Köşe Yazıları

Evdeki yabancı

 

Ankara’da, İstanbul’da görev yapan, ya da emekli olan savcıların, hakimlerin, dünyaca ünlü profesörlerin, Adapazarı bey efendilerinin tercih ettikleri ve çocuklarının “İlla yaz tatilinde 

Karasu’ya gidelim” diye baskı yaptıkları, (Karasulu) gençlerin de onlarla kaynaşırken yaşama dair modernliği çağdaşlığı öğrendiği bir yerdi Karasu bir zamanlar.

***

Hatta ılıman iklimi seven, İskandinav ülkeleri Norveç ve Danimarka ile  Amerikalıların, İngilizlerin cazibe merkeziydi.

***

Onlarla geçirdiğimiz anlarda, birbirlerimizi çok sever, çat-pat dillerini öğrenmeye çalışırdık.

***

Allah rahmet eylesin, Sabahattin Arslan ve Mustafa Birinci gibi, (ikisi de fötr şapkalıydı) sokakta gördüğünüzde, saygıdan ve sevgiden, önünü iliklemek zorunda kaldığımız, utanmanın, ayıbın, yanlış yapmanın, çok aşağılayıcı bir durum olarak kabul edildiği günlerdi.

***

Biri (merhum) Sabahattin Arslan, hastalığının son günlerinde, (gün be gün) bizzat ilgilendiği Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, diğeri Hayrettin Uysal ve Hasan Fehmi gibi Sakarya tarihinde efsane olmuş milletvekili ve senatörlerin üzerine hassasiyetle saygı duydukları Mustafa Birinci gibi şahsiyetli Belediye Başkanlarıyla Karasu’ya hep düzeyli konuklar gelir ve Karasu o gelen konuklardan feyz alırdı.

***

12 Eylül ihtilalından sonra, (vahşi kapitalizmin temsilcisi) Özal’dan sonra başlayan ve ehliyetsiz, vizyonsuz yerel yöneticilerin kalkınıyoruz zenginleşiyoruz masallarıyla başlayan, plansız programsız betonlaşma, hem Karasu’yu hem de dünyanın en önemli sahillerinden olan Karasu sahillerinin yok olmasına sebep olmuş, (bir kaymakamın bana söylediği gibi) “kendilerini kiracı gibi hissedenlerin” hakim olduğu bir yaşam alanına dönünce Karasu, önce, Karadeniz’in suç işleyip saklanmak için sığındıkları 2011 yılından sonra da, Suriye’deki iç savaşa (ABD nin gazıyla) burnumuzu soktuğumuz andan itibaren de, Suriyeli, Afganlı, Iraklı (çoğu ne idüğü belirsiz) insanlarla dolduğu, yolda yürürken, önünde ve arkanda yüksek sesle (adeta bağırırcasına) konuşan insan toplulukları Karasu nüfusunu oluşturuyordu.

***

Güya, kayıtlı 3 bine yakın (2962) göçmenin yaşadığı Karasu, bugünlerde, zengin ve eğitimli Norveç ve Danimarka gibi benelüks, ya da İngiliz, ABD’li kaliteli konuklar yerine, ülkesindeki diktatör idarecilerin tesiriyle fakirleşmiş cahil-cühela (kardeşlerimiz yutturmacası ile) aramıza sokulan (belki de silahlı militan) Afgan-Suriyeli ve Iraklılarla artık yaşanmaz hale dönüştü.

***

Hatta biraz daha ileri gidilerek, evlerimizde ikamet ediyor gösterilerek, ne çeşit filmlerin oynanacağı, sahipsiz bir yer haline dönüşüyordu o güzelim cennet diye anılan Karasu.

***

Sakarya’daki İl Göç İdaresi verilerine göre, 16 ilçe arasında, en çok göç alan dördüncü ilçe oldu artık Karasu.

***

Bazı mahalle muhtarlarına soruyorum, sizler de bu göç etmişlerin kaydı kuydu var mı diye, yok abi diyorlar. Ne belediye başkanı, ne de kaymakam bu soruna önleyici hiçbir çözüm üretmiyor ve yapılması düşünülen iyileştirmelerle ilgili hiçbir açıklamada bulunmuyorlar. Belediye Başkanı beton döküyor, halkıyla yabancı gibi yaşam süren kaymakam ise bir türlü halkıyla barışamıyordu.

***

Böyle idarecilerle, Adapazarı’nda Tığcılar Sapanca’da ise, Kurtköy dibektaşı ve İlmiye mahalleleri nasıl göçmen girişini yasakladıysa, Karasu’da böyle bir önlem almayı düşünemiyorlar.

***

Zavallı Karasu’m, vizyonsuz yöneticiler, taşın altına eline koymaktan korkan sözde aydınlar ve korkutulmuş (pısırıklaştırılmış) halk yüzünden, her geçen gün, daha yaşanmaz yer olmaya doğru hızla koşuyor. Hatta, evinde yaşayan yabancıdan bile habersiz.