Korona ve futbol
Çok ilginç analizlerim var futbol ve korona adına. Okuyunca şaşıracaksınız eminim. Dün, bu gün, yarın ve ertesi hafta oynanan bütün müsabakalar da olan hadiseler bunlar. Oynanan maçlardan önce yapılan testlerin sonucunu beklemeden futbolcular oynatılıyor ve maçın devre arasında bir futbolcunun testinin pozitif çıktığı bildiriliyor yetkililere ve hemen devre arasın da o oyuncu oyundan alınıyor. Bir milli maçtan sonra Beşiktaş’ta oynayan, Vida’nın testinin pozitif çıktığı ve bundan dolayı, maçın 2. yarısında sahada oyun da yer almadığı örneği gibi. İşin ilginç yanı o maçta oynayan bütün oyuncuların maçtan sonra testlerinin negatif çıkması. Çok ilginç değil mi?
Hiç mi temas yok, hiç mi damlacık çıkarmadı, hiç mi diğer bir futbolcuya el ile temas etmemiş. Demek etmemiş! Ne kadar efendi saygılı ve sosyal mesafe kuralına uyan bir futbolcu değil mi? Bu neyi gösteriyor biliyor musunuz değerli okuyucular. Açık hava da yapılan takım sporu olsun ya da ferdi sporu olsun bu korona denen illetin açık hava da bulaşıcılık oranı sıfır…
On beş bin dönümlük açık bir alanda bulaşmasının imkansızlığının örneği bu durum. Ki futbol gibi temasın ve yakınlığın bol olduğu bir sporu düşünecek olursak gerçekten, bilimsel açıklamaları ve uygulamaları, aynı zamanda da futbol üzerindeki yanlış kanaatleri yok etti bu ilginç gelişmeler. Ama sporcular kamptayken ve yemek yerken ki gibi etkinlik alanların da tam tersi bulaştırıcı olabiliyor nokta!
Şimdi gelelim asıl konumuza.
Bu durum; ”45 dakika boyunca sürekli olarak mücadele içinde olan oyuncuların, birbirine bu hastalığı bulaştırmamış olması, alt yapı gruplarımız için uygulanan bu politikanın ne kadar yanlışlığının ve adaletsizliğinin sorusunu aklımıza getiriyor. Yakın temas içinde 45 dakikalık oyunu tamamlayan oyuncuların testlerinin negatif çıkması sevindirici olup, açık alanda oynanan bu oyun için izlenen politikanın etkinliği (Amatör ve altyapı maçlarına yasak getirilmesi) ne kadar düşündürücü!
Beş – on metre karelik alanlarda 30-40 kişinin çalıştığı fitnees salonları açık ama binlerce dönüm arazide üstelik açık alanda 22 oyuncunun ve 3 hakemin, ayrıca yedek oyuncuların ve bir kaç görevlinin bulunduğu alan da maç yapmak salgın endişesi ile kısıtlı…
Vah benim ülke yöneticilerim, vah benim sağlık bakanım, vah benim Bilim Kurulum…
Her gün salgın nedeniyle 150 – 200 kişinin öldüğü bir ülkede, her gün binlerce insanın salgın nedeniyle öldüğü bir dünyada, her gün yatağa aç giren yüzbinlerce insanın olduğu bir dünya düzeninde futbol (amatörler ve altyapılar) hariç her şey serbest ama amatörlere ve altyapılara yasak öyle mi? Bunun bilimsellikle zerre kadar bile alakası yok. Oysa futbol hem spor hem bir oyundur. Yani sağlık açısından pandemi teşkil etmesi en son sıralarda gelir bilimsel olarak. Çünkü açık havada yapılıyor bu faaliyet. Ve üstelik amatör futbol endüstriyel futbol alanına da girmiyor. Yani ticari bir amaç yok üstelik asıl üreten fabrika bu alan. Sizler asıl üreten bir fabrikayı kapatın tüketen üstyapıları açın. Mantığa ve uygulamaya bakar mısınız.
Şimdi TFF’nin yeni uygulamasına bakacak olursak. Türkiye Kupası’nda uygulanan ‘A takım listesindeki oyuncu sayısı kovid-19 nedeniyle 14’ün altına inerse müsabaka ertelenmeyecek; karşılaşmaya çıkamayan takım hükmen mağlup sayılacak’ maddesinin, Süper Lig’de de uygulanması konusunda görüş birliğine varmışlar. Çelişkiye bakar mısınız! Siz tutun altyapı oyuncularına yasak koyun pandemi var diye. Ama kadro kuramayan takımları hükmen yenik sayın… Türkçesi şu; tiyatro salonların da “Perde asla kapanmaz” mantığı. Öyle mi? Neden? Neden olacak ki kabak gibi belli zaten nedeni. Bu perde para ve sermaye perdesidir ve TFF başkanı ve yöneticileri de bu komedi-dram oyunun oyuncularıdır da ondan.
Bu karar ve uygulama futbola duyulan saygı ve sevgiyi bitirmiştir vesselam. Bundan sonra körler sağırlar birbirini ağırlar durumudur. Yani bir grup sermayeden çalacak TFF başkanı ve yönetimi oynayacak. Sermaye ve endüstriyel piyasa için futbolun ne denli kullanışlı bir araç haline getirilmiş olmasının ve para trafiği için ne denli vazgeçilmez olduğunun bir kanıtıdır bu durum. Ve son sözüm; çok gördüm geçirdim ama hiç bir dönemde, futbol hiç bu kadar “oyun” olmaktan uzaklaşmamıştı. Futbol oyun olmaktan hiç bu kadar utanmamıştı. Ve liyakatsiz insanların elin de hiç bu kadar oyuncak haline getirilmemişti. Peki, kimin umurun da bir avuç amatör futbolcu grubunun dışın da. Herkesin tuzu kuru. Küçük ve gariban esnafın dışın da… Bunu yazdığımız da dillendirdiğimizde diyorlar ki kardeşim salgın var salgın! Ölmemizi mi istiyorsun.
Bende diyorum ki yok kardeşim spor yaparak sağlıklı yaşamanızı gençlerin ve çocukların yaşamasını istiyorum… Anlayana tabi!
Selam ve dua ile…