Köşe Yazıları

Dayak tam kıvamında

 

Karasu’da daha önce görev yapmış bir yetkili ile telefondan mesajlaşıyoruz. Sahilde şortunu indiren vatandaşların haberinin olduğu linki yolladı ve “Kesin Karasu di mi” dedi. Ben de “Evet abi de adamı az dövmüşler” dedim. Bu defa “Yok! Karasu’da az dövme olmaz. Tam kıvamında döverler. Orasının öyle bir özelliği var” dedi.

Olayı biraz soruşturdum. Adam haklı!

Sahilde kafayı bulan iki vatandaş şortlarını çıkarmış. Adam denize kaçmış. Bizimkiler ölmesine müsaade etmemiş. Adamı denizden çıkarmış. Görüntülere bakıyorsun adamların şortunu bırak kenardan bokseri bile görünüyor.

Demek ki olay şöyle oldu. Adam kafası güzel bir şekilde şortu çıkardı. Bizimkiler durumu fark edince adam kendini suya attı. Olabildiğince uzaklaştı ama bizimkiler adamı yakaladı. Boğulmaktan kurtardı. Denizin içinde önce iç çamaşırını sonra şortunu giydirdi. Karaya çıkardı. Biraz dinlendikten ve adamın denizde ayıldığından emin olduktan sonra dövmeye başladı. Dayağın yeterli geldiğini anladıklarında da adamı dövmeyi bıraktı.

Son günlerde ilçemizle ilgili olumlu pek haber çıkmıyor. Bari bu alanda marka olalım.

Sakarya’da en iyi dayak Karasu’da yenir.

 

SEYYAR SATICILAR

Pazar sabahı biraz yürüyüş yapayım dedim. O saatte hava tam ısınmamış oluyor. Akşamdan kalanlar uyanmamış, denize gidecekler henüz soyunmamış.

Sakin sakin gezebiliyorsun. Saat 10-11 civarı. Sitelerin önünden geçen asfalta hasret yollarda geziyorum.

İnanmayacaksınız ama trafik var.

Trafik de sandığınız gibi araç trafiği değil.

Önümden önce sessizce bir kavun satıcısı geçiyor. Ardından Şener Şen’in Züğürt Ağa filmindeki gibi bir Skoda. Erik, armut ne alırsan on lira.

Bir iki adım atıyorsun patates soğan. O fiyat söylemiyor. Ardından bir kavuncu daha. Bunun megafonu daha gür ses çıkarıyor.

Sıkı durun biraz sonra önümden üç tekerlekli arabasını iterek eskici geçiyor ve filmlerdeki gibi “eskicieee” diye bağırıyor.

Daha o şoku atlatmadan hurdacı megafonu duyuluyor.

Bu esnada bizimkiler Karasu Atatürk Bulvarı’nda dışarı tabure atılmış mı diye bakıyor muhtemelen.

Hayırlı işler diliyorum!

 

KPSS’DEKİ SORU SKANDALI

KPSS’de soruların sızdırıldığı iddiasıyla sınav iptal oldu. ÖSYM başkanı görevden alındı. Sınav merkezinde görevli bir sorumlu arkadaşımla telefonda konuştuk. Sınavda 120 soru soruluyor. Bunlardan üç tanesinin bire bir aynı olduğu söyleniyor. Ki değil. Şıklar aynı. Yayınevi 15 deneme sınavı yayınlamış. Faktöriyel sorusunda ardışık sormak bir gelenek. Ardışık sayılardan birincisi tutunca hepsi tutmuş oluyor.

Kimseyi savunacak değilim de…

120 soruluk bir sınavda 3 soru tutsa bir şey olur mu? Belirleyicidir mutlaka da geriye 117 soru daha lazım ya!

Bu arada hata yapan kişi aslında ÖSYM başkanı. Olay duyulur duyulmaz hemen “Yok öyle bir şey” dedi. “Araştıracağız” dese aslında en azından görevden alınmayacaktı.

Neticede devlet leke kabul etmez. Titizlikle tüm şüpheleri ortadan kaldıracak adımlar atıldı.

Bundan sonra dönüş yok.

O sorular benzer de olsa aynı da olsa hiç sorun da olmasa KPSS’nin tekrarlanması kararlaştırıldı. Devlet bireyleri feda eder ama bekadan vazgeçmez.

 

 

DÜĞÜN KONVOYU

Cumartesi akşamüstü. Karasu’da aracınızla yola çıkmamanız gereken zaman dilimi. Zira düğünler oluyor ve düğün yerine gidene kadar araç konvoyu var.

O saatlerde hasta olmayın mümkünse ölmeyin. Zira yolu kullanmanıza imkan yok.

Araçlar öyle güzel konvoy yapıyor ki yol iki şeritse ikisini, güvenlik şeridi varsa onu da kullanıyor.

Konvoya yetiştiyseniz tadını çıkarın. Sadece araç takip mesafesine değil konvoy takip mesafesine de dikkat etmek zorundasınız. Hatta zaman zaman silah da atıldığı için kurşun takip mesafesini hesap edip ona da uymalısınız.

Bunları geçtiğimiz hafta edindiğimiz tecrübeden aktarıyorum ki başınıza bir şey gelmesin.

Biz bu dediklerimi yapmadık. Konvoy takip mesafesini kaçırdık ve dört bir tarafımızı çılgın şoförler tarafından kullanılan araçlar sardı.

Bir şekilde kendimizi emniyet şeridine attık. Dörtlüyü yakmak büyük hata. Çünkü o işaret sizin konvoy üyesi olduğunuzu belli ediyor. Bu bilgi bizde olduğu için selektör yapmayı tercih ettik. Konvoyda bir araç önde olmayı cephede şehit olmaya tercih edenler buna müsaade etmedi. Korna çaldığımızda ise konvoy coşkusuna dahil olduğumu hissi verdi. El işareti yaptığımızda sevincimizin bedenimize yansıdığı düşünüldü.

Bir şekilde birkaç araçtan müsaade almayı başardık. Hatta inanmayacaksınız gelin arabasını bile geçtik.

Ama konvoy gelin arabasını geçince de bitmiyor.

Adamlar düğün alanına varacaklar, düğününü yapacakları kişilerden önce.

Epey daha konvoy içinde çabaladıktan sonra bölüm sonu canavarı ikili araç var. Toplam iki araç olduğu için yan yana olsalar da geçmek fiziken mümkün. Önce eski medeni zamanlarımızdan elimizde olan bilgi ile sola yanaşıp önümüzdeki araca selektör yapıyoruz. Adam oralı değil. Az önce konvoyda edindiğimiz bilgi gereği emniyet şeridine yanaşıyoruz. Bu defa da sağdaki araç emniyet şeridine bizi sıkıştırıyor ve yoldan atılma tehlikesi yaşıyoruz. Çaresiz sol şeride yanaşıp korna kıyamet, el kol hareketleri ile kendimize yer açıyoruz. Finalde yan yana gelebildiğimiz aracın sürücüsü bizi fırçalıyor ve “Bu ne acele! Ne el kol yapıyorsun” diyor.

Normal bir zeytinyağı bu kadar hızlı su üstüne çıkamaz. Hiçbir yavuz hırsız bu kadar net ev sahibini bastıramaz.

Bir musibetten edindiğimiz dersi size yukarıda yazdım. Cumartesi öğleden sonra hasta olmayın, mümkünse ölmeyin!

Zaten o saatten sonra hastaneye varsanız vardığınıza pişman olursunuz. O da ayrı bir yazı konusu…