Şakir Şen, “Eski yeni hikayesi”
Ak Parti iktidara gelip kamu kurumlarını keyfine göre sattığı dönemlerde bir moda oluşmuştu. “Satarak zenginleşme” modası. Bankalar düşük faizli kredi veriyor, inşaat sektörü adeta uçuşa geçiyordu. Satarak zenginleştiği, reis ve ekibinden öğrenen bazı vatandaşlar da bu modaya uydu. Evlerini yerlerini satarak, hükümet gibi saltanat sürenlerin bugünkü durumlarını düşünmek istemiyorum.
Sayılamayacak kadar çok kamu kurumu satılıp bolluk yaşanırken Ak Parti yeni bir ifade geliştirdi. “Artık eski Türkiye yok; Yeni Türkiye var”
Bu para bolluğunda köylülerin de gönlü yapılmalıydı. Fındıklık ve araziler için “Doğrudan Gelir Desteği(DGD)” verilmeye başlandı. Paralar hesaplara yatmaya başladı. Çalışmadan gelen para, üretimde azalmayı da beraberinde getirdi.
Yazılı ve görsel basında da Ak Parti rüzgârı esmeliydi. Ziraat Bankası hesabından 750 milyon dolar kredi, Erdoğan Demirören’e verilerek, çok sayıda TV kanalı ve ulusal gazetenin satın alınması sağlandı. Böylece muhalefetin sesi kısıldı. Havuz medyası genişleyerek “yaparsa reis yapar” görüşü işlenmeye başladı. “Dünya Lideri” söylemi her alanda kullanılıyor, taraftarlar büyük coşku yaşıyordu.
Erdoğan Demirören’e verilen kredinin 400 milyon doları, yapılan bir düzenleme ile silindi. Böylece, çiftçi ve tarım yatırımı için kullanılması gereken paranın bir kısmı yanlış kullandırılırken, bir kısmı da silinip atılmış oldu.
Asıl görevi çiftçiyi korumak olan T.C. Ziraat Bankası’nın kasası hem kötü kullanılmış hem de boşaltılmış oluyordu.
“Ben Ekonomistim” diyen reis “döviz ve altın bulunduranlar zarar edecek” dediği için elindeki altın ve dövizi satanlar, varlıklarının bir kısmını kaybetmiş oldular.
Devlet kendi gücünü kullanarak yapacağı bazı yatırımları “Yap işlet devret” anlayışı ile maliyetlerinin çok üzerinde ihale ederek, gelecek yıllar için de borçlanmış oluyordu.
Vatandaşın bir kısmı “Yeni Türkiye” deyimini çok tutmuştu. Satışlardan paralar gelmiş, bir parmak bal da vatandaşın ağzına verilmişti.
Şimdi satışlardan gelen paralar bitti. Kötü yatırım politikası devletin kasasını kurutmaya devam etti. “Yaparsa reis yapar, yaparsa Ak Parti yapar” döneminin sonuna geldik. Halkın büyük çoğunluğu fakirleşti.
Bugün düğünlerde 200 lirayı zor takan vatandaş, Tayyip Erdoğan öncesi düğünlerinde çeyrek altın takıyordu. Çeyrek altın 4000 liranın üzerinde bir değere sahip. 200 lirayı 20 ile çarparsanız 4000 eder. Bu durum, vatandaşın 20 kat fakirleşmesi demektir. Bu durum, yeni bir yuva kuran gelin ve damadın cebine girecek olan paranın çalınması demektir.
Geldiğimiz yerde emekliye 10 000 lira vererek tasarruf yapıp ekonomiyi kurtarmaya çalışıyoruz.
Fırından ekmek alırken zorlanan vatandaş, doğal olarak köpeklerin rızkından tasarruf yapmaya çalıştı. Durumu kavrayamayan köpekler ise daha çok ısırmaya başladı.
Mecliste hazırlanmakta olan bir kanunla köpekler itlaf edilerek, yok edilerek, ısırmanın önüne geçilmeye çalışılıyor. Diyelim ki! Kanun meclisten geçti köpek ısırması bitti. Peki! İnsanlar ısırmaya başlarsa bu defa çözüm için hangi kanun çıkarılacaktır.