Tugay, Doğan, Murat ve sönen umutlar

Tugay… Daha 18 yaşında, tüm heyecanı ve inancıyla katılmıştı CHP saflarına…
***
Ne AKEPE vaatleri, ne kapitalizmin sömürü dünyası, inancından geri durmasını önleyemiyor, tüm gençlik gücünü, CHP iktidarında yüzü gülecek Türkiye özlemine, harcıyordu…
***
O kadar ileriydi ki, Atatürk’ün kurduğu CHP ye olan inancı, ne toplantıları, ne seçim çalışmaları onu yormuyordu…
***
Fakat seçim çalışmalarının olduğu bir günde, CHP Bayrağını asmak için çıktığı direkten düşünce, kaldırıldığı hastanede, bir gözünü kaybettiğini, diğer gözünün de, yüzde otuz kayıpla, engelli durumuna düştüğünü öğreniyordu…
***
Hastanede kendisini ziyaret eden Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun verdiği sözler ile, yüreğine su serpiliyor, “Helal Olsun be bütün emeklerim” diyordu, bu en tepeden gelen sözler üzerine…
***
Ve Tugay, Kocaeli Üniversitesi Petrokimya ve Rafineri bölümünde, aldığı liyakate rağmen, engelli haliyle, yaptığı fedakarlıklar ve verilen sözlerin yerine getirilmemesi sebebiyle, muhtaç duruma düşüyor ve bunalıma giriyordu…
***
Ve nihayet, düştüğü bu hazin durum sonrası AKEPE karanlığından kurtulmak için, en güzel gençlik yıllarını harcadığı “Eşitlik-Özgürlük ve Hakça Bölüşüm” iddiasındaki partisi CHP’nin de, bir el uzatıp, halini hatırını sormamasından sonra, kendisini yapayalnız hissetmiş, İzmit’teki 42 Evler köprüsünden boşluğa bırakarak, ne yazık ki yaşamına hüzünlü bir şekilde son veriyordu…
***
Bırakın, CHP’li İzmit Belediyesi Başkanını, bırakın, Büyük Milletin Meclisinde Başkan Vekilliği görevini yürüten, Kocaeli Milletvekilini, Atatürk’ün koltuğunda oturmakta olan CHP Genel Başkanı dahi, vermiş olduğu sözü tutmuyor ve (Genç) Tugay, tek sığınacağı güvenli limanı olarak gördüğü CHP tarafından, yapayalnız bırakılıyordu…
***
Doğan… 24-25 yaşlarında, pırıl pırıl bir genç… Beyefendi mi beyefendi Mühendis Babası, Karasu’nun bugünlere gelmesinde birinci derece katkısı olan dedesi ile, doğma büyüme Karasulu…
***
Bitirdiği Mimarlık Fakültesi ile büyük umutlarla mimar olmuş, o da tıpkı Tugay gibi, gençlik enerjisini tıpkı dedesi, tıpkı babası gibi CHP yolunda harcamış, Sakarya İl Gençlik kollarında aktif üye olarak çalışmıştı…
***
İstanbul, Ankara İzmir gibi metropol belediyelerinin, kazanılması ile umutları artmış tüm gençlik yıllarında gördüğü, karanlık ve AKEPE iktidarından sonra, umutları artmış, arkasına aldığı özgüvenle “Alın size diploma… Alın size dedem, babam ve gençlik yıllarım… Hep birlikte, çok şey verdik Atatürk, İsmet Paşa ve Bülent Ecevit gibi şahsiyetlerle gurur duyduğum onur duyduğum CHP’ye… Şimdi sizlerden bir şey istiyorum… Artık hayallerimi, mutlu geleceğimi kurmak istiyorum” diyordu Doğan…
***
Verilen sözlere rağmen, dün akşam telefonla görüştüğüm Doğan, umutsuz ve küskündü… Dedesinin ömrünü verdiği CHP’nin, hiç de oralı olmadığını söylerken üzülüyor, kızıyor ve umutsuzlanıyordu…
***
Murat… Emekliliğine iki senesi vardı… Kuvayı Milliyeci bir dede… Karasu’yu yıllarca sırtında taşımış hastanesine, hapishanesine kadar dertlere deva olmuş, bu uğurda herkes servet sahibi olurken, “Ben Atatürk’ün İsmet Paşa’nın partisinde ‘Halkıma hizmeti Hakka Hizmet’ olarak yapacağım” diye, kendini feda etmiş bir babanın oğlu olarak, ağır vasıta ehliyeti ile belediyenin külüstür kamyonlarında, kelle koltukta şoförlük yapıyordu…
***
Evliydi, okul okuyan iki çocuğu vardı… AKEPE Belediyesi tarafından asgari ücretle çalıştığı işten çıkarılması ile ortada kalmış, kolu kanadı kırık bir halde evinden dışarı çıkamıyordu artık…
***
AKEPE’nin, ildeki, ilçedeki, Ankara’daki “goca goca” adamları, asgari ücretli Murat’ı yandaş olmadığı için işten çıkarıyor “Merak etme. En yakın zamanda tekrar işe alacağız ninnisiyle oyalıyor, ama arka kapıdan aldıkları yandaşlarıyla adeta yandaş olmayanlardan intikam alırcasına alay ederlerken, CHP’nin de ne Ankara’sı ne de Sakarya’sı, bu parti emekçisine sahip çıkmıyordu… Yani İzmitli Tugay gibi boşluğa bırakılıyor evdeki hanımına çocuklarına emekliliğine 2 yıl gibi kısa bir zaman kalmış olmanın ezikliğiyle mahcup oluyor, üzülüyordu… “Dostlarla birlikte iktidar olma” hülyasındaki partisine olan umudunu yitiriyordu Murat…
***
Karasu’yu sırtında taşıyan babasının onca fedakarlıklarına rağmen koskoca Karasu bir Murat’a bakamıyordu… Ve Murat hayatının bir parçası gördüğü dedesinin uğruna canını verdiği, babasının ise servetini yolunda harcadığı CHP’ye küskün, kırgın ve üzgündü…
***
42 Evlerdeki Köprüden atlayarak 28 yaşında yaşamına son veren TUGAY…
***
En güzel gençlik yıllarını dedesinden aldığı yurt sevgisi, babasından aldığı beyefendi kültür anlayışıyla kazandığı mimarlık gibi üstün liyakatine rağmen 25 yıl sonra kazanılan metropol belediyelerde iş bulamayarak boşta gezen DOĞAN…
***
Ağır vasıta ehliyeti ile asgari ücrete razı olan MURAT…
***
Son söz olarak; bu yolda, ömür tüketen bu satırların yazarı olarak diyorum ki; “Tugay’ın katillerini, Doğan’la Murat’ın umutlarını karartanları, çok iyi tanıyorum…”