Köşe Yazıları

Elimiz ayağımıza dolanır

 

Yaklaşık iki buçuk hafta kadar önce 99 Düzce depreminin yıl dönümü olan 12 Kasım tarihinde geniş çaplı bir tatbikat yapıldı. Milyonlarca insanın iştiraki ile yapılan tatbikatın amacı daha önce de söylediğimiz gibi afet bilincini canlı tutmak ve insanları olası bir durumda soğukkanlı davranmaya teşvik etmekti. Tabi tatbikat yapıldı ama beraberinde birçok tartışmayı da getirmiş oldu. Hem sosyal medyada hem de sokakta siyaset malzemesi edilmesi de dahil olmak üzere bir çok konuya malzeme oldu. O günlerde denk geldiğim bir çok yerde tartışmalara dahil olmuş olayın aslında neyi amaçladığını izah etmeye çalışmıştım. Kendi çevremden de birçok kişiyle ters düştüğüm anlaşamadığım olmuştu.

Her neyse birkaç gün süren tatbikat furyası bitti. Üzerinden iki hafta kadar geçti ve geçtiğimiz Salı gecesi sabah saat 04:08’de Afad’ın açıkladığı veriye göre 5,9 şiddetinde depremle sarsıldık. Allah’a şükür ne Düzce’de ne de ilçemizde ve çevremizde büyük bir yıkımla karşılaşmadık ama deprem korkumuzun yeniden zirveye çıkmasına yetti de arttı bile. Tabi herkes gibi biz de deprem sırasında kendimizi gerektiği gibi koruyup sarsıntı bittikten sonra güvenli şekilde dışarıya çıktık. Geceyi geçirmek için evi daha az katlı ve güvenli olan akrabalarımızın yanına gittik.

Ertesi gün tabi sokakta en fazla konuşulan şey hiç şüphesiz depremdi. Kimle selamlaşırsak selamlaşalım hemen deprem anında neler olduğunu sorup anlatıyordu. Ama benim gözlerim sürekli, birkaç gün öncesinde yapılan deprem tatbikatı ile dalga geçenleri aradı tabi. Fazla sürmedi çarçabuk buldum da. Ben kimsenin zaafıyla dalga geçen ve silah olarak kullanan biri değilim ama iki hafta önceki deprem tatbikatıyla dalga geçenlerin, depremin ertesi günü yüz hallerini görünce ilginç şeyler düşündüm tabi. Çök, kapan, tutunla dalga geçip Salı gecesi meydana gelen 5,9’luk depremde yatağın kenarına, koltukların kenarına çök, kapan, tutun yapıp sarsıntının geçmesini beklediklerini anlatırken hem ben hem yanımızdakiler hem de kendisi tatbikatın aslında ne denli önemli ve gerçekçi olduğunu bir kez daha idrak etmiş olduk. Bu tür çalışmalar, tatbikatlar hem her bireyin asli görevini bilip canlı tutmasını sağlayan projelerdir. Hem insanlık görevi hem de devlet aklıdır. Velhasıl deprem de goygoyculara devlet aklıyla dalga geçilmemesini gerektiğini canlı canlı göstermiş oldu.

Bu arada Gölyaka depreminin meydana geldiği fay hattı ve plaka ile bizim üzerinde bulunduğumuz plaka birbirinden farklı plakalar. Dolayısıyla biz depremin şiddetini aslında neredeyse 4’te 3 oranında az hissettik. Zararın çok düşük kalmasının en büyük sebebi de bu. Ama bu, bundan sonrakilerin aynı yerde olacağını göstermiyor.

Depremin olduğu Salı gününden bu yana sürekli olarak takip ediyorum. Hem sosyal medyada hem televizyonda konusu deprem olan programları tartışmaları özellikle bulup can kulağıyla izliyorum. Uzman yorumlarını, yapılan araştırma ve sismik çalışmaları, teknolojik çalışmaları hem merak ediyor hem de soluksuz takip ediyorum. Bizim için asıl önemli olan bu tür küçük çaplı ve küçük şiddetli depremler değil. Biz bütün hazırlığımızı beklenen büyük Marmara depremi için yapıyoruz.

Bundan birkaç gün önce gece saatlerinde bir programa denk geldim. Programda birkaç üniversitenin devlet kurumlarıyla iş birliği yaparak yürüttükleri çalışmalar anlatılıyordu. İstanbul açıklarında Marmara Denizi’nde kırılmamış birkaç kilometrelik bir hat var. Çevresinde şimdiye kadar yüzlerce deprem olmuş ama o bahsi geçen beş altı kilometrelik alanda yıllardır deprem olmamış. Büyük bir enerji birikmesi var ve asıl kırılmayı da orada bekliyorlar. Olası senaryoyu ve simülasyonu da o bölgedeki 3 farklı noktaya ve üç farklı şiddete göre yapıyorlar. Bunların en düşüğü 6,6 diğeri 7,3 ve sonuncusu 7,6 şiddetinde. Bunu hesaplayan ekip, içlerinde profesörler de dahil birkaç yüz kişiden oluşan ciddi bir ekip büyük bir beyin takımı. Ve bu hesaplamaları kafalarından uydurdukları farazi tahminler üzerine yapmıyorlar. Orada geçen rakamlar, geçmiş verilere dayanarak elde ettikleri gerçekçi rakamlar. Yani olacağı artık kesinleşen büyük Marmara depreminin olası şiddet aralığı. İşte biz bütün o hazırlıkları buna göre yapıyoruz.

Elbette psikolojik olarak hazırlanmak çok önemli ama daha önemlisi de fiziksel hazırlık. Ve tabii ki yapıların hazırlıklı hale gelmesi. Çok fazla dillendirilmiyor belki ama Kocaali’de de birçok binada çatlaklar var. Kendi oturduğum bina ve hemen karşı komşumuzun yeni binası da dahil olmak üzere birçok yerde denk geldim. Özellikle eski yapıların durumu pek iç açıcı değil. Daha şiddetli bir depremde Allah korusun daha farklı senaryolarla karşılaşabiliriz. Ve tabii ki deprem sonrası. Bizim ilçe genelinde birçok toplanma alanımız mevcut ama bunlar tam donanımlı değil. Allah korusun olumsuz bir durumda bir anda elimizin ayağımıza dolaşması ve yetersiz kalmamız muhtemel. Elbette psikolojik ve fiziksel hazırlık olacak ama bunu da ihmal etmemekte fayda var. Sağlıkla kalın…