İnsan merak ediyor işte

Söylesem sözüm kâr etmiyor, sussam gönül razı değil.
Kardeşim! Pandemi döneminde durdunuz durdunuz, pandemi sona erdi kalktınız 4 okulu birden tadilata aldınız.
Bu okulları geçen sene tadile etmek aklınıza mı gelmedi yoksa işinize mi?
Peki bu okulları neden tadilata alıyorsunuz? Deprem güçlendirmesi için! Kimse size “Yahu bu okulların hepsi depremden sonra yapıldı! Deprem yönetmeliğine uygun yapılmış olmalı. Deprem yönetmeliğine uygun okulun depreme dayanıksız olduğunun ortaya çıkması nasıl izah edilebilir?” diye sormayacak mı?
Şehrin içinde alternatifi olmayan okulları tadilata aldığınız için aileler çocuklarını servise mi verecek yoksa ilçe içinde taşımalı sistem mi getireceksiniz?
“Veliler sesini çıkarmıyorsa bize söz düşmez” diyip susmak zorunda mıyız?
Fetö operasyonları sonucunda bir yurt Milli Eğitim Müdürlüğü’ne geçti. Yurt olarak tasarlanmış binayı okula çevirdiniz. Bunun için yüz binlerce lira (iddiaya göre milyonu geçiyor) harcadınız. Para harcandıktan sonra orada o nitelikte okula ihtiyacınız olmadığı ortaya çıktı. Elinizde bina var. Bir de binası olmayan, Sanayi Kooperatifi’ne sığınmış bir Çıraklık Eğitim Merkezi. Yani binanız da var binaya ihtiyacınız olan kurumunuz da. Ne yaparsınız?
Soruyorum sadece! Ne yaparsınız?
Evet. Denize uzak olan, dolmuşu falan bulunmayan bu binayı elbette milyonlarca lira daha harcayıp (iki milyon olduğu iddia ediliyor) öğretmenevine çevirirsiniz.
Öğretmen değilsek, “Madem öğretmenevi yapacaktınız, yurtken burayı öğretmenevine çevirmek daha kolay olmaz mıydı” diye sormayalım mı?
Karasu’ya yeni bir meslek lisesi kazandırdınız. Burası için gündeme getirilen ve SATSO tarafından finanse edilmesi kararlaştırılan bölümü göz göre göre Fatih Endüstri Meslek Lisesi’ne kaptırdınız. Yeni yapılmış okula Hasan Keleş Endüstri Meslek Lisesi’nin ek binası muamelesi yapmayı ve oradaki bazı bölümleri yeni okula taşımayı planladınız. Bunlar kendi bileceğiniz işler de…
Kardeşim okulun alt katına neden demir parmaklık çektiniz? Sizin iş güvenliği ve sağlığından haberiniz yok mu?
Bir okulda yangın çıkarsa (Allah korusun elbette) bu okul yüksek ihtimalle meslek lisesi olur. Alet edevat oradadır, kimyasal malzeme oradadır. Bir sınıfta yangın tahliyesi kaç dakika sürer? Camında parmaklık olan sınıfta yangın çıkarsa sınıfı nasıl tahliye edersiniz? Meslek lisesine giden çocuğumuz yok diye bunu da sormayalım mı?
Yönetimsel sorunlarınıza, Karasu’ya nitelikli okul kazandırmak yerine nitelikleri sizin tarafınızdan ölçülen şube müdür vekilleri almanıza girmiyorum bile.
Hani bir milli eğitim bakanı “Öğrenciler olmasa okulları çok da güzel idare ederiz” demişti ve mizah malzemesi olmuştu ya!
Siz hiç öğrenci olmasa boş binaları idare edebilir misiniz?
İnsan merak ediyor işte…
Daha şeffaf olsan ne kaybedersin
Bir olay ne kadar gizleniyorsa o kadar şaibe şüphesi içerir. Eğer yaptığınız işten eminseniz şeffaf olmanızda hiçbir sakınca yoktur.
Karasu Belediyesi’nde hurda kablo satışı yapıldığı ve bunun neticesinde de soruşturma başlatıldığı bizzat İshak Sarı tarafından dile getirildi. Belediye Meclisi’nde Mehmet Çatalbaş sormasa konu gündeme gelecek miydi? Bilmiyoruz.
Ardından bazı dedikodular duyuyoruz. Soruşturma kapsamında birilerinin daha ceza aldığı, kimilerinin uyarıldığı, birilerine “Parasını getir konuyu kapatalım. Bir daha olmasın” dendiği iddia ediliyor.
Kimse söylemediği zaman sizin de sormanız şık olmuyor. Fitne çıkarmaya ya da hafiyelik yapmaya giriyor. Bunu da biz kendimize yakıştıramıyoruz.
Biz ne yaşıyorsak burada sizinle paylaşıyoruz.
Çekinecek bir şeyimiz de yok, kimseden beklentimiz de.
Söylediklerimiz de dikkate alınırsa çözüm önerisi içeriyor.
Şimdi buradan soruyoruz: Kardeşim nedir bu kayıp kablo işi? Ne kadar para kaybolmuştur? Kimlerin haberi vardır? Ortada bir suç var mıdır? Yoksa nasıl olsa hurdacılar tarafından alınacak olan kablolar birileri tarafından gelire mi çevrildi? Daha önce süregelen bir eylem olduğu için bunun belediye içinde suç sayılmadığı iddiası da var. Yani önceki dönemlerde de çıkan hurdalar işçiler tarafından satılıyormuş. Affedilenler ya da rücu edilenler kimler?
Bunların dedikodu olarak ortalarda dolaşması can sıkıcı. Madem bu konuda cesur adımlar atıldı bu adımların kamuoyu ile paylaşılmasında da sakınca olmamalı diye düşünüyorum.
Doktor neden kalsın ki burada
Küçük çocuk babası ile zaman geçirmek için söz almış. İşten yorgun dönen baba, çocuğun durumu hatırlatmasının ardından bahane aramış ve masanın üstündeki gazete gözüne ilişmiş. Gazetede kocaman bir dünya haritası varmış. Baba gazeteyi parçalamış ve oğluna, “Dünya haritasını tamamla. Çıkalım” demiş. Birkaç dakika sonra çocuk hatasız bir harita ile çıkagelmiş. Çaresiz kalan baba, “Tamam da haritayı bu denli kusursuz nasıl yapabildin” diye sormuş. Çocuk da, “Gazetenin arka tarafında bir insan resmi vardı. İnsanı düzelttim, dünya kendiliğinden düzeldi” demiş.
Şimdi Karasu’da neden uzman doktorlar kalıcı olmuyor diye düşünüyoruz. Kabahat, doktorda mı, hastanede mi, çalışma ortamında mı, hastada mı…
Sorun bunlarda da olabilir. Ancak Karasu düzgün mü diye de bakmak lazım. Siz Karasu’ya sosyal imkanlar kazandırsanız, bir fen lisesi kazandırıp doktorun çocuğunu burada okumaya mecbur bıraksanız, adamın iş çıkışında huzurla kalacağı ortamlar sunsanız…
Yani hastaneyi tek başına bir sorun olarak görmek yerine Karasu’yu düzeltmeye çalışsanız kurumlar kendiliğinden düzelmez mi?
Doktor, öğretmen veya başka kamu görevlisi Karasu’da yaşamaya can atmaz mı?
Bir de bu açıdan baksak mı?
Söyleyeceklerim bu kadar
Ağlama duvarının önüne gelmiş genç Yahudi. Yaşlı birini ibadet ederken görmüş. Adam, “Yetmiş yıla yakın bu duvarın önüne gelip derdimi söyler ağlarım” demiş. Genç Yahudi heyecanla, “Peki nasıl hissediyorsun” diye sorduğunda, yaşlı adam, “Bazen duvara konuşur gibi hissediyorum” demiş.
Karasu’ya devasa bir yatırım geliyor. Türkiye gündeminde konuşuluyor, ulusal bazda heyecana neden oluyor. Karasuluların durumdan haberi yok. Karasu’daki sade vatandaştan söz etmiyorum. Siyasinin, bürokratın da yok.
Yatırım Karasu’dan gidiyor. Bizimkilerin gene haberi yok.
Söyleyeceklerim bu kadar.