Köşe Yazıları

Siyaset hizmet döngüsü

 

“Ben siyasetle ilgilenmiyorum” demek kolaydır. Ancak siyasetin sizinle ilgilendiği gerçeğini unutmamalısınız. “Siyasetle ilgilenmeyen Müslümanları, Müslümanlıkla ilgilenmeyen siyasiler idare eder” derler, bilirsiniz.

Siz siyasetle ilgilenmezsiniz ama mesai saatlerinizi, sokağa çıkma hakkınızın olup olmadığını, ne kadar kazanıp ne kadar vergi harcayacağınızı hep siyaset belirler.

Dolayısıyla siyasetten bağımsız bir hayat düşünmek çok sağlıklı sonuç vermez.

Ancak bu açıdan bakıp, “Siyasetsiz hayat olmaz” mantığında da olmamak lazım.

Siyasette bir tarafta yer almak da bir tercihtir mesafeli kalmak da. Hepten yok saymadığınız ve hepten hayatın merkezine koymadığınızda daha mutlu olursunuz.

Girizgahı fazla uzatmadan diyeceğime geleyim…

Bir makamda görevlisiniz. Bir kurum temsilcisi ya da aile reisi… Fark etmez.

İktidardan hizmet almak, bulunduğunuz zümrenin daha insani şartlarda yaşamasını sağlamak istiyorsunuz.

Bu durumda siyasetten istifade etmeyi düşünüyorsunuz. O zaman önünüzde iki seenek yer alıyor. Ya iktidarın yanında yer alıyorsunuz ya karşısında.

İki yolun da olumlu sonuç verdiği oluyor, şüphesiz. Sosyal hayat matematiğe benzemiyor. Kesin sonuç elde edemiyorsunuz.

İktidarın karşısında olduğunuzda daha giderli konuşabiliyorsunuz. Ancak her şeyinizi de riske etmiş oluyorsunuz. Doğru şeyleri doğru şekilde dile getirdiğinizde alacağınızı alıyorsunuz. Bir de iktidardakilerin sizi kazanma umudu oluyor. Hatta sizinle birlikte bir kitlenin de harekete geçeceğini ümit ediyor. Ama tam tersi de olabiliyor. İktidar sizden umudu kesiyor ve sizin taleplerinizi yok sayıyor. Dediğim gibi günümüzde bu davranış yüksek risk içeriyor.

Daha düşük riskli olanı iktidarın yanında yer almak şeklinde oluyor. İktidarda olan partiye yanaşıyor, iyi kötü bir koltuk kapıyor, karar vericilere çok daha yumuşak bir dil kullanıyor ve olur olmadık yerlerde “ne oldu bizim iş” diye soruyorsunuz.

Daha düşük riskli bu adım aslında daha düşük sonuç da veriyor. Toplum sizin mücadelenizi görmez ama sonunda başarı elde etme ihtimaliniz her zaman vardır. Yalnız bunun riski de itibarınızdan olmaktır. Toplum nazarında ayıplanır ve var olan makamınızda da sorgulanırsınız.

Karasu Süt Üreticileri Birliği Başkanı Yusuf Civelek geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada bu senenin süt fiyat artışının üretici beklentisinin altında kaldığını, desteklemelerde de 10 kuruşluk bir gerileme olduğunu söylemiş.

Bu durumda Süt Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Tevfik Keskin’in Ak Parti Tekirdağ İl Yönetim Kurulu Üyesi olması ikinci kategoride değerlendirilmek durumunda.

Eğer süt üreticilerini temsilen iktidar partisinin yönetim kurulunda yer aldıysanız hakkınızı alacaksınız ya da bulunduğunuz makamın hakkını vereceksiniz. İkisini de yapamayacaksanız makamı geri vereceksiniz.

Aslında durum bu kadar basit.

 

Kalfa kayıptır

Turan Kalfa Kocaali Belediye Meclis Üyeliği’nden istifa etti. Aslen Kocaalili olan Turan Kalfa ile tanışıklığımız belediye meclis üyeliğinin çok öncesine dayanıyor.

İki yılı aşkın bir süre siz Kuzey okurları ile de buluşmuştu.

Onca parası olmasına rağmen mütevazı kişiliği dikkat çekiciydi.

2018 yılında Sakarya Yenihaber gazetesini satın aldı. Bize de birlikte çalışmayı teklif etti. Kolay çalışılacak biri değil, şüphesiz. Zarar olsa da kuralların uygulanmasından yana. Para harcanmadan para kazanılmayacağına inanıyor. Ekonomik olarak bizden daha başarılı olduğuna göre muhtemelen o haklı.

Kocaali’ye belediye meclis üyesi olmak istediğini söylediğinde bana danıştığı bir şey vardı: “Ben Sakarya Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi olmak istemiyorum. Kocaali’de kalmam gereken yeri bana söyle ben de orayı talep edeyim…”

Herkes büyükşehir sırasında yer almak istediğinden Kalfa’nın istediği yeri alması çok daha kolaydı.

Neticede Kocaali Belediye Meclis Üyesi oldu. İki yılı bulmayan görev süresi içinde zaman zaman sivri dili çatışmalar yaşamasına neden oldu. Ama çoğunca da bu üslubu Kocaali’nin kazanımlar elde etmesine yaradı.

Kocaali Meslek Yüksekokulu’nun kurulup 2020-2021 eğitim yılında öğrenci kabul etmesinde tartışmasız en büyük pay Kalfa’nındır.

Pek çok konuda yaptığı girişimler meyvelerini vermeye başlamıştır.

Turan Kalfa sadece Kocaali Belediye Meclis Üyeliği’ni değil, Türkiye’deki işlerini de bırakıyor.

Türkiye’deki tüm işlerini bırakıp ikinci vatanı olan Kanada’ya dönüyor.

Kalfa’nın biraz daha kalması Kocaali’nin biraz daha kazanım elde etmesine fayda sağlardı. Bence kalmaya ikna edilmeliydi.

 

Hayati detayı gözden kaçırıyorsunuz

Karasu’da yeni bir proje yapılıyor. Doğu Karadeniz Caddesi’nin Küçükboğaz’dan 32 Evler’e kadar olan bölümünde yol düzenlemesi yapılıyor. Resimlerden her şey çok güzel görünüyor da…

Projeyi uygulama açısından da düşünmek gerekiyor. Karasu tüm ihtiyaçlarını tamamlamış, sadece estetik kaygıları kalmış bir ilçe değil ki. En temel ihtiyaçlarımız dimdik ayakta duruyor.

Doğu Karadeniz Caddesi üzerinde yapılan düzenlemede yol tek gidiş, tek geliş olarak planlanmış. Yolun iki kenarına da araç parkı düşünülmüş. Deniz kenarında kalan kısım için de bisiklet yolları dizayn edilmiş.

Gayet hoş ve modern bir şehir görüntüsü. Takdir etmemek mümkün değil.

Ancak gelin görün ki Karadeniz Caddesi bir kültür yolu değil, sahil yolu konumunda. Yani insanların gezmek için kullandıkları yol değil orası. Bir yerden bir yere gitmek için zorunlu olarak kullanılan bir cadde.

Hatta deniz kenarındaki tek cadde. Eğer aracınızla gezecekseniz Karadeniz Caddesi’ni kullanacaksınız. Minibüsle gelecekseniz de Karadeniz Caddesi’ni kullanacaksınız. Boğulma vakası varsa da ambulansı Karadeniz Caddesi’nden yollayacaksınız.

Şimdi siz bu sahil yolu konumundaki caddeye kültür yolu muamelesi yaparsanız hata edersiniz.

Denizde biri boğulma tehlikesi yaşarken yola çıkan ambulans, yolcu almak için duran minibüsün arkasında kalır ve denizdeki adam hayatını kaybeder.

Bunun mesulü de bugünden o günleri hesap edemeyen yöneticiler olur.

Tüm bu sorumluluktan kurtulmanın yolu da basittir aslında.

Karar alırken kendi başınıza ya da size hiçbir zaman “hayır” demeyecek insanlar dışındaki kişilere de danışırsınız. Bizim gazetede bile gazetenin neredeyse her görüşüne “hayır” diyen yazarlar mevcuttur.

Gazete toplantılarında pek çok tartışma yaşanır. Ama sonunda ortaya çıkan eserin tüm sorumluluğunu herkes paylaşır.

Diğer türlüsüne “ben yaptım oldu” denir ki sonunda başarı olursa da başarısız olursa da ayrılık olur.

Bu noktada yolun henüz başlarındayken karar alıcı konumdaki arkadaşları ikaz etmek isteriz. Herkes mutlak suretle kendi dediği olsun ister ancak siyasette de toplum biliminde de başarının yolu ortak hareket etmekten geçer.

Tavsiyem bu detayı atlamamanızdır.

Bu detayı pas geçenleri milletin sandıkta es geçtiğini de hatırlatmak isterim.

 

Daha şeffaf mıydınız

Sosyal medyada hatıralar gelir zaman zaman önünüze. Bu hatıralardan birinde İshak Sarı’nın ilçe başkanı iken yaptığı değerlendirme gözümüze ilişti. Masada o dönem kavgalı ve hatta davalı olduğu Mustafa Sarı bile var.

Sarı değerlendirmede bulunduktan sonra sorulara sabırla cevap vermiş.

İshak Sarı’nın göreve gelmesinden bu yana ikinci yılbaşı… Basınla bir araya geldiğini ve çeşitli konularda soru kabul ettiğini görmedik. Belediye Basın aracılığı ile servis edilen haberler dışında basınla pek muhabbeti de yok sanıyoruz.

Öte yandan yıl sonlarında kaymakamlık tarafından bir toplantı düzenlenir, her birim kendi çalışmalarını rapor halinde sunar, bu durum da basın aracılığı ile halka duyrulurdu.

Bu yıl buna da gerek duyulmadı.

Daha şeffaf olunsa, halk daha çok bilgilense, devlete olan güven daha da artar ama neyse. Demek ki izlenmek istenen yol bu…

Hayırlısı olsun.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir