yankı buldu. Nedeni basit: İlk kez biri fiyat telaffuz edebildi.
Artan maliyetler daha da artması muhtemel girdiler dolayısıyla söylenecek fiyat ya üreticinin tepkisini çekebilir ya da hükümet tarafından hayal olarak görünebilirdi.
Fındık fiyatının 60 lira olması hayal midir? Aslında değildir. Gübre fiyatındaki artışı, mazot fiyatındaki artışı bırakın işçi fiyatındaki artışı göz önüne alsanız zaten fındık fiyatı 60 liradan fazla çıkar. Kaldı ki önümüzdeki günlerde de maliyetler daha da artabilir. Bu noktada Arık’ın istediği fiyat uçuk değil. Aksine karşılığı olan bir açıklama.
Fiyat talebi açıklama cesareti gösterdiği için Selami Arık’ı tebrik etmek lazım. Ayrıca gerçekçi bir talepte bulunduğu için de kutlamalıyız.
KARARSIZ KALANLARA
Üniversite sınavı geride kaldı. Başarılı olup kafasındaki yeri yazacaklara diyecek sözümüz yok. Hayırlısı olsun. Başarısız olup yeni yıl planını yapanlara da Allah yardım etsin.
Benim söyleyeceklerim arada bir yerde kalanlara. Yani sınırda puan alıp, “Kötü de olsa bir yere gideyim” ile “Bir yıl daha çalışıp gönlümce bir yere gideyim” arasında sıkışmış olanlara.
Birincisi bir yere gitmiş olmak için üniversiteye gidilmez. “Aman bölüm işte burada da aynı orada da aynı” mantığı ile okul yazılmaz. Siz kendi hayatınızda başrol oynadığınıza göre her şeyin en iyisine layıksınız. Dolayısıyla istemediğiniz bir yerde okursanız dört yılınız, istemediğiniz bir bölümü okursanız ömür boyu işkence mutsuz olursunuz.
Oysa bir yıl daha hazırlanırsanız sadece bir yıl harcamış olursunuz.
Onun için naçizane tavsiyem sınırda kaldıysanız hiç tereddüt etmeden bir yıl daha hazırlanmanız yönünde olacaktır.
SESSİZ KUTLAMAK ZORUNDA MISINIZ
Bizde böyledir arkadaş. Bir akım ortaya çıktığında hemen onun karşısına dikiliriz. Televizyon icat edildi, “Çocuklar uzun süre ve yakından izlerse gözü bozulur” diye yaygara koptu.
Cep telefonu icat edildi, “Uzun süre konuşunca suratına patlıyormuş” yok “Kalbin üstüne koyarsanız kalp krizine neden oluyormuş” diyenler arttı.
Şimdi akıllı telefon çıktı, “Parmak uçlarını hissizleştiriyor” diyenden geçilmiyor.
Sevgililer günü ortaya çıktı, “Gavurların uydurması” anneler günü kutlanmaya başladı “Anneler bir gün mü sevilir” diyenler çıktı. Babalar günü için de “En çok kredi kartı harcaması yapılan gün” falan diye araştırmalar yapılmaya başlandı.
Bir de sosyal medya üzerinden “Sessiz kutlayın babalar gününü babasını yitirmişler duymasın” akımı başladı.
Ben babamı 10 yaşında kaybettim. Kıdemli yetimlerdenim yani. İnsanların babaları hayattayken babalar gününü kutlamaları en doğal hakları. En coşkulu şekilde de kutlamalılar. Benim babam bugün ölmedi ki eksikliğini bugün hissedeyim. Onun için babanız sağken kutlayın, öldükten sonra zaten benim gibi mezar taşını sevmek zorunda kalacaksınız.
HEPİMİZİNKİ CAN
Bir gece geç vakit evime gidiyorum. Eve birkaç metre kala toplu şekilde duran köpekler ilgimi çekti. Ataların “İte dalaşacağına çalıyı dolaş” sözüne uygun olarak yolun karşısına geçtim. Köpekler de benim önümü kesmek istercesine karşıya geçti.
Köpekler sizin elinizde onlara atabileceğiniz bir şey olduğunu fark ederse saldırı mesafesinin ötesinde durur. (Köyde yetişmiş olmak bazı şeyleri doğuştan bilmeyi gerektiriyor.) Bana doğru hücum ettiklerinde elimdeki telefonun ışığını açtım ve atacak gibi hareket yaptım. (Elinizdekini atmamalısınız. Zira attığınızda silahsız kaldığınızı anlayıp güvenle saldırırlar.)
Bir yandan da üstlerine doğru yürümeye devam ettim. Neticede bir şey olmadan oradan uzaklaştım. Ancak bu bilgiye sahip olmasaydım muhtemelen yaralanacaktım.
Yenimahalle’de yaşlı bir vatandaş köpeklerin saldırısına uğramış. Yaralanmış da.
Şunu açıkça söyleyeyim ki bu olayın belediyeyle, barınakla veya birilerinin görevini yapmamasıyla alakası yok.
Çoğu il dışından gelen farkı belediyelerin araçları köpekleri Karasu sınırları içinde bırakıyor. Burada nasıl barınacağını nasıl besleneceğini bilemeyen köpekler de bir süre sonra vahşileşiyor. Durum bundan ibaret. Yapılması gereken bu köpekleri buraya bırakan araçları tespit edip ilgili belediyeye teslim etmek.
Yoksa biz büyük şehirlerin hayvan barınağı olmaya devam ederiz.