Köşe Yazıları

Ekip biçtiklerimiz

Ülkemizde hala müşteri merkezli futbol okullarından potansiyel bekleyen yöneticiler ebeveynler var. Üzülerek belirtiyorum ki kapitalizmin hüküm sürdüğü dünya düzeninde futbolda endüstriyel bir hal almıştır. Akabinde ezilenler futbolcular ve kullanılanlar türbinlerde yaz kış demeden takımlarını maddi manevi destekleyen taraftarları. Zaten geri kalanı da kimsenin umurun da değil zaten. Acı olanı ise herkes halinden memnun gibi gibi…
Futbolun endüstriyel işleyişinde oyunu icra eden en önemli aktörler futbolculardır. Futbolculuğun en temel başlangıcı da çocuk ve genç futboludur. Ticarileşen futbol sektörü maalesef çocuk ve genç futboluna da acımasızca girmiş, el atmış ve hüküm sürmektedir.
Çocukların doğal gelişim süreci ıskalanarak gerek hayata dair gerek sportif, yaşa ve evreye dönük ihtiyaçlar hızlandırılmış ya da es geçilerek liyakatsiz ellerde sürece eksik ve yetersiz taşınmışlardır.
Çocuk futbol eğitiminde öncelik çocukların ve gençlerin gelişim evrelerini sabırla hoşgörüyle liyakatli donatılarla çocuk ve genç dostu olarak sürdürmek varken, maalesef ülkemizde, çocuklar ticari bir meta gibi görülerek denetimsiz ortamlarda birde eğitim ve eğitimci yetersizliği ile para kazanmanın her şey olduğu alanlar çocukları yaralamakta ve zarar vermektedir.
Günümüz Dünya düzeninde kapitalist ekonomiler hüküm sürdüğünden bu durumun haliyle   futbolunda her kademesine yansıması da olağandır. “Her emeğin her alanda karşılığı olmalıdır” prensibi bana göre anlamını yitirmiş içi boşaltılmış bir varsayımdan başka bir şey değildir.
Günümüz çocuk ve genç futbol İşleyişinde de bu böyledir. Giderek te içinden çıkılması mümkün görülmeyen bir süreç sarmalı bekliyor onları. Fakat olması gereken çocuğa verilen sportif eğitimin maddi karşılığı alınırken bu karşılık çocuklara sportif ve hayata dair gelişim ihtiyaçlarını karşılama adına çocukların eğitimsel gelişimi olarak geri dönmeleridir.
Bu durum hem insani hem vicdanidir. Tabi ki İşini iyi yapmaya çalışan azınlıkta olsa futbol okulları da vardır onları tenzih edelim. Sonuç olarak çocukların liyakatli ortamlarda eğitimi ve gelişimi öncelik olmalıdır, maddi karşılık zaten gelecektir sonra olmalıdır.
Aksi durumda çocuk ve gençliğin içine düştüğü çıkmazdan, kurtarılmaz ise daha doğrusu kurtaracak gerekli tedbirleri alınmaz ise “Z” kuşağı denilen gençlik maalesef ziyan kuşağına dönüşecektir kaçınılmaz olarak.
Giderek teknoloji bağımlısı haline gelen çocuk ve gençler, çabuk tüketen, her şeyi çok bildiğini sanan, tahammülsüz, insani değerlerden gittikçe uzaklaşan, kolay yollardan para kazanmanın hesaplarını yapan ve bu şekilde para kazanarak, hayat kurma peşinde olacak olan, iletişim becerileri eksik, örf adet ve geleneklerine bağlılıkta zorlanan, milli değerlerden az nasibini almış, belirsizlikleri çok, kendilerine göre bir dünya kurmaya çalışarak bir sistem kurma peşinde olacaklardır.
Ben hala umudumu korumanın yanı sıra en azından bu gibi görüntüleri varlığını ülkemizde görüyorum. Gelgelelim gerçeklere, bu çocuklar bizlerin kanı canı, bulundukları sosyal ortamların bireyleri, bu vatanında evlatları, neyi nasıl yapalım da aile olarak bulundukları sosyal yapılar olarak en önemlisi devlet olarak, bu gençleri çok iyi anlayıp tanıyarak, empati yaparak mevcut dünya konjönktürünü de çok iyi analiz ederek, geleceğimiz olan bu gençleri hayata hazırlamamız gerekmektedir.
Gençlerimizin geleceğe kendi potansiyelleri dahilinde hazırlamak istiyorsak, gerektiğinde alanın uzmanlarından destek alarak, önce çocuk ve gençlerimizden değil, önce yetişkinler olarak kendimizden başlamalıyız, yetişkinler düzelirse çocuk ve gençlik doğru yola girecektir.
“Ön teker nereye giderse arka tekerde onu takip eder.” Bugünün dünyasında savaşları çıkaran, birçok haksızlık, hukuksuzluk, ahlaksızlık yapanlar ya da sebep olup yol açanlar, bunların kararlarını verenler, çocuk ve gençler değildir. Değişik statü ve konumdaki yetişkinlerdir.
Unutmayalım ki ne ekersek onu biçeriz.
Sağlık ve esenlikle…