Köşe Yazıları

Münir Ali Kara, “Hayaller hayatlar”

Hayaller hayatlar
Yaklaşık üç aydan bu yana Karasu Devlet Hastanesi ile ilgili yazılar yazıyorum. Dipten başa kadar, elinizi nereye atsanız sorun olan bir hastaneyi neden sürekli gündemde tutmaya gayret ediyorum?
Çünkü hastanenin ne zaman kimin ana gündemi olacağını Allah biliyor. Hastane sahibi Mustafa Koç’un devlet hastanelerinden birinde hayatını kaybettiğini hepimiz hatırlıyoruz. Dolayısıyla “Ben zenginim, giderim özel hastaneye” diyemezsiniz. Duyarlı olmak zorundasınız. Kimse için değilse kendiniz için.
Üç aydan bu yana yazdıklarımızın ne manaya geldiğini önümüzdeki haftada itibaren göreceksiniz. Bayram ile başlayacak olan Karasu’daki yoğunluk, okulların kapanması nedeniyle önümüzdeki en az 3 ay, havalar iyi giderse 4 buçuk ay devam edecek.
Bu sürece bir de yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız dahil olacak. Yetmeyecek bir de mevsimlik işçiler dahil olacak. Günübirlik gelenleri de dahil ettiğimizde Karasu Devlet hastanesine başvuru yapanların sayısı tahmin edilen (tarafımdan tahmin edilen) yoğunluğa ulaşacak.
Pek çoğunuz sadece acildeki verileri görüyorsunuz. Biz de aslında sadece onları verebiliyoruz. “Bu gün acilde şu kadar hasta tedavi gördü” diye veriyoruz haberleri. Asıl sayı ne peki? Asıl önemli olan ne? Asıl önemli olan şu ki: MHRS’yi yani 182’yi arayıp randevu alamayan kaç kişi oldu?
Bu kişilerin randevu alamama gerekçesi neydi?
Bu kısma ilişkin bilgi Allah’a ayan bize karanlık.
Başımıza gelene kadar umrumuzda olmayan şeyler yüzünden bu haldeyiz.
Birbirimize sağlıklı günler dileyelim, zira buna ihtiyacımız olacak.

Bunu beğendim
Karasu Büyükşehir Belediye Meclis Üyeleri toplanıp Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapan daire başkanlarını ziyaret etmiş. Başkanların birçoğu (sanıyorum tamamı) yeni atandı. Erken gerçekleşen bu ziyaret aslında ön alma anlamına gelir. Bir kişi ile ilk tanışanlardan olursanız işlerinizi daha kolay halledersiniz. Ziyarete giren belediye meclis üyelerinin, partili kimliklerinin önüne Karasulu kimliğini koyması bence önemli bir adım. Ayrıca bu birlik görüntüsü ilçenin ihtiyaçlarının samimi bir şekilde dile getirildiğini de gösterir. Bu hareketin siyaset açısından değerli olduğunu düşünüyorum.

Yerele yansır mı
Ulusal gündemi takip ediyorsanız, siyasette enteresan gelişmeler yaşanıyor. Bir yıl öncesinde fotoğrafları bile yan yana görülmeyen liderler birbirlerini ziyaret ediyor.
Karasu’da 1999 seçimleri sonrasında ilçe başkanları aylık olarak bir araya geliyordu. Bu görüşmelerde Karasu’nun sorunları konuşuluyordu, meclis gündemi bile tartışılıyordu. Siyasetin bir değeri oluyordu yani.
Daha sonra bu gelenekten uzaklaşıldı. Herkes kendi yoluna gitti.
2017 yılındaki referandumun ardından getirilen Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi sonrası ittifaklar oluştu. Bu durumda genel olarak partiler kendi ittifakı içindeki partilerle görüşmeye başladı.
Hatta birbirlerinin kongrelerine bile katılmamaya, diğer ittifak üyelerini kendi kongrelerine davet etmemeye başladı.
Tüm bu süreçlerden yerel siyaset de etkilendi.
Biz gazete çıkardığımızdan bu yana bir kez bile Ak Parti İlçe Başkanı’nın CHP İlçe Örgütü’nü ziyaret ettiğini görmedik. Yine benzer şekilde CHP İlçe Başkanı da Ak Parti’ye ziyarette bulunmadı.
Aynı şekilde belediye başkanı seçilen kişiler diğer partileri neredeyse hiç ziyaret etmedi. Şehrin belediye başkanı olan kişilerin diğer siyasi parti ilçe teşkilatlarını yok sayması şeklinde ilerledi siyaset.
Şimdi yukarıda bir yumuşama (normalleşme diye de tanımlayanlar var) rüzgarları esiyor. Bu rüzgarlar aşağıya da etki eder mi dersiniz?
Yani Ak Partili Belediye Başkanı İshak Sarı, zamanında işten çıkardığı CHP İlçe Başkanı Semih Karakaş’ı ziyaret eder mi?
Olmaz olmaz demeyin. Bu gözler neler gördü…

Mustafa Hoca’nın dediği
Hafta sonu Mustafa Çalışkan Hocam ile karşılaştık. Yol üstündeki süper marketi işaret ederek, “Geçen gün şuradan karpuz aldım. Evdekiler beğendi, ertesi gün yeniden geldiğimde fiyatın kiloda iki lira yükseldiğini gördüm. ‘Aynı karpuz değil mi’ diye sordum. Aynı karpuz olduğunu söylediler. Peki ne oldu da bir gün içinde fiyat arttı? Bunların denetlenmesi gerekmez mi” dedi.
Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünelim. Biz vatandaş olarak, esnaf olarak falan, enflasyonun düşmesini istiyor muyuz? Yoksa enflasyondan istifade ederek yapacağımız zamlara kılıf uydurduğumuz için mutlu muyuz?
Dürüst olalım ki biz enflasyonun düşmesini falan istemiyoruz. Çünkü bu şekilde zamlarımıza kılıf uyduruyoruz ve krizi fırsata çeviriyoruz. Satarken enflasyondan faydalanıp alım yaparken şikayet ediyor gibi yapıyoruz. Hepsi bu.