Köşe Yazıları

Yapboz tahtası

 

Değerli okuyucular, başlığa bakıp yanlış bir ifade kullandığımı düşünmeyin sakın. Başlıktaki ifadenin doğrusu “yazboz tahtası” şeklinde de kullanılıyor yeri geldiğinde. Ben bilerek yapboz tahtası diye başlık attım. Çünkü yazılan silinip gidiyor amma velakin, yapılan silinmiyor YIKILIYOR YIKILIYOR…

Yani yapılanı yıkmak bizim ülkemizde bir intikam aracı olarak kullanılıyor. Bir şey yapıp inşa edileni birileri gelip “vay sen misin yapan” diye yıkıyor ve kendi kafasına göre güya önceden yapılanın yanlış olduğunu ifade etmeye çalışıyor toplumumuza.

Yani yıkan yıkana ve üstelik gelen gideni aratıyor maalesef, bu yıkma konusun da…

Cumhuriyet tarihine bakın bu konuda ne kadar yıkım uzmanı elemanları ve aynı zihniyeti taşıyan intikamcıları çokça hatta sıkça görürsünüz.

İşin en ilginç olanı ise yıka yıka, sata sata bu ülkeye CUMHURİYETİN kazandırdıklarını bitiremediler. Ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye Cumhuriyeti dimdik ayakta ve yüce Tanrı’nın izni ile de sonsuzda dek ayakta kalacak. Yani kurucu önder ATATÜRK öyle bir Cumhuriyet kurmuş ki yüz yıldır bir fiske dahi koparamadılar.

Son yirmi yılda ise öyle garip bir ülke olduk ki, an be an gelişen olaylar, saat başı değişen gündemler, giderek ağırlaşan ve fakirin fukaranın omzuna tonlarca yük şeklinde binen hayat pahalılığı, buna mukabil gittikçe yozlaşan, tırsan, korkak, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın türünden bananeci, tepkisiz, duyarsız, gamsız, daha doğrusu ruhsuz bir toplum olduk çıktık…

Sokaktaki insanımızın da en tepedeki ülkeyi yönettiğini sanan insanımızın da bir dediği bir dediğini, bir davranışı bir davranışını tutmuyor artık.

Eksen kayması desem az, değişim dönüşüm desem, adalete, hakka, hukuka, demokrasiye yönelik değil, çürümüş batmış bitmiş bir yönetim şekline (yeni Osmanlıcılık) her ne demekse ve bu ne olduğu malum zihniyete özentiden başka bir ifade ile anlatılamayacak kadar da cahilce, bir CEHALET denizine doğru yelken açmış doludizgin gitmiyoruz, SAVRULUYORUZ…

Hiç bir kurum ve kuruluşumuz da istikrar yok ekonomi başta olmak üzere.

Hiç kurumun başındaki bürokrat tek başına asli görevi gereği vicdanına danışıp bir karar alamıyor ve kurumunu yönetemiyor.

Her hangi bir kurumun yetkilisi anayasada yazılı yetki ve sorumluluğunu kullanamıyor, kullansa mevcut iktidarın anlayışına ters düştüğü anda; soluğu nerede alacağını bildiğinden, yerine atanacağı kişinin de kendi yaptığı az buçuk faydalı işlerin üstünü kapatıp örtüp kendi kafasına göre, atayanların istek ve düşünceleri doğrultusunda hareket edip değiştireceğini ve sil baştan başlayacağını bildiğinden, suya sabuna dokunmadan kendisini o mübarek koltuğa zincirle bağlamış sus pus oturuyorlar…

Kaldırın kafanızı şöyle bir bakın bu mağduriyeti yaşamış binlerce kamu görevlisini görürsünüz.

TFF denen futbolun başı kurum güya ÖZERK işte bu kurumumuz da bu ehliyetsiz, liyakatsız hatta yeteneksiz kişiler tarafından yönetilen kurumların en başında geliyor.

Ne başı belli ne gövdesi ne ayakları…

Bu kurum yeni başkanını seçti ve bir yıllığına yeni yönetim kurulu üyeleri ile görev dağılımını da yaparak işe başladı.

İlk icraatları ne oldu biliyor musunuz? Geçtiğimiz dönemde görev yapan başkan ve yönetiminin yapmış olduğu icraatların alınan karaların, yapılan yayın ihalelerinin üzerine bir çizgi çekip kendi kafalarına göre ya da bir yerlerden aldıkları talimat gereği o doğrultuda uygulamaları hayata geçirmeye başladılar hemen.

İlk işleri ihaleyle yapılmış ve kazanılmış bir hakkı hak edenden alıp bir önceki ihaleyi kazanmış olan ve kulüplere ödeyeceği rakamları kuşa çeviren şirkete iki yıllığına tekrar verdiler, aldıkları bir kararla. Yani ortada ne ihale var ne katılan firma var nede basın da medya da ihale yapılacağına dair herhangi bir bilgi ve belge var.

Bunlar yok amma ortada tapu gibi duran, bilinen ama görülüp duyulmayan kim tarafından verildiği belli olmayan bir talimat var…

Üstüne üstlük geçtiğimiz aylarda yapılan ihale şartlarının çok şeffaf olduğu bir şekilde kazanılmış bir hak ortada dururken, bu hak onlardan alınıp tekrar beinsportt verilmesi çok ama çok enteresan bir durum.

Peki, şaşırdık mı? Yok, niye şaşıralım ki…

Bu ülkede gökten ne düşmüş de yer kabul etmemiş. Hiç karşı çıkanı, başını kaldıranı, sesini yükselteni, parmak sallayanını gördünüz mü?

Efendim, pardon bir şey mi dediniz?

Oturun oturduğunuz yerde alimallah ya fetocu olursunuz ya hain…

Velhasıl çok garip ülkeyiz vesselam.

Yıllar yıllar önce bu kurumda görev yaparken (o dönemlerde TFF GSGM) bağlıydı, bir tesisin yetkili amiri iken sabah işe geldiğim de benim oturduğum makam koltuğunda başka bir arkadaş oturuyordu. Hayırdır dedim. Cevap; “Sayın amirim sen işe on dakika geç geldin” yeni müdür benim olmuştu. Gülüştük tabi ama aslında ağlanacak halimize gülmüştük farkında olmadan…

Kurumlar ve kuruluşlar siyasi erkten bağımsız bir şekilde anayasadan aldığı haklarla çalıştırılmazlar ise bu yozlaşma düzeni ivme kazanarak artıyor giderek.

O yüzden enflasyonda dünya ikincisi hayat pahalılığın da dünya birincisiyiz. Ülkelerde elbet iktidarlar değişir ve başka bir parti iktidara gelir ve ülkeyi yönetir. Cumhuriyetle yönetilen ama DEMOKRASİ ile taçlandırılmış ülkelerde bu bir anayasal haktır. Amma bir şartla kurumlar, kuruluşlar tarafsız olmalı ve yöneticilerde mevcut siyasi görüşten uzak durmalı ve kurumunu tarafsız bir şekilde idare etmelidir.

Olması gereken bu tabi. Ama nerdeeee!

Yalnız bir şeyi merak etmiyor değilim. Sahi bu Beinsportt hangi ARAP ülkesinindi?

Efendim pardon bir şey mi dediniz?

Kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…