‘Tık’ ses yok
‘Tık’ ses yok
Her ne kadar geçtiğimiz hafta içi genel seçim süreci resmen başlamış olsa da şu günlerde gündem henüz oraya dönmüş durumda değil. Son bir ayı aşkın süredir olduğu gibi deprem felaketi ve yardım kampanyaları ile harcadığımız zaman son bir buçuk iki haftadır olası deprem durumu ve riskli yapılar üzerinde yoğunlaşmaya başladı. Üst üste aynı konuyu tekrar ettiğimiz için fazla detayına girmeyeceğim ancak önemli gördüğüm bir hususu da pas geçmek istemiyorum.
Malum olduğu üzere ilçede riskli yapıların kontrolü, dönüşümü ve bunlarla ilgili hukuki süreçlerin ivedilikle aşılması noktasında ciddi bir seferberlik var. Biraz amiyane bir üslup olacak ama ‘yumurta kapıya’ misali alelacele bir şeyler yapma telaşına düştük. Şu an ilçenin en büyük gündemi de bu diyebiliriz.
Bu konuda devletin elbette ciddi adımları var. İlçe belediyemiz de hukuki süreçleri tamamlanan yerlerde yıkımları ivedilikle yapıyor. Ayrıca belediye meclisimiz de toplumun bu yöndeki taleplerini görmüş durumda. Zira geçtiğimiz hafta içi yapılan olağan meclis toplantısına bizzat katıldım ve şahit oldum. Bir meclis üyemizin bu konuda bir saha çalışması yapılması yönünde talebi oldu ve meclis bunu gündem dışı olarak hatta özel bir toplantıda bir araya gelerek değerlendirme konusunda mutabık kaldı. Öyle sanıyorum ki önümüzdeki günlerde bu toplantı yapılır.
Bir de ben konu her ne olursa olsun bir şey yazacağım zaman öyle üstün körü karalayıp geçmem. Mutlak suretle ya sahada gördüğüm ve yaşadığım bir olaydır. Şayet karşımda da bir muhatap varsa kesinlikle ulaşır fikrini alırım. Bu yazımda da aynısı oldu.
Şimdi, bizim ilçemizdeki riskli binalar, kentsel dönüşüm, yeni yapılaşma gibi gerçekten de aşmamız gereken ciddi sorunlarımız var. Ve bu konuda hazır bu havayı yakalamışken acil bir şeyler yapmamız lazım. Bu arada felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama şunu yazmazsam olmaz. Resmi linklerin bildirimlerini ve telefonumdaki acil durum bildirimlerini uzun süredir açık tutuyor ve düzenli olarak takip ediyorum. 2022 Kasım Düzce Gölyaka depreminden sonra Sakarya, Düzce, Bolu üçgeninde birçoğu hissedilebilir düzeyde 50’ye yakın deprem oldu. 6 Şubat depremlerinden sonra da özellikle İç Anadolu başta olmak üzere tüm fay hatlarında hareketlilik başladı. Birkaç gün önce AFAD yılbaşından bu yana 20 Bin civarında deprem odluğunu resmi olarak açıkladı. Ve bunların önemli bir kısmı bizi ilgilendiriyor. Zaten bu durum bile başlı başına bize harekete geçmemiz konusunda uyarı veriyor.
Her neyse, deprem konusu böyle de bizim ne yaptığımız konusu muallak. Az önce de dedim vatandaş harekete geçince kurumlar da daha rahat çalışmaya başladı ama burada bir eksiğimiz var. Zira kurumlar her ne kadar sahada olurlarsa olsunlar sahayı bizim yerli müteahhitlerimiz kadar iyi bilemezler. Şu an Kocaali’de inşaat yapan yüzlerce müteahhidimiz var. Ve bunlar geçtiğimiz yıl dernekleşerek kemik bir yapı oluşturdular. Ben bu konu ile ilgili olarak işin içinde olan bilgili ve yetkili bir büyüğümle uzun süre konuşarak genel durumla ilgili bilgi aldım. Zira toplumsal hareketlilik bu denli artmışken ilçemizin müteahhitlerinden ‘tık’ ses çıkmıyor.
Bu konudaki beklentimin geçerli bir nedeni de var. Bu kentsel dönüşüm meselesinde ilçedeki artan talep ağırlıklı olarak yapıların deprem dayanımının kontrol edilmesi yönünde. Bunların bir kısmı resmi olmasına karşın önemli bir kısmı da gayri resmi. Yani şahıslar bireysel müracaatlarla özel şirket aracılığıyla test yapılması talebinde bulunuyor. Çünkü resmi kurum aracılığıyla olduğu takdirde süreç resmen başlamış olduğu için geri dönüş veya esneme imkanı neredeyse ortadan kalkıyor. Özel yaptırılırsa sonuç kağıda dökülse bile dönüşüm işi mülk sahibi veya ortakların inisiyatifine kalıyor. Yani sonuç riskli olarak tescillense de istenmediği takdirde dönüşüm gerçekleşmiyor.
Ama burada şöyle bir durum da var. Riskli yapı tespiti durumunda mülk sahibi veya sahipleri yerinde dönüşüm talebinde bulunabilir. Bunun en güzel yolu da ilçemizdeki müteahhitlerle anlaşıp yeni yapılar inşa etmek. Kaldı ki olaya milliyetçi gözle bakıldığı zaman olması gereken de bu. Ama dedim ya bizim inşaatçı camiasından henüz ses yok.
Tabi her şey bir kenara dursun, bizim artan maliyetler gibi bir sorunumuz daha var ve bunu aşabilecek olan da ilçedeki inşaat ve alt sektörleri. Ben aylardır aynı şeyi bağıra bağıra yazıyorum. Taa, geçen sene afet tatbikatı yapıldığı zaman başladım, aralıksız devam ediyorum. Ve buradan ilçemizin inşaat sektöründe ve alt sektörlerinde faaliyet gösteren firma, şahıs ve yatırımcılarımıza çağrıda bulunmak istiyorum. Sahayı, zemini, altyapıyı ve yapılaşmaya bağlı etkenleri en iyi bilenler sizlersiniz. Ve sizin resmiyete bağlanmış bir derneğiniz de halihazırda mevcut. Bence hiç vakit kaybetmeden acil gündemle ve eksiksiz şekilde bir araya gelin. İlçenin bir röntgeniniz çekelim ve Kocaali’yi sizin gözünüzden masaya yatırıp, nerede hatamız, nerede eksiğimiz var bir görelim. Yapılan çalışmayı matbu bir rapor haline getirip, nüshalarını ilgili kurumlarla ve vatandaşla paylaşalım. Sadece bu değil tabi işin maddi boyutu da var. Rapora o konuyu da ilave ederek ilçede bu anlamda bir birlik beraberlik ve huzur ortamı oluşturalım. Çünkü ilçede maddi gücü yerinde olup kimsenin desteğine bakmadan yerinde dönüşüm yapabilecek vatandaş kadar, bu konuda çekimser kalan maddi endişelerden dolayı adım atmayan vatandaşlarımız da. Şayet ilçe müteahhitleri ve inşaat sektörü el ele verir, elini taşı altına koyar ve vatandaşta güven ortamını sağlarsa biz bu ilçede ne kadar riskli bina varsa, iki üç yıl içinde alayını yıkar yerine mis gibi bir Kocaali inşa ederiz. Hem yeni ve modern bir ilçeye kavuşuruz hem de paramız içerde kalmış olur. Tabi bu, sizin elinizi taşın altına koyma cesaretinize ve bu konuda göstereceğiniz birlik ve beraberliğe göre şekillenecek bir mevzuudur. Bilmenizde fayda var. Sağlıkla kalın…