Köşe Yazıları

Neler oluyor

 

Sanayicilerin en büyük sorunu döviz likitedesinin varlığı ve finansmana erişimde yaşanan zorluklardır. Eğer finansmana erişim kısıtlanırsa ihracat kalemlerinde büyük düşüşler yaşanır, bunun sonucunda iş verimliliği düşer, işsizlik artar.

Türk Sanayi ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) ile AKP hükümeti arasında öteden beri süren gerilimler geçtiğimiz günlerde de devam etti. Bu nedenle seçime doğru köprüler her an atılabilir.

15 Haziran tarihinde TÜSİAD’ın gerçekleştirdiği toplantıda konuşan Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan ve TÜSİAD başkanı Orhan Turan AKP hükümetinin uyguladığı ekonomi politikalarını eleştirerek önemli uyarılarda bulundu.

TÜSİAD’ın eleştiri ve uyarıları AKP hükümeti tarafından tepkiyle karşılandı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yapılan açıklamalara anında yanıt vererek” TÜSİAD bu gidişiyle devam ederse bu iktidarın kapısını hiç çalmasın” ifadesiyle üstü kapalı tehdit etti.

“Önce bir bakalım:

TÜSİAD kimdir? Ülke ekonomisine kattığı değer nedir? Hükümetler içinde yeri ve etkisi var mıdır?”

Bu konuda bilgi sahibi olmakta yarar görüyorum.

“TÜSİAD”, 1971 yılında İstanbul merkezli, endüstri ve hizmet kuruluşlarını temsil eden önde gelen gönüllü Türk sermayedarlarınca kurulmuş dernek statüsüne olan örgütün adıdır.

“TÜSİAD”, Türkiye’de kamu dışında yaratılan katma değerin yaklaşık yarısını üretmektedir. Enerji ithalatı göz ardı edildiğinde, TÜSİAD üye kuruluşları toplam dış ticaretin yüzde 80’ini gerçekleştirmekte, kamu gelirlerinin en önemli unsuru olan vergi gelirleri, özellikle kurumlar vergisinin önemli bir bölümü TÜSİAD üyesi kurumlar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak karşılanmaktadır. Ayrıca, kayıtlı istihdam göz önünde bulundurulduğunda tarım ve kamu dışı çalışanların yaklaşık yüzde 50’si TÜSİAD üye kuruluşlarında çalışmaktadır.

“TÜSİAD”, üyeleri 4 bin 500 civarında şirketi temsil eder. Dış ticaretin yüzde 85’ini (enerji ithalatı hariç) gerçekleştirir. Kurumlar vergisinin yüzde 80’ini öder.

“TÜSİAD”, sadece içinde binlerce çalışanın yer aldığı sanayi temsilcilerinden oluşan bir örgütlenme değildir. Aynı zamanda ülke siyasetinde ağırlığı olan kuruluştur.

“TÜSİAD”, başlangıçta siyasi açıdan fazla etkili olmamasına rağmen, 1970’lerin sonlarına doğru ekonomik ve politik anlamda gittikçe güç kazandı.

Hükümetin istifasını talep eden gazete ilanları vererek “15 Mayıs 1979’da başlattığı kampanya, Bülent Ecevit başbakanlığındaki hükümetin düşmesinde önemli rol oynadı.”

Ondan sonra kurulan Süleyman Demirel başkanlığındaki azınlık hükümetine de destek vererek, 24 Ocak Kararlarının alınmasında kilit rol üstlendi.

1995 genel seçimlerinde Refah Partisi’nin (RP) birinci olması üzerine TÜSİAD, tarihinde ikinci defa verdiği gazete ilanlarıyla Anavatan Partisi (ANAP), Doğru Yol Partisi (DYP) koalisyonunun oluşmasını destekledikleri ilan etti.

***

Hükümetlerin aldığı kararlardan doğrudan etkilenenlerin başında gelen TÜSİAD, ekonomik sorunlar konusunda görüş beyan etmesi kadar doğal bir şey yoktur.

Ülkeyi yönetenler bu önemli kuruluşun görüş ve önerilerini dikkate almak zorundadır. Çünkü neresinden bakılırsa aileleriyle birlikte 5 milyon civarında oy potansiyeli bulunuyor. Ayrıca TBMM’nde çoğu AKP’li olmak üzere önemli sayıda temsilcisi bulunuyor.

“Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın TÜSİAD ile bu ilk çatışması değil.”

Bilindiği üzere 18 Aralık 2021’de hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren

TÜSİAD, yazılı açıklamada özetle “Yaşanılan istikrarsızlık ve güven kaybının uygulanan yanlış politikalarla çözülemeyeceğini ve dövize olan ilginin arttığını, ekonomide oluşan hasarın tespitini yapıp öncelikle serbest piyasa işleyişi çerçevesinde, tüm paydaşların desteğinin alındığı, genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmesini gereğini vurgulayarak, TÜSİAD olarak bu istikamette atılacak doğru adımlara katkı vermeye hazırız” uyarısında bulunmuştu.

Sayın Cumhurbaşkanı bu açıklamaya ertesi gün “2021 İlim Yayma Ödülleri” töreninde şöyle yanıt vermişti:

“Ey TÜSİAD ve yavruları sizin tek göreviniz var, yatırım, istihdam ve büyüme. Kalkıp da hükümete saldırmanın yollarını aramayın bizimle mücadele edemezsiniz. Sizin cinsinizi de cibilliyetinizi de iyi biliyoruz. Sizin derdiniz başka. Siz acaba bu hükümeti nasıl çökertiriz de sömüreceğimiz bir hükümeti nasıl iş başına getiririz diye düşünüyorsunuz.”

Asıl sorun; mevcut sistemin “Tek liderlik” yapısında yatıyor.

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” tüm kararların bir elde toplandığı ve tek kişinin aldığı kararların uygulandığı bir sistem.

Dolayısıyla bu yönetim anlayışında sadece TÜSİAD değil, Dernek, Odalar, Sendikalar ve diğer Sivil Toplum Kuruluşları (STK) nın da çatışma potansiyeli olduğunu görebilirsiniz.

Pekiii…

Bu didişmenin ülke ekonomisinin gelişmesine bir katkısı var mı? Elbette yok!

Şu sıralarda dünya ülkelerinin ekonomilerinde sıkılaştırıcı politikalar uygulandığı bir dönemde paydaşlarıyla birlikte çalışan nüfusun yüzde 25’ini içinde barındıran TÜSİAD ile sürtüşmeye kalkışmak ülke ekonomisine çok daha olumsuzluk yükler.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın geçmiş dönemlerde “Hiç kimse eleştirilemez değildir” sözü aslında çok önemsenmişti. Ancak geldiğimiz süreçte her eleştiriye karşı sert yanıt vermesi ister istemez “Neler oluyor?” endişesini yüreğimizde hissettiriyor!