Nuşirevan adaleti
Hz. Ömer’in, Halife olduğu yıllarda, Peygamber efendimizin de arkadaşı olan Şam Valisi Hz.Sa’d etrafındaki arsa sahiplerinin de rızasını alarak, şehir merkezindeki camiyi büyütmek ister…
***
Müslüman olan, arsa sahiplerinin gönüllü bağışlarına rağmen Yahudi bir arsa sahibi bu işe rıza göstermez…
***
Vali, fazladan da parasını vererek arsayı zoraki olsa da alır Yahudi’den… Etrafındaki Müslüman dostlarına dert yanan Yahudi’ye arkadaşları Medine’de oturan Halife Ömer’e durumunu anlatmasını, onun vereceği kararın adil olacağını söylerler…
***
Yahudi, Medine’ye gider. Hurma ağacının altında gölgelenen çok mütevazi kıyafetli kişinin Halife Ömer olduğunu öğrenince, Şam’daki şatafat ve debdebeli hayata karşın bu derece mütevazi yaşam sürdüren bir kişinin sözünün dinlenmeyeceğini düşünse de, bu kadar yol gelmişken şikayetimi ileteyim der…
***
“Ya Ömer… Camiyi, daha da büyütmek bahanesiyle rızam olmadan elimden arsam alınmıştır… Senin adaletine sığınırım” diye derdini anlattıktan sonra Ömer, bir deri parçasının üzerine yazdığı, “Bilesin ki, Nuşirevan’dan daha az adil değilim…” yazan notu, Vali’ye vermesini söyler…
***
Yahudi, Şam’a döner ve Ömer’in mesajını Vali’ye verir. Vali mektubu açıp okuyunca, rengi sararır ve başı öne düşer. Yahudi’ye, “evine dönebilirsin, o arsa, artık senindir” der. Yahudi, bu kadar lüks yaşam sürdüren Vali’nin düştüğü bu duruma şaşırır ve sorar? Sizi bu kadar sarsan nedir?
***
Vali, Yahudi’yi karşısına oturtur ve başlar anlatmaya… Ömer’le, Halife olmadan önce birlikte ticaret yapardık… Bir keresinde 200 deveyle birlikte, İran’a gitmiştik… Bizi yolda, eşkıyalar çevirip elimizdeki develerle birlikte ne var ne yok her şeyimizi zorla aldılar…
***
Bir hana sığındık… Hancıya, durumumuzu anlattığımızda, Krala çıkıp derdimizi anlatmamızı söyledi… Biz de krala çıktık… Mütercim vasıtasıyla, derdimizi anlattığımızda kral, birer kese altın vererek, bizleri geri gönderdi… Hancı, kralın bu ilgisizliğine şaşırır… “Gelin, bir de ben anlatayım durumunuzu” diyerek, bir kez daha kralın karşısına çıkıp hancının soyguncuların konuşmalarını ve eşkalini anlatması karşısında Kral, “Yarın sabah gelin, develerinizi de alın” der…
***
Ertesi günü kral, 2’şer kese altınla, 200 deveyi bizlere geri verir… Ömer’e batı kapısından, bana da doğu kapısından çıkmamızı tembihler… Doğu kapısı önünde, kalabalık halkı görünce durup ne olup bittiğini sorduğumda, dar ağacına asılmış iki kişiyi gösterirler… “Kim bunlar, niçin asılmışlar?” diye sorduğumda, “Biri vezir, diğeri de Kralın büyük oğlu, iki Arabı soydukları gerekçesiyle, kral tarafından idam edildiler” der… Ömer’in çıktığı batı kapısında da, asılmış vaziyette kralı aldatan Mütercim’in cesedini görürler…
***
İşte Hz. Ömer, senin eline verdiği deri parçasında yazdığı, “Bilesin ki, Nuşirevan’dan daha az adil değilim” cümlesiyle bu olayları hatırlattı bana…
***
“Halkına zulmedersen seni de cezalandırırım, tıpkı gözyaşına bakmadan cezalandırdığım oğlum gibi diyerek uyaran Kral Nuşiveran’ı hatırlatan Hz Ömer’in uyarısını içimde duyacağım bundan sonra” der Vali Sa’d… Yahudi bu durum karşısında, arsasını camiye bağışlar ve Müslüman olur…
***
İşte, bizim İslami geçmişimizde, insanlığa örnek olacak böyle olaylar yaşanmıştır…
***
Bugün ise etrafımıza baktığımızda 11,5 milyar gibi birçok bakanlıktan daha fazla bütçeye sahip Diyanet İşleri’nin bütçesini yettiremediğinden ek bütçe talebi ve 7 yıldızlı otellerdeki toplantıları, altlarındaki milyon değerindeki Mercedes marka otomobiller ile bu yüce dine en kalbi duygularla inanan samimi Müslümanları incitmektedir…
***
Maalesef İslam dünyası kürsülerde örnek alınması gereken Hz. Ömer adaletini anlatırken uygulamada tamamen bu anlayışın zıttı olarak yaşamlarını sürdürmektedirler…
Yazık…!