Köşe Yazıları

Neden gitmesin?

Neden gitmesin?

Siyasi Partiler tarafından oluşturulan ittifakların ve  milletvekili adayı listelerinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından onaylanmasıyla birlikte 14 Mayıs’ta yapılacak olan “Cumhurbaşkanlığı ve  Milletvekili”  seçim toplantıları ve mitinglerinin hız kazandığını görüyoruz.

Zamanın kısalığı nedeniyle ittifakların paydaşlarını oluşturan parti liderleri ayrı grup halinde miting yapmak zorunda kalıyor.

Parti liderlerinin meydanlarda açıkladığı vaadlerin bir kısmı afaki bir kısmı da itopik bulunuyor.

Meydanlara bakılırsa 6 parti liderinin bulunduğu “Millet İttifakı”na çok büyük ilgi gösteriliyor.

Devlet gücünü arkasına alan AK Parti ve diğer siyasi paydaşlarına karşı da yoğun ilgi görünüyor.

Ne var ki; esas olan konuşmaları dinleyen yurttaşların ne karara varacağıdır. Yurttaşların partilerle ilgili projeleri iyice tartacak ve ona göre kararını verecek. Bazı kitle var ki; “tamamen biat kültürü” ile yetişmiş olmaları nedeniyle liderci anlayıştan vaz geçmiyor.

Oysa her insan gibi liderlerin de hataları olabilir ve eleştirel olmalıdır.

Bu seçimde 6,5 milyon civarında genç oy kullanacak. Gençlerin durumunu çok önemsiyorum. Özellikle üniversite mezunu 1 milyon civarında işsiz gencimiz bulunuyor.Avrupa İstatistik Ofisi verilerine göre Türkiye’de üniversite mezunlarının işsizlik oranı, ilkokul mezunlarının işsizlik oranından daha yüksek. 20-64 yaş arası nüfusta Türkiye’de üniversite mezunlarının işsizlik oranı yüzde 13 seviyesinde.

İşsizlik gençleri yanlış alışkanlıklara yöneltiyor. Ailelerin huzuru bozuluyor. Özellikle parti programlarında gençlere yönelik projeler ön plana çıkarılmalı ve onların umudu karşılanmalıdır.

*

21 yıllık iktidarı elinde bulunduran AK Parti’nin memlekete hizmetleri olmadı demek kör zihniyetin karşılığıdır. Bu hizmetleri de takdir ederek eleştirel yönlerini de ortaya koymak en adaletli davranış olacaktır.

Örneğin; 2002 ve 2007 seçimleri öncesi “3Y” yani yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar   sorunlarının çözümündeki hedeflerinde yetersiz kalmıştır.

2013 yılına kadar süregelen ekonomik gelişmişlik bu tarihten itibaren geriye doğru ivme kazanmıştır. Ekonomik göstergelere bakılırsa bunu açıkça görürsünüz.

Daha önceki yazılarımda da yazdım:

“Bu seçimi tencere, tava belirleyecek. Alım gücü düşmüş büyük bir çoğunluğun karşısına “yabancı güçler, beka, terör, altyapı ve savunma sanayii” gibi açıklamalar yapılarak ekonomik sıkıntıların örtülü gerekçesi olarak gösterilmesi ne kadar etkili olacağı seçim sonucunda görülecektir.

Seçimin kilit partisi olan HDP Yeşil Sol Parti çatısı altında seçime girecek. HDP ile birlikte aynı ittifak içinde yer alan Türkiye İşçi Partisi ve Emek Partisi Millet İttifakı’na resmen destek verecekleri açıklandı. Dolayısıyla böyle bir destek Millet İttifakı’nı bir adım daha öne çıkarmış oldu.

Seçime sayılı günler kala doğal olarak bazı parti liderlerin ve kurmaylarının sözleri sert olabiliyor. Ancak bu sözler kutuplaşmaya, ülkenin birlik ve beraberliğine zarar vermemelidir. Siyasiler gelir geçer ama devletimiz kalıcıdır. Ortalık gerilir ve insanlar geçmişte olduğu gibi birbirleriyle çatışırsa bu telafisi mümkün olmayan kaos yaratır.

*

21.yüzyıl Türkiye ve Türklerin etkin ve öncü rol oynayacağı yüzyıl olmalıdır. Küresel işlev iddiasıyla bir dünya devleti olabilmek için hemen her şeye sahip olan Türkiye, yüksek vasıflı utku geniş yöneticilerle yarınlara umutlu hazırlanmalıdır. Belirlenen hedeflere, temel yaklaşımlarla; cesur tercihlerle; akılcı yöntemlerle yürünmelidir.

Bu aşamada; kamuoyunda ve bazı sosyal medya hesaplarına bakıldığında “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mevcut koltuğunu ne yapar, yapar bırakmaz. Mutlaka bir planı vardır” gibi çekinceler ortaya konuluyor.

Oysa ben öyle düşünmüyorum.

Siyasi yaşamında İstanbul belediye başkanlığını da dikkate alarak ülkeye hizmet noktasında 25 yıllık kazanımları bir çırpıda heba eder mi?

50 yaş üzeri hatırlayanlar vardır.

Rahmetli Süleyman Demirel ölümünden kısa bir süre önce verdiği bir mülakatta “Bu fötr şapkayla 6 defa gittim, 7 kere geldim” demişti.

Demek ki halk istediği takdirde bir siyasi partinin iktidarına son verdiği gibi onu yeniden iktidara da getirir. Dolayısıyla üstünlük her zaman halk iradesindedir.

Bunun dışında yapılacak her türlü aksiyon ülkemiz için büyük yıkım olur. O nedenle halk, tercihini başka bir aday yönünde kullanırsa hiç kuşkunuz olmasın, Sayın Erdoğan da gider.