Uğurlar olsun

İnsan bazen söze nasıl başlayacağını bilemiyor. Tıpkı benim şu anki halim gibi. Günlerdir düşünmeme rağmen Süleyman abiyi anlatırken konuya nereden gireceğimi bilemediğim gibi. Nasıl bitireceğimi gayet iyi biliyorum aslında ama oraya kadar olan kısmı düşününce yazabileceğim o kadar çok şey var ki, hangisine dokunsam içimin bir yeri sızlıyor, birçok şey gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor. Dile kolay ilçede basın işi ile uğraşmaya başladığım 2010 yılı Mart ayından bu yana, 12 yıllık meslek hayatımın hemen her safhasında sürekli olarak diyalog halinde olduğum kıymetli bir insan. Sadece basın işi değil tabi, görev aldığım bazı sivil toplum kuruluşlarında da birlikte çalışmaktan gurur duyduğum, benim gibi çevremdeki birçok insanın da fikrini almak için kapısını çaldığı bir kanaat önderi, oturaklı bir idareci. Anlaşamadığımız konularda bile uzun uzun tartışmayı başarabildiğimiz bir büyük, bir ağabey. Kısacası başım sıkıştığında, canım darlandığında, ‘Abi şurayı düzeltemiyorum’ dediğimde gösterdiği yola tereddütsüz inandığım kıymetli bir büyüğüm. Benim için bu kadar değerli bir insandı. Elbette her canlı vadesi dolduğunda son nefesini verip ebedi istirahatgahına çekilecek. Aksini düşünmek, konuşmak şirk olur (Haşa) isyana girer ama böyle zamansız olanı da insanın içini gerçekten çok acıtıyor. Kocaali seni özleyecek, mekanın cennet olsun Süleyman abi. Bu vesile ile Albayrak ailesi başta olmak üzere, tüm sevenlerine ve ilçemizin şoför esnafı camiasına şahsım ve kurumum adına sabır ve başsağlığı diliyorum.
TUZAĞA DÜŞMEYİN
Bu haftanın en ilginç konularından biri de hiç şüphesiz il basınının geniş yer verdiği belediyenin maliyeye arsa teklifini konu eden haber oldu. Haber sosyal medyaya düşer düşmez hemen gündem oldu, bir anda en çok paylaşılan ve konuşulan konu haline geldi. Zaten konu Kocaali, Karasu olunca hele bir de işin içinde borç falan varsa aksi bir durumu düşünmek de saçmalık olurdu. Daha önce de birçok kez söyledim her ne hikmetse konu Kocaali’ye veya kuzeye zarar verecek bir şey olduğunda bir anda ilgi odağı oluyor. Buna da hiç şaşırmadım. Birincisi bu işe başladığımdan bu yana hem il gündemini hem de özellikle kurumsal haberleri elimden geldiği kadar takip etmeye çalışıyorum. Şimdiye kadar Sakarya’da borcu olmayan belediyeye denk gelmedim. Her belediyenin borcu var zaten bir belediyenin borcu varsa gelirinden daha fazla hizmet yapıyor, ödeme yapıyor iş çıkarıyor demektir. Borcu yoksa asıl o zaman düşünmek lazım. Ama dedim ya her ne hikmetse konu Kocaali olunca veya Karasu olunca bir anda kıyametler kopuyor. Haber metinlerinden basın açıklamalarına kadar paylaşılan ne varsa konu kuzey ilçeleri olunca en sert dil kullanılıyor en ağır ithamlar bize yapılıyor. Açık konuşmak gerekirse bu tarafı değersizleştirmek adına kullanılabilecek bütün cümleler kullanılıyor. Her neyse gelelim bu arsa meselesine. Birincisi belediyelerin borca karşılık arsa teklif etmesi hukuk dışı veya kanuna aykırı bir durum değil. Ama bunu muhatabına sorup araştırmak lazım. Çünkü bu gibi durumlarda arsanın konumu ve üzerinde bulunan müştemilat önemli. Bu gün hangi belediye olursa olsun üzeri boş, her türlü kullanıma uygun bir araziyi alakasız bir şekilde satışa çıkarırsa o zaman altında bir şey aramak doğal. Ama bahsedildiği gibi devir işlerinde biraz daha araştırmacı olmak biraz daha somut düşünmek lazım. Kaldı ki bu tür devirler bizim belediyelerde sık sık karşılaştığımız şeyler. Kocaali’de de ilk değildi muhtemelen son da olmayacak. Bunun en net örneğini yakın geçmişte üzerinde yüksekokul binamızın bulunduğu 6,5 dönümlük arazi ile yaşadık. O zaman da arsa satılıyor diye bir dünya yaygara kopmuştu ama konuştukları gibi olmadı. Arazinin üzerinde yüksekokul inşaatı varken belediye borcuna karşılık maliyeye devredildi. Üzerinde müştemilat olduğu için maliyenin arsa üzerine pek oynama şansı yoktu. Eli kolu bağlıydı yani. Zaten devir işinin bir koşulu da maliyenin araziyi ait olduğu yere vermesiydi. Sonuç olarak arazi borca karşılık maliyeye geçti. Devir işi bittikten sonra SUBU üzerinde okul olduğu için araziyi maliyeden istedi. Bu talebe karşılık arazi maliyeden SUBU’ya geçti. Bu vesile ile SUBU’nun hareket alanı açıldı. Hemen üstüne okul inşaatının devri oldu ve şimdi okul faaliyette. Yani o devir işinden karlı çıkan her halükarda Kocaali oldu. Hem borç ödenmiş oldu hem de arsa Kocaali’de kalmış ve amacına uygun şekilde hizmet etmiş oldu. Yani Kocaali’den dışarıya zırnık çıkmadı ve o devir işinden dolayı kimsenin cebine kuruş girmedi, aksine Kocaali’nin cebinden çıkması muhtemel nakit para cepte kaldı hizmete harcandı. Bu arada dikkat çekmek istediğim nokta da aslında burası. Yani birçoğunun düştüğü ama asıl tuzağa düşülmemesi gereken yer. Farkındaysanız bahsi geçen arazilerin hepsi Kocaali Belediyesi’ne ait ama bir yerlere tahsis edilmiş. Diyanet’e verilmiş, gençlik spora verilmiş kısacası başı bağlanmış araziler. Yani maliye bunu alsa da herhangi bir şey yapma durumu yok. Nasıl belediye verdiyse maliye de devraldıktan sonra usule uygun şekilde ilgili kurumlara devredecek ve araziler yine Kocaali’de kamuya hizmetini sürdürecek. Öte yandan borca gidecek olan nakit para da kasada kalıp hizmete harcanacak. Hani deseniz ki özel bir şahsa satılıyor adam alıp üstüne villa yapacak o zaman hep birlikte kıyameti kopartalım ama durum o değil. Zaten bizimkiler de öyle bir topun altına girecek durumda değiller. Özellikle sosyal medyada bu konuda çok fazla yorum okudum paylaşım gördüm. Üzülerek söylüyorum ki birçoğu az önce söylediğim tuzağa düşmüşler. Gidip işin aslını öğrenmelerini şiddetle tavsiye diyorum. Zira bu ithamların Kocaali’ye zırnık faydası yok. Sağlıkla kalın…