Köşe Yazıları

İttifak durumları

İttifak durumları

Herkesin kafasında önümüzdeki yerel seçimde ittifak olup olmayacağı var. Bu yazıda size bu konunun siyasi boyutunu olduğu kadar kanunu yönünü de anlatacağım. Onun için dikkatle okumanızı öneririm.

Önce siyasi yönünü konuşalım. Bilindiği gibi ittifaklar ile girilen seçimlerde siyasi partilerden biri başkan adayı çıkarıyor, diğerleri ise belli sayılarda belediye meclis üyesi veriyor. Millet İttifakı’nda aday CHP’den çıkarsa ilk sıra belediye meclis üyeliği İyi Parti’ye bırakılmış, Cumhur İttifakı’nda ise bir önceki oy ve belediye meclis üyeleri baz alınarak denge oluşturulmuştu.

Bu durumda yönetimler bazında bir tartışma yaşanıyor, bu halka yansımasa da seçmen parti genel merkezi tarafından alınan karara kesin uyum sağlayamıyor. Dahası en az bir parti sandık görevlilerinden feragat ediyor ve aslında seçim kurulunda resmen temsil edilmemiş oluyor.

İster aday çıkarsın ister listeye ortak olsun iki teşkilatta da diğer teşkilatı tam benimseme söz konusu olamayabiliyor. Şahsi beklentisi olanlar listedeki yerlerini beğenmiyor veya liste dışı kalmalarını dindiremiyor.

Tüm bu durumlar seçim sonrasına da sirayet edebiliyor ve ittifak dahilinde aday çıkarmayan partinin yönetim şekillendirmesi de zor oluyor.

Siyasette söz hakkı almayı ümit eden kişiler ittifak içinde aday çıkarmamış partilere mesafeli davranıyor ve yönetimlerinde yer almaktan imtina ediyor. “Siyasete gireceksem aday çıkaran partide gireyim. Nasılsa finalde oraya oy isteyeceğim” diyor. Yani “madem ki ikisi de aynı firma neden Anadolu Jet ile gideyim ben de THY isterim” diyor.

Mantıksız da değil tabi.

Yukarıda da söylediğim gibi seçim sonrasında da ilçe başkanları yeniden yönetim oluşturmakta güçlük çekiyor.

Bu işin siyasi tarafı.

Bir de hukuki boyutu var.

Seçim kanununa göre bir seçim bölgesinde aynı seçim türüne iki defa üst üste katılmayan parti bir sonraki dönem seçime girme hakkını tamamen yitiriyor.

Büyük Birlik Partisi geçtiğimiz Genel Seçim’e katılmamış olsaydı bundan sonra seçime katılma hakkını kaybetmiş olacaktı.

Bu durumun her ne kadar genel seçimlerle ilgisi olduğu söylense de bütünsellik açısından sıkıntı olacak. Bu durumun netleşmesine ilişkin değişiklik yapılsa bile bu seçimi etkilemiyor. Çünkü seçim kanununda yapılan değişiklikler bir yıl sonraki seçimlerden itibaren uygulanabiliyor.

Bu durumu aşmanın formüller de var elbette. Bunun an kolayı büyük şehir belediye başkanlıklarında ittifak yapılır ilçelerde yapılmazsa hukuki sorun aşılıyor. Benzer şekilde ilçelerde ittifak yapıp büyükşehir belediye başkanlıklarında ayrı aday çıkarmak da çözüm. Ancak buna ihtimal vermiyorum.

İlçe ve illerde belediye başkanı düzeyinde ittifak yapıp belediye meclis üyeliği noktasında ayrı listeler oluşturulması da bu kanunda esnemeye neden olabilir. Çünkü o durumda da partiler seçmen karşısına çıkmış yani bir şekilde yerel seçime katılmış oluyor.

Tüm bu değerlendirmeler ışığında yerel seçimlerde ittifak olma olasılığının düşük olduğunu belediye meclis listeleri de olsa partilerin ittifak dışında da bağımsız şekilde seçime girmesi gerektiğinin zorunlu olduğunu düşünüyorum.

 

Yeni depreme kaç yıl var

Bölgemizde her 30 yılda bir büyük deprem oluyor. Karasu fay hatlarına çok yakın değil. İşin kötü kısmı birden fazla fay hattına aynı mesafedeyiz.

Avantajımız yıkıcı etki çok hissedilmiyor. Dezavantajımız her depremden etkileniyoruz.

Dolayısıyla sürekli teyakkuzda olmak zorundayız. 17 Ağustos Depremi’ni yaşadıktan sonra tam evlerimize girmeye başladık 12 Kasım Depremi oldu. Karasu ve Kocaali bu iki depremin ikisinden de etkilendi.

Yani herkes o korkuyu bir kez yaşadı biz iki kez yaşadık.

Deprem sonrasındaki yapılar da o korku ile yapıldı. 1999 Depremleri sonrasında yapılan binaların sağlamlıkları oldukça yüksek.

Ancak eski binaların yıkım işlemleri konusunda halen istenilen hıza ulaşılmış değil. Vatandaşlar yasal haklarını kullanıyor. Daha az zarar etmek isteyen oluyor. Ancak ne için ne kadar riske girildiğinin bilinmesi lazım.

Kentsel dönüşüm konusunda bürokratik işlemlerin arkadan gelmesini sağlamak lazım. Nasıl mı?

Bir yerden yol geçeceği zaman kamu yararı gereği yol geçiyor. Paralar bankaya yatırılıyor ve sonrasında vatandaşlara dava açılıyor. Fiyat artırımı falan gerekiyorsa o zaman karar veriliyor. Siz itiraz ettiğinizde zaten yerinizden yol çoktan geçmiş oluyor.

Kamu yararı söz konusu olduğunda geriye bırakılan bürokrasinin insan hayatı söz konusu olduğunda da geriden gelmesine fırsat tanımak gerekiyor.

Bir de kentsel dönüşüm noktasında mal sahibi ile müteahhit başrolü oynuyor. Mal sahibi maksimum alan almaya, müteahhit de maksimum kâr elde etmeye çalışıyor. Hal böyle olunca durumun ciddiyeti geri plana itiliyor ve konu gene amacından uzaklaşıyor.

Kentsel dönüşümde amaç, mala değer katmak, görselliği artırmak veya ticari kazanç elde etmek değildir.

Daha sağlam ve kalıcı yapılar üretmektir. Daha sağlam yapılar daha estetik olabilir, daha pahalı olabilir, daha ilgi çekici olabilir… Bunda sakınca yok. Ancak amaç sağlam ve kalıcı binalar üretmek suretiyle hem can güvenliğini sağlamak hem de ülkenin milli kaynaklarını verimli kullanmak olmalıdır.

 

 

HECATİ: Varlığının kıymetini bilmeyeni yokluğunla terbiye edeceksin…