Köşe Yazıları

Kurye olayından bu günlere

 

Tarih, 16 Haziran 1996… Kasvetli ve soğuk bir Pazartesi günü, Yeşilköy Atatürk Hava Limanı’nın Dış Hatlar bölümünde 19 yaşında bir kız, elinde bir bavul dolusu döviz ile yakalanıyordu…

***

Bir işçi ailesinin kızı olarak Hollanda’da yaşayan bu kız, kamuoyunda sonradan çok da meşhur olacak, Kurye D. Ö.’di…

***

(Eski para) yaklaşık 15 trilyon değerinde döviz ile yakalanan Kurye D., bu parayı havaalanı dışında kendisini bekleyen kişilere teslim edeceğini söylüyordu…

***

Narkotik elemanları, dışarıda otomobil içerisinde bekleyen sivil kişilerden birinin, Karasu Emniyet Müdürü, diğerinin de Kocaeli Adliyesi’nde görevli, Ağır Ceza Reisi kişiler olduğunu görünce şaşırıyorlardı…

***

Yakalanan bu iki kişi, ise; verdikleri ifadede parayı Karasu’nun Kirazlı Köyü’nde ikamet eden S. A. adlı kişiye teslim edeceklerini söylediler…

***

Bu satırların yazarı olarak; ben de o yıllarda CHP Karasu İlçe Başkanıydım…

***

Olayı, kendi çapımda araştırınca, ortaya çıkan korkunç acı gerçeği görüyor, işin ucunun ülkeyi yönetmekte olan, en yüce makamlara kadar uzandığını gördüğümde, şaşkınlığım ve ülkemi yönetenlere olan inancımın, ne kadar azaldığını o günlerde yaşayarak görüyordum…

***

Karasu’nun Kirazlı Köyü’nden, fakir, beş parasız vaziyette, kapağı, Hollanda’ya atan S. A., karıştığı eroin kaçakçılığı sayesinde, yıllar sonra çok zengin ve itibarlı bir kişi olarak köyüne dönmüştü…

***

Köyün en yüksek yerine dillere destan bir villa yaptırmış, bütün civar ilçe ve köy kahvelerinde konuşulur olmuştu…

***

Bir arkadaşımla, Kirazlı Köyü’ne gidip, o villayı görmek istedim… Etrafı, yüksek duvarlar ve girişi demir kapıyla kapalı, villadaki bekçi, bizleri içeri almadı…

***

Bir ay sonra, köyden tanıdık ve güçlü bir kişiyi yanıma alarak girdiğim villayı, inanın bir saatte zor dolaşabilmiştim…

***

Üç kat… En alt katında, göbek taşı ve eski Osmanlı tipi kurnalarıyla donanmış bir Türk hamamı var… Bir üst katına çıkmayı bile zor becerdim, içerisinde kaybolmuştum adeta…

***

1990 yılında gittiğim ve hayranlık duyduğum New York’ta, şehir dışında yaşayan zenginlerin yaptırdığı villalar, solda sıfır kalıyordu bu villanın yanında…

***

‘Mermer taşları, bilmem hangi ülkeden, kapı, çerçeve, doğramalar beğenilmemiş şimdi yenileri İtalya’dan geliyor’ diyor, oradaki çalışan…

***

Ve dışarı çıktığımda, büyük bir bahçe, şahane bir helikopter pisti, hayretimi daha da arttırıyor, bizi gezdirene ‘Bu pistin burada ne işi var’ deyince, bana öyle bir isim söylüyordu ki yıllarca, maçlarına gittiğim ve gönül bağladığım tribünlerde ‘En büyük başkan bizim başkan’ diye nefesim tükeninceye kadar bağırdığım futbol takımının başkanının, bu S. A.’ın en yakın arkadaşı olduğunu ve helikopterle bir kaç kez buraya geldiğini söylüyordu…

***

Sırtını iktidar içindeki güçlü odaklara dayandıran eroin kaçakçısı S. A., herkesin gözleri önünde yapıyordu bu işi…

***

Köyünde evlenecek kişi mi var hemen ona gidiliyor ‘fındığa kadar 100 bin verir misin?’ dediğinde hemen tak diye ertesi gün ödemeyi yapıyordu… Eski traktörünü değiştirecek olan parayı ondan alıyor, yer satmak isteyen ona gidip 10 lira olan yerini 20 liraya satıyordu…

***

Yani paranın miktarı mevzubahis değildi hiç… Karasu’nun tarihi ve tabii güzelliği fakat kervanın geçmediği kuşların konmadığı Maden Deresi denilen yerde fındık bahçelerine olduğu değerin iki katı para vererek otel ve villalar yaptırıyordu…

***

Köyünün bağlı olduğu, Kocaali’nin Belediye Başkanı ilçesi gelişsin, büyüsün diye ona sahilde yer gösteriyor ve o da sahile villaları konduruyordu…

***

(Eroin kaçakçısı) S. A., Karasu ve Kocaali’nin bir numaralı (Değerli) adamı olmuştu artık…

***

Kendisini, emniyete almak için, Nevşehir’de görev yapan Emniyet Müdürünü, adamını, siyasileri kullanarak, Karasu’ya aldırıyor, Jandarma Komutanı Astsubayı da istifa ettirerek yanına alıyor ve rahatça işlerini hallediyordu…

***

Karasu’da sözü geçen bir iş adamının otomobilini alıp, Kurye D.’ten, bavul dolusu parayı almak üzere havaalanına giden, Karasu Emniyet Müdürü ve bir Ağır Ceza Reisi işte bu kaçakçılık işine, böyle ortak oluyordu…

***

Şöyle bir geriye çekilip olayı benim tarafımdan irdelediğimde bu haksız kazanç ve hırsızlığın içinde siyaset var, bürokrasi var, adliye var, asker var ve maalesef “Halk” da, vardı…

***

Yani, bu haksız kazanç ve hırsızlıktan, herkes memnun… Memnun olmayanlar ise, çoğunluk olmasına rağmen, sessiz ve korkak… Aman, bana bir şey olmasın… Baksana, bakanı, emniyet müdürü, ağır ceza hakimi, askeri, işadamı ve menfaatlenen halkı bile bu işin içinde…

***

Kirazlı’daki işin sonu ise, vahim bir şekilde, şöyle noktalanıyordu… Yıllar sonra, S. A. eceliyle öldü… Sonra karısı öldü… Kızı intihar etti… Bütün serveti yine bir başka mafya görüntülü, yasal tefeci avukatlar aracılığıyla, darmadağın edildi… Bütün, yapılan yatırımlar, elden gitti ve o aile de yok oldu…

***

52 kez, bu işi yapan Kurye D., 11 ay hapisten sonra yaşamına devam etti, diğer sanıklar da zaten, yok “Rahşan Affı” yok bilmem ne affı ile çıktılar, ellerini kollarını sallaya sallaya, bu toplumun içine karıştılar…

***

Eeee… 20 yıldan bu yana, bu ülkeyi yöneten AKEPE, biraz zayıf düşünce yanına aldığı MHP ve onun (Rahmetli Türkeş tarafından da ikrar edildiği gibi) şaibeli Genel Başkanı ile özel af kanunu çıkararak salıverdiği, mafya lideri Alaattin Çakıcı’yı, bu toplumun gözünün içine baka baka ve alay edercesine salıverir de, hala oylar yüzde 45’lerde olursa tabii ki, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı gibi saygın, yüce mevkilerde görev yapmış Binali’nin oğlu Kokain kaçakçılığı iddiasıyla, tabii ki, bu memlekette, Adalet ve İçişleri gibi, çok önemli bakanlıklar yapan ve her zaman karanlık işlerde izi olduğu şüphesi olan, Mehmet Ağar oğlunu Elazığ’dan milletvekili yapacak. Tabii ki ülkede güvenliğimizi teslim ettiğimiz İçişleri Bakanı, bir zamanlar koruduğu iddia edilen bir mafya lideri tarafından dökülen, kirli çamaşırlara rağmen, hala o koltukta oturacak…

***

Yazık! Tabi; İsveç’te Belediye Başkanlığı yapan bir bayanın başkanlık bittikten sonra, geçimini sürdürebilmesi için çöp kamyonunda çalışması sonucu o ülke kişi başına düşen gelir 57 bin dolar, Türkiye’de ise 8 bin dolar olacak…

***

Tabii ki, İsveç halkı en mutlu halk, Türkiye de, hırsızlığın, namussuzluğun prim yapmasıyla çamur deryasında debelenip duracak…

***

Yazık !