(Türk Halkının Gönlüne Vurulan) Kelepçe…
Onlar, tıpkı iktidar koltuklarını kaybetmeme pahasına, işgalci İngiliz ve onun fedaisi Yunanlıyla, işbirliğine giren, “Osmanlı Padişahı Vahdettin’le, Sadrazam Damat Ferit
Paşa hükümetleri” gibi, ülkelerini işgal eden İsveçlilere karşı, boyunları bükük yaşadılar, 1800’lü yıllara kadar…
***
Bataklıkları ve ölüm vadileriyle, yoksulluk ve sefalet içerisindeki bu ülke 60-70 yılda, bugün herkesin gıpta ile baktığı ve orada yaşamak için can attığı Finlandiya nasıl olmuştu da, dünyanın en gelişmiş, en refah düzeyi yüksek, on ülkesi arasına girebilmişti…
***
Nasıl olmuş da, granit kayalar ve bataklıklar üzerlerine, toprak dökerek, verimli topraklar, ovalar haline dönüşmüştü…
***
Ne bir kurtarıcı kahraman ne de dışarıdan sağlanan yardımlar, özelleştirmelerle olmuş mucizeydi bu…
***
Halkın, kendi içinden yetiştirdiği öğretmenleri, doktorları, din adamları ve askerleri öncülüğünde, topyekun kalkınma modelleriyle, omuz omuza verilerek, bugün kişi başına geliri 50 bin dolar ile zenginleşmiş mutlu ve hoşgörülü insanlar ülkesi, haline dönüşmüştü Finlandiya…
***
Öğretmenler köylerde, köy kooperatiflerine önderlik yaparak, din adamları; dinsizliği, halkın sahip olduğu bütün kutsal değerlerin ölmesi olarak tanımlarken, umutların kaybolmamasında, büyük rol oynamışlar…
***
Askeri kışlalar ise halk çocuklarının, çok şeyler öğrenerek geliştikleri, halk okulları olarak, toplumun gelişmesi ve yükselmesinde en önemli unsur olmuş…
***
Son 19 yıldan bu yana, gözü yaşlı ve mutsuz, boynu bükük zavallı ülkem Türkiye’de ise, geçtiğimiz 17 Nisan günü, 81’inci kuruluş yıl dönümünü kutladığımız, Köy Enstitüleri de, yüzde 70-80’i köylerde yaşayan köylü toplumunu, öğrenirken eğiten, eğitirken de üreten, modern, aydınlık bir toplum oluşturabilmek için Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı
Tonguç önderliğinde, Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzünü çağdaşlığa, uygarlığa çevirmesine sebep olmuştu…
***
“21 Güneş” olarak, Cumhuriyet ışığını Anadolu’ya yayacak olan bu kurumların beyni sayılan Hasan oğlu Yüksek Köy Enstitüsü ile birlikte, maalesef 21 güneş ışığının kapatılma tarihi 1954 sonrasında, kaliteli insan yetiştirme ülküsündeki anlayışın beli kırılıyordu Demokrat Partiyle…
***
Bugüne geldiğimizde ise; 19 yıldan bu yana, “ihvancı anlayışındaki Siyasal İslamcı
AKEPE,” iktidarları ile anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerinin yılmaz savunucusu, tarafsız ve yansız Yargı, özerk ve demokrat eğitim ve öğretimin temsilcisi Üniversiteler ve en son da Silahlı Kuvvetler zayıflatılarak, korkak, suskun ve biatçı bir toplum oluşturma çabaları ile ülke karanlıklara doğru yol almakta…
***
Her ne pahasına olursa olsun, bu bağnaz, tutucu ve diktatoryal anlayışa direnen “Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim görevlileriyle” en son da “Yiğit emekli amiraller” ülkemin aydınlık yarınları için bir umut olmuştur…
***
Toplumun en zeki, en özgürlükçü, en yurtsever, araştıran, sorgulayan güçleri de, tutsak edilmek isteniyor…
***
Boğaziçi, tepeden inmeci rektör anlayışına direnirken, emekli amirallerin, ülkeyi karanlık sularda, meçhul geleceklere sürükleyecek “Montrö sulandırılmasına” karşı dik durarak, demokrat halk kesimlerinin desteğini “Bu böyle gitmez, gitmemeli” anlayışıyla ihvancı zihniyete, karşı durmaktadırlar…
…
***
Yalnız, bu yiğit amirallere uygulanan “elektronik kelepçe”, onların olduğu kadar Türk halkının kalbini incitmiştir…
***
31 yıl sıkı sadakat ile hizmet etmiş, Harp Okulu Komutanlığı yapmış, İstiklal Savaşı Gazisi torunu Türker Ertürk Amiral… 43 yıl şerefle taşıdığı üniformasını, Nato’da askeri temsilci, Kıbrıs Gazisi, Karadeniz, Marmara ve Kuzey Ege Denizleri sorumluluğunu Kuzey Deniz Komutanı olarak sürdüren, 80 yaşındaki Atilla Kıyat Amiral’e takılan elektronik kelepçe, onlar için bir övünç madalyası, ama duyarlı Türk halkını, inciten bir davranış olmuştur…
***
60-70 yıl önce, küllerinden doğarak bugün mutlu ve zengin ülke olarak sahip olduğu, askeri, öğretmeni, doktoru öncülüğünde topyekun halkıyla, sınıf atlayan Finlandiya örneği, olumsuz doğa koşullarına rağmen yoluna devam ederken…
Cumhuriyet ve Demokrasiyi eğitim ve öğretim reformlarıyla taçlandırmak istenen Köy Enstitülerine karşı duruş ve en son da toplumun aydın ve bilinçli kesimleri Boğaziçi öğrencileri ve amiralleri için karanlık zihniyetler tarafından yapılan bu keyfi uygulamalarla bocalayan Atatürk aydınlanması yolundaki Türkiye Cumhuriyeti’nin muasır medeniyetler
içerisinde yer almasına kimse engel olamayacak ve Türk halkı, yapılan bu zulümlerin hesabını, 2023’te yapılacak seçimlerde sandıkta soracaktır…
Bu böyle biline…