Kimin değirmenine su taşıyorsunuz

Mahalli basın mensupları olarak genelde daha yerler konuları yazmaya özen gösteririz, bilirsiniz. Çok gerekli olmadıkça gündem dışına çıkmamaya gayret ederiz. Ama konu 85 milyon vatandaşı, dolayısıyla bizi ve geleceğimizi de ilgilendiren bir mesele olduğunda diğer menfi durumları bir kenara bırakır fikrimiz neyse onu açık yüreklilikle yazarız. Şu günlerde de gerçekten tarihi bir süreçten geçiyor, yıllardır acısını yaşadığımız, çilesini çektiğimiz terör belasından kurtulmanın eşiğine geldiğimiz çok kritik dönemleri yaşıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tarihi konuşması ve tarihi çağrısıyla başlayan süreç geçtiğimiz günlerde İmralı’daki elebaşının fesih çağrısı ve akabinde Kandil’deki elebaşlarının çağrıya olumlu karşılık vermesiyle sonuçlandı. Yaklaşık beş ay süren görüşme trafiği Türkiye’nin başına musallat olan bir belanın artık sona ermesine doğru ilerliyor. Buraya kadar yapılan tüm görüşmeleri birinci aşama olarak görüyorum. İkinci aşama ise bundan sonra başlıyor. Ümit ediyorum ki her hangi bir sıkıntıya mahal vermeden bu iş çözüme kavuşmuş olur.
Elbette bu iş o kadar kolay olmayacak. Terörün ve bağlantılı örgütlerin hem Türkiye’de hem de Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde çok büyük yapılanmaları var. Bizim çocuklarımız kandırılıp dağa çıkarılırken, askerimizin önüne yem gibi atılırken, vatan evlatlarımız Şehit olurken bu işten nemalanan, kaymağını yiyen baronlar süreci bozmak için ellerinden geleni yapacak. Tahrik etmeye çalışacaklar, provokasyon yapmaya çalışacaklar. Tabiri caiz ise ellerinden geleni artlarına koymayacaklar. Sonuçta onların tekerine çomak sokuluyor. Sahip oldukları kudretten kolay kolay vazgeçmelerini beklemek safça bir düşünce olur. Zaten daha ilk günden itibaren sosyal medyada tahrik etmeye başladılar bile. Dediğim gibi bu kesimlerin yaptıklarını bir yere kadar anlamlandırabiliriz. Ama benim anlamadığım bizim içimizdeki bazı kesimlerin yaygara koparması. Çok yakın çevremizde birçok siyasi, işadamı, basın mensubu var. Her birini takip ediyoruz. Yaptıkları açıklamaları sosyal medya paylaşımlarını özellikle inceliyor ve yorumlamaya çalışıyoruz. Kendi şahsıma konuşayım. Bu tür olumsuz paylaşımları gördükçe hem düşünüyor hem de zaman zaman gülüyorum. Neymiş efendim? Elebaşıyla pazarlık olmuş, devlet gizli iş çeviriyormuş. Saçmalamakta sınır tanımayanlar Devlet Bahçeli’den başlayıp Recep Tayyip Erdoğan’a kadar, oradan da bütün bürokratlara kadar terörist yaftası vurmaya çalışıyor. Hatta sürece sahip çıkanlara saldırmakta bile tereddüt etmiyorlar. Çünkü korkuları var.
Bu gün Devlet Bahçeli’ye, Erdoğan’a saldıranlar zamanında kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırıp köşe bucak dolanıyordu. O günleri de henüz unutmadık. 14 – 28 Mayıs seçim sürecini hatırlıyorum. Üstten bakınca altılı, yedili, sekizli, dokuzlu, alttan bakınca on beşli, yirmili masalarda yapılan kirli pazarlıkları, kirli hesapları gördük. Kaldı ki bunlar bizim uydurmamız da değil. Masanın ana bacakları masa dağıldıktan sonra çıkıp bas bas bağırarak anlattı. Kimin nerede nasıl bir pazarlık içinde olduğunu o günlerde gördük. Şimdi Bahçeli’ye saldıranlar o günlerde avuçlarını ovalıyordunuz. Ne oldu? Neden o zaman çıkıp tek kelime edemediniz? 2023 Genel Seçimi ikinci tura kaldığında Kandil’den bir video mesaj geldi. Adayınızı işaret ederek oy istedi. Türkiye’de 55 milyon seçmen varken o video 100 milyon kez izlendi. Neden sesinizi çıkaramadınız. Bu gün terörist ilan ettiğiniz Milletvekili meclis kürsüsünden “O koltuklarda bizim oylarımızla oturuyorsunuz. Haddinizi bileceksiniz.” derken, hiç birinizin sesi soluğu çıkmıyordu ama bu gün hepiniz borazan kesildiniz. 2024 yerel seçimlerinde kent uzlaşısı oldu. Alayınız şaha kalktınız. “Dem’le iş birliği yapıyorsunuz, terör örgütlerinden oy devşirmeye çalışıyorsunuz” diye eleştirenlere “Onlar siyasi bir parti istediğimizle iş birliği yaparız” diyordunuz. Şimdi elinizde olsa onları bir kaşık soda boğarsınız. Her neyse, lafı daha fazla uzatmak istemiyorum. Ben Pazartesi günü öğlen saatlerinde Kocaali Merkez’deki evimden çıktım, Şehit Mehmet Sarı Caddesi üzerinden geçip, Şehit Tufan Kansuva Caddesi’ndeki ofisime geldiğimde ilk işim bu yazıyı yazmak oldu. Ben artık Kocaali’deki cadde ve sokaklara yeni Şehitlerin ismi verilsin istemiyorum. Bence sizde bir an önce silkelenip bi kendinize gelin. Hangi safta durduğunuzu muhakeme edin. Kimin değirmenine su taşıdığınızı ölçüp biçmenin doğru bir karar olacağı kanaatindeyim. Sağlıkla kalın…