Köşe Yazıları

Sakarya’nın, yiğit evladına veda

 

Temsilcilerinin, halkın çoğunluğunun yaşadığı, tarlalardan, kahvelerden, çarşı pazarlardan seçilerek, var olduğu meclis ve senato gibi, iki kutsal çatı altında temsil edildikleri, 1980 öncesi yıllarda, ön seçim için geldiği Karasu’da, ben de karşısında olan rakibi (eski-kurt siyasetçi) Burhan Akdağ lehine çalışırken tanımıştım kendisini…

***

Desteklediğim ve yanında olduğum Burhan Akdağ ile birlikte, destek için yanlarına gittiğim Nazmi Cengiz, Resul Aydın, Mehmet Tatlı, İdris Bal gibi partili delegelerin, eski savcı, yeni avukat aday adayı Hasan Fehmi Güneş için söyledikleri, “Yiğit-gözü pek” yakıştırması, onun, 1975-80 yılları arasında, “Sakarya Senatörü” olarak siyasal yaşama merhaba demesi, siyasetteki yeni başlangıcı olmuştu…

***

Halkın, “Karaoğlan” diye bağrına bastığı Ecevit’in, 214 milletvekiliyle birinci parti olarak iktidara getirdiği CHP’nin kurduğu hükümette, talihsiz “Kahramanmaraş olaylarının” yaşanması sebebiyle, görevinden ayrılmak zorunda kalan İrfan Özaydınlı‘nın yerine, İçişleri Bakanı olarak kabineye girdiğinde ülke sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk gibi yapay iç sorunlarla alev alev yanmaktaydı…

***

Ve bu ateş çemberinde, Milliyet Gazetesi Baş Yazarı Abdi İpekçi’yi katleden Mehmet Ali Ağca’yı, kahve tarayıcısı ve Adana’da 3 gencin katili Ferhat Tüysüz ve Adana Emniyet Müdürü ile birlikte 9 kişinin katili Velican Oduncu gibi o günlerin sivrilmiş azılı teröristlerini adalet önüne çıkarılması ile başarılı bir grafik gösteriyordu.

***

Hele de, 13 Temmuz 1979’da, Camp David zirvesini protesto amacıyla, Ankara’daki Mısır elçiliğinde 17 kişiyi rehin alan, 4 Filistinli gerillayı, Arafat, Ebu firas gibi liderleri de devreye sokarak, saatler süren mücadele sonrasında, kimsenin burnu kanamadan sona erdirmesi onun, bugün, adı mafya pazarlık ve hesaplaşmalarında adları geçen mevkidaşlarına göre ne kadar başarılı bir İçişleri Bakanı olduğunu da, gösteriyordu.

***

CHP’nin son İçişleri Bakanıydı. Başarılı ve maalesef hedefteydi. Emperyalist ajanlara karşı ödünsüzlüğü, film artisti “Aynur Aydan tuzağına” düşürülünce, hemen istifa etmesi, bugünkü bazı bakanlara, bırakın yakıştırmaları, ispatlı delilli suçlamalara rağmen, koltuklarında utanmadan sıkılmadan oturuyor olmaları ya da tarafsız yargı önünde hesap vermekten kaçınmaları, aynı zamanda ne kadar şerefli ve haysiyetli bir kişilik olduğunu gösteriyordu Hasan Fehmi Güneş’in…

***

On üç sene önce vefat eden saygıdeğer eşi Yurdaşen Hanım sonrasında artist Aynur Aydan’ın, kendisine seve seve her zaman bakarım tekliflerine rağmen, yanında bir daha ne onun adını ağzına aldı ne de onun hakkında tek kelime konuştu…

***

1980’den sonra ise, kurulan SHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na seçiliyor, 12 Eylül’de, işlerinden atılan akademisyenlerin haklarını savunmak ve tekrar görevlerine dönebilmesi için gösterdiği mücadele sonrasında da, 1987 ve 2002 seçimlerinde milletvekili seçilerek, “Halk Temsilciliği” görevini layıkıyla yapıyor, yine sevenlerinin ve halkının baş tacı oluyordu…

***

İçişleri Bakanlığı döneminde, (Kıbrıs çıkartması işaretini  “Ayşe Tatile Çıksın” parolasıyla veren ünlü) Dışişleri Bakanı kabine arkadaşı Turan Güneş‘e; “İkinizin de soyadları aynı, bir yakınlığınız var mı” diye soranlara esprili yanıtıyla, “O doğan güneş, bense batan güneşim!” diyerek onurlandırdığı Hasan Fehmi ağabeyimin, Perşembe günü saat 8.30’da telefon eden parti emekçisi sevgili Muhittin Aşık kardeşimin; Hasan Fehmi ağabeyimizi kaybettik Muzaffer… Eğer müsaitsen birlikte Karapürçek’teki son yolculuğuna eşlik edelim demesiyle yüreğim yanarak, hemen hazırlan gidelim diyerek, ne kadar önemli işlerim olsa da, hepsini elimin tersiyle iterek, yola koyuluyorduk…

***

Karapürçek’e vardığımızda ise başta, CHP’nin Sakarya’daki onuru, değeri milletvekili Engin Özkoç‘u ve Hasan ağabeyin eski milletvekili arkadaşları, benim de İlçe Başkanlıkları dönemlerinde, her zaman saygı ve sevgiyle andığım Eşref Erdem, Mehmet Sevigen gibi vefakar tüm dostlarını görüyordum…

***

Ama illa da gözlerim her ne kadar meclisteki törene katıldığını öğrensem de, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu‘nu aradı… Ne olurdu, “Halkın” katıldığı bu sade törene nasıl ki Muharrem İnce katılarak herkesin takdirini kazanmışsa, Kemal Bey’de katılarak Hasan Fehmi ağabeyimizin son yolculuğunda tabutunu tutsaydı da, “Vefa’nın, yalnızca İstanbul’da bir semt adı olmadığını” tabanda, bugün AKEPE ve onun genel başkanınca horlanan, aşağılanan üyelerine bir cesaret, bir yürek verseydi diye düşünerek ayrılıyordum Muhittin kardeşimle Hasan ağabeyimin son yolculuğu töreninden…

***

87 yaşında, son yolculuğuna uğurladığımız Hasan Fehmi ağabeyime yüce Allah’tan rahmet, sevenlerine de sabır ve aydınlık günler diliyorum…   

 

Not: Hasan ağabeyden 2 gün sonra vefat eden eski Sosyal Güvenlik Bakanı Hayrettin Uysal‘ı da bir dahaki yazımda yazacağım…