Sosyal demokratlar neden iktidar olamıyor
Napolyon, bir savaş mağlubiyeti sonrasında, başkomutanına sorar:
“Biz bu savaşı niye kaybettik?” Başkomutan, “Efendim, 100 tane sebebi var” der. Napolyon Başkomutana “say” der. Başkomutan, cebinden upuzun bir liste çıkarıp saymaya başlar; “birincisi, barutumuz bitmişti”. Napolyon, bu ilk maddeyi duyar duymaz “tamam” deyip komutanı durdurur, “gerisini saymana gerek yok. “Barutu olmayan bir ordu kaybetmeye mahkumdur” der.
***
Şimdi. Ben ve benim gibi “Sosyal Demokratların İktidar” hayaliyle yanıp tutuşan milyonlar da, soruyor? Sosyal Demokratlar Neden İktidar Olamıyor Türkiye’de diye?
***
9 Eylül 1992 tarihinde, 12 Eylül faşizminin kapattığı CHP, yeniden siyasal yaşama “Merhaba” diyordu… DSP ve SHP gibi iki sol partinin, birbirleriyle düşmanlığa varırcasına yaptıkları rekabet sonrası, birleştirici unsur olur umuduyla, CHP kitlelerde heyecan dalgası yaratmıştı, o günlerde…
***
İngiltere gibi dünya devi bir ülkede, 11 yıldan beri iktidar olan, “Demir Leydi” unvanıyla anılan, Sağ/Muhafazakar kadın lider Margaret Teacher’ın devrilmesi ve yerine Tony Blair gibi genç/sempatik yakışıklı ve donanımlı bir kişi önderliğinde “Sosyal Demokratların” iktidara gelmesi, Türkiye’de sol cenahta yaratılan bu heyecanda, önemli bir unsur oluyordu…
***
20 yıl sonra, ne olmuştu da, İngiltere’de “Bırakınız Yapsınlar Bırakınız Geçsinler” ekolünün baş mimarı Friedman düşüncesi yıkılmış, yerine, “Demokrasiyi, İnsan Haklarını, Özgürlüğü ve Hakça Bölüşümü” öne çıkaran Sosyal Demokrasi iktidar olmuştu…
***
İşte, CHP’li yöneticiler, dünyada yankı uyandıran bu dönüşümü, yerinde incelemek üzere, bir heyeti İngiltere’ye gönderir…
***
15 gün gibi uzun bir süre, bu değişim süreci incelenir ve bir rapor olarak “Parti Yönetimine” sunulur…
***
Daha sonra ise tüm örgüte, bu olağanüstü başarı bir kez daha en ince noktasına kadar anlatılır…
(Ben de, o zamanlar İlçe Başkanıyım)…
***
O günlerde anlatılan raporun en önemli maddeleri şunlardı… Sosyal Demokrat kişiliğine rağmen Tony Blair’in, her Pazar Günü eşi ve çocuklarıyla birlikte Kiliseye gitmesi muhafazakar İngiliz Toplumunu da kendisine sempatiyle bakmasını sağlıyordu…
***
Bir kere liderlik unsuru muhafazakar toplumlarda demek ki, birinci derecede önemli diye bizlere raporun en önemli maddesi olarak sunulmuştu…
***
Başarıdaki ikinci unsur; parti, milletvekili ya da Belediye Başkan Adaylarını, en az 2 sene öncesinden belirliyor ve bu adaylar iki sene önceden çalışmaya başlıyorlardı…
***
Üçüncü unsur ise; kurultaylarda, ilçe ve il seçimleri sadece yönetici seçmiyor, bununla birlikte, yöresine ait sorunlara yönelik çözümler ile sonuç bildirgeleri hazırlıyorlar ve oluşan sonuç bildirgeleri de Kurultay’da mutlaka dikkate alınıyordu…
***
1973 yılında, “Gençlik Kolları Üyesi” olarak mücadelesine başladığım, ikinci defa açıldığı, 1992 yılından beri de, Kurucu İlçe Başkanlığı, Belediye Başkan adaylığı, Milletvekili adaylığı gibi süreçleri iliklerine kadar yaşamış olan bir kişi olarak, bu günkü CHP’ye baktığımda maalesef hazırlanan o raporların, tozlu raflarda çürümeye terk edildiğini, üzülerek görüyorum…
***
Bir kere, lider unsuruyla, sınıfta kalıyor bugünkü CHP… Zira, Kılıçdaroğlu üzerinde geçmişine dair en ufak bir lekesi olmayan çok dürüst bir insan… Fakat “Karizmatik” değil ve 9 kez seçim kaybetmenin ezikliği altında, söylediği doğrular bile, ciddiye alınmıyordu artık, tıpkı emeklilere bayram ikramiyesi, fakir fukaraya aile sigortası gibi, çok sıcak kolaylıklar sunuyor olmasına rağmen…
***
Mesela Tony Blair, Pazar Günleri ailesiyle birlikte Kiliseye gider, yüzmekten büyük zevk alır, gitar çalar, tenis oynar… Bu tip hobileriyle muhafazakar toplumun da, hem, dikkatini çekiyor, hem de, söylediği her söz, doğru ve inandırıcı geliyordu,
***
Putin, karate, boks avcılık, rafting, yapıyor bowling oynuyordu… Rus Toplumu, dinamik ve enerjik görünümüyle, Putin’den vazgeçmiyor tam 20 senedir…
***
Tayyip Erdoğan, İlçe Başkanlığı’ndan gelerek, İl Başkanlığı, Belediye Başkanlığı, Başbakanlık gibi siyasetin her basamağını inerek/çıkarak yaşamış, futbol oynamış, Kuran okuyan karizmatik bir lider…
***
Kılıçdaroğlu ise, Türk toplumuna sempatik gelen, hangi işi yapar? Saz mı çalar, zeybek mi oynar, Kuran mı okur, ne yapar? Üstelik girdiği, 9 seçimi, kaybederek, maalesef, kendi partililerinin dışındaki kitlelerce de, umut olmaktan çok uzak… Girilen onca seçime rağmen, oylar yüzde 25’ler civarında… Bir türlü 40’lar 45’ler olamıyor…
***
Halbuki, Sosyal Demokrat kesimde, genç, dinamik, yetenekli, ne insanlar var… Ama öyle bir üye ve delege sistemi var ki, bu dinamikler ve yetenekler fırsat bulamıyor halk da, bu durumları görüyor ve onlarca yıldan beri inatla aynı lider yapısıyla seçimlere giren CHP’ye tek başına iktidar olma gücünü vermiyor…
***
İstisna olarak; son seçimlerde kazanılan İstanbul Ankara gibi metropol kentlerin Belediye Başkanlık seçimleri ise biri MHP kökenli, ama dürüstlüğü ve geçmişteki başarılı Belediye Başkanlığı ile Mansur Yavaş, diğeri de yine muhafazakar tandanslı Anavatan Partisi kökenli, yine halkçı yapısıyla ve sağ muhafazakar seçmene de pek yabancı durmayan Ekrem İmamoğlu gibi kişiler, şahsiyetleriyle, birleştirici unsurlarıyla, 25 yıl sonra, Belediye Başkanlıklarını kazanabiliyorlardı, İyi Parti ve hdp, AKEPE güdümündeki Bahçeli’nin kayığına binmeyen (Gerçek) Ülkücüler ve hatta Saadet Partililerin katkı sunduğu oylarıyla…
***
Yani nasıl ki Ecevit, varoşların, emekçinin umudu olarak yüzde 40’lara ulaştırdıysa CHP oyunu, nasıl ki Muharrem İnce Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yıllar sonra sosyal demokratların üzerindeki ölü toprağını kaldırmışsa yüzde otuzlara çıkan oy oranı ile neden bir lider değişikliği düşünülmez CHP’de?
***
Hani, Napolyon, sormuştu ya komutanına, savaş sonrası mağlubiyetin sebebini de, komutanı da, 100 tane sebebi var demişti, saymaya başlayınca da birinci sebep olarak, “Barutumuz Bitmişti” demişti ya… İşte ondan sonrasını saymaya gerek yok demişti…
***
İşte bugün de CHP’de, 18 yıldan beri Tayyip Erdoğan’a karşı Kemal Kılıçdaroğlu’da “Barutu Biten Ordu” misali girdiği 9 seçimi kaybediyordu…
***
Ve biz de, hala soruyoruz? “Sosyal demokratlar neden iktidar olamıyor” diye?