Köşe Yazıları

Herkesin bir hesabı var!

 

26.04.2021 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Kabine Toplantısı sonrası alınan kararlar doğrultusunda; 29 Nisan 2021 Perşembe günü saat 19.00’dan itibaren 17 Mayıs 2021 Pazartesi günü saat 05.00’e kadar 19 günlük adına “tam kapanma(!)” denilen süreci geride bıraktık.

Sayın Cumhurbaşkanı her zaman olduğu gibi cuma günü yaptığı açıklamada, “Pazartesi gününden itibaren kontrollü normalleşme takvimimizi uygulamaya başlıyoruz. Niyetimiz mayıs sonuna kadar ihtiyatlı hareket etmeyi sürdürmektir. Haziran ayı ile birlikte günlük hayatı daha da rahatlatacak şekilde tedbirleri önemli ölçüde gevşetmeyi planlıyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Üzerine şöyle de ilave yaptı.

“Sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz.”

Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamasından sonraki pazar günü İçişleri Bakanlığı’nca yayımlanan “Genelge” ile kısıtlamalarda yeni düzenlemeler yapıldı. Buna göre bazı işletmelerde ve sosyal yaşamda mevcut şartlar sürerken, bazılarında ise “Kademeli normalleşme” olarak 1 Haziran Salı günü saat 05.00’e kadar uzatıldı. Ancak, nereye kadar böyle sürecek bilen yok.

Devlet yorgun…

Esnaf yorgun…

Vatandaş yorgun…

Sağlık personeli daha da yorgun!

Sayın Cumhurbaşkanı “Tam kapanma” tedbirlerinin başladığı günden önce “Covid-19 vakaları 5 bin seviyesine inmezse önlemler aynı sıklıkla devam ettirilir” şeklinde açıklama yapmıştı.

Bu açıklama yapılmadan önce vakalar 60 binli seviyelerde seyrederken 17 günlük süreç sonunda 10 binli seviyelere düşmesi alınan tedbirlerin mi, yoksa öyle olması gerektiği midir bilemeyiz ama şu bir gerçek ki; artık bu virüs belasıyla ilk zamanlardakinden daha etkin mücadele ediliyor.

Yine de Sayın Cumhurbaşkanın dediği gibi Covid-19 vakaları 5 binli seviyelere inmiş değil. Aslında bu birazda CDR test sayısıyla ilişkili.

Her ne kadar hesap tutmamış olsa da buraya kadar inmesi de bir başarı olarak görülebilir!

***

Tabi hesap demişken sadece ülkeyi yönetenlerin hesabı yok. Esnafın da hesabı var, özel sektör çalışanların da hesabı var, işsizlerin de hesabı var, vatandaşların da var…

Biliyorsunuz; yaz sezonuna girildiği bu günlerde özellikle pandemiden en olumsuz sektörlerin başında; kültür ve sinema, otel ve konaklama, bahis, diğer ulaşım (yakın oranda), spor medyası, oto kiralama, mücevher ve takı (yakın oranda), ev hizmetleri, sağlık, havayolu ve diğer kurumsal alt sektörler ile küçük esnaf sınıfında olan berber, kuaför, kafe, kahvehane, düğün salonları, kafeterya, seyyar satıcılar gibi işletmeler geliyor.

Yaklaşık 14 aydan bu yana hizmet alanlarında faaliyet yürüten bu işletmelerin bu güne kadar çok büyük mali kaybı oldu. Kimi bankalardan aldıkları faiz parasıyla, kimi elinde avucunda biriktirdiği altın veya dövizi bozdurmak suretiyle, kimisi de bazı taşınmaz varlıklarını değerinin altında satmak zorunda kalarak ayakta durmaya çalıştı.

Devletin bu sürede yaptığı yardımlar olsa da bunlar tabiri caizse “Dişin kovuğunu” dolduran oranda değildi. Zaten Sayın Cumhurbaşkanı bunu bildiği için yaptığı açıklama ile “Sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz” şeklinde bir zorunluluk duymuş.

Şimdi neler yapılması noktasında beyin jimnastiği yaptığımızda herkes kendi paradigmasıyla konuya yaklaşıyor.

Özellikle sahil kentleri olan lokasyonlarda turizm gelirini dört gözle bekleyen esnaflar var. Ancak buralarda bulunan esnaflardan “işgaliye” adıyla vergi almayı dört gözle bekleyen belediyeler de var. Yani herkesin kendine göre bir hesabı var. Var olmasına var da bu esnafların 14 aydan bu yana yaşadığı kayıpların telafisi öyle bir yaz sezonunda gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu nedenle “Tolerans” denilen kavramın işletilmesi gerekecektir.

Anlaşılacağı üzere bu yaz sezonunda esnafların idare edilmesi gerektiğinden bahsediyorum… İnsaflı davranılmasından bahsediyorum…

Elbette burada toplum sağlığını bozacak girişimlere, eylemlere göz yumulsun demiyorum. Denetim ve düzen mekanizmaları mutlaka işler durumda olmalı.

Bu aşamada aşılama süreci de çok önem arz ediyor.

Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de bugüne kadar 26 milyon doz civarında Covid-19 aşısı yapıldı.

Türkiye, toplam aşı sayısı bakımından dünyada ilk 10 içinde yer alıyor. Yaklaşık 15 milyon kişiye ilk doz, 11 milyon kişiye de ikinci doz aşı uygulanmış.

Toplumun aşılama oranı arttıkça kısıtlamalar da kademeli kalkacaktır. Tabi tek umudumuz aşıların yeterli oranda ve zamanında gelmesine bağlı. Burada da mutlaka devletin bir hesabı vardır. İnşallah bu hesaplar tutar!

“Ya tutmazsa” demek içimden gelmiyor…

O zaman başka hesaplar ortaya konulur. Çünkü herkesin az ya da çok bir hesabı var!