Ben bu dili sevmedim
Karasu Belediye Meclisi’nin Mayıs Ayı toplantısının açılışında İshak Sarı sözlerinin büyük bir kısmını Mehmet Çatalbaş’ın açıklamalarına ayırdı.
Öfke baldan tatlıdır. Mutlaka insan konuştukça konuşmak ister. Ancak konuşmada kullanılan üslup bulunduğunuz mekanın kalitesini, yaptığınız işin değerini de etkiler.
Her ne olursa olsun bir belediye başkanı söze, adamlık tanımı ile başlamamalı, karşısındakine adam olmadığı imasında bulunmamalıdır.
Konuşmanın içinde belki ağzınızdan kaçan bir söz olabilir. Bu da geri alınmayı gerektirir ama izah edilebilir. Ancak konuşmanın başında, “Kravat takıp, takım elbise giymekle adamlık olmuyor” derseniz bunu geri almak istemediğiniz ve bundan sonra da bu konudan geri adım atmamayı göze aldığınız anlaşılır.
Toplamda 45 dakikayı bulan bir süre boyunca Mehmet Çatalbaş’tan bahsedip geçmişe yönelik ve aileye kadar giden bir dil kullanmak doğru diyorsanız yapacak bir şey yok.
Çatalbaş bir basın açıklaması yapmış. Sosyal medyadan yayınlanmış ya da basında yer almış. Ancak siz meclis tutanaklarına geçecek bir konuşma yapıyorsunuz. Bu kadar resmi bir ortamda “Bunlar aşiret gibi” falan demek uygun mu?
Çatalbaş’ın canlı yayınını izlemedim. Söylediği kelimeleri de muhabirimizin yazdığı kadar biliyorum. Konuya dair bildiğim soru önergesi verdiği ve sonrasında da aldığı cevapları basınla paylaştığı.
Çatalbaş’ın eleştirilerinde hakaret varsa konuyu yargıya taşırsınız. Cevap verilmesi gereken nokta varsa da cevap verirsiniz.
Adamın yaptığı bir eksiklik varsa da ayrıca dile getirirsiniz.
Ne yani! Çatalbaş bu açıklamayı yapmasaydı siz Çatalbaş’ın organize ettiği yemeğin faturasını ödediğinizi toplumla paylaşmayacak mıydınız?
Çatalbaş’ın yaptığı açıklama ile bunun ne alakası var?
Çatalbaş’ın canlı yayını olmasaydı Kirazlı’ya gönderilen betonu dile getirmeyecek ve konuyu kamuoyundan gizleyecek miydiniz?
Çatalbaş canlı yayında konuşmasaydı siz Ankara’dan bir bakanın sizi aradığını söylemeyecek miydiniz?
Çatalbaş’ın üslubunu onayladığımı söylemiyorum hatta eleştirilerini abartılı bulduğumu da ifade ettim. Ama bu dil doğru mu?
“Biz bunun birinci derecede akrabasına ceza kesmişiz. Onun için bu işin üstüne düşüyor” dedi Başkan Sarı. Karasu’da zaten 2800 ceza kesilmiş. Biri mutlaka hepimizin akrabasıdır. Açıklanması gereken 200 küsur liradan fazla kesilmemesi gereken ceza neden 400 lira olarak ödetiliyor?
Belediye Başkanı her şeyden önce sakin olmalıdır. Öfkelenen kaybeder. Mehmet İspiroğlu sakinken seçimleri kazanıyordu. Kaybederken de kazanıyordu. Ne zaman ki öfkelenmeye başladı, kaybetti.
Siz başkansınız. Hoşgörülü ve sakin olmak zorundasınız. Hatta öyle sakin olmalısınız ki çevrenizdekilere sakin olmalarını telkin etmelisiniz.
En başında söylediğim şeyi en sonunda bir daha söyleyeyim. Ben bu üslubu sevmedim.
Oldu olacak birbirimize tekme yumruk saldıralım!
Kısıtlamanın ardından
Türkiye tam kapanmaya gitti. “Beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır” dedik. Kurallara uymaya gayret ettik.
Elbette kimse bayram sonrasında tam açılma beklemiyordu. Daha fazla açılma bekliyordu. En azından lokanta ve kahvelerin yüzde elli kapasite ile hizmet vermesi falan beklenen şeydi.
Ay sonuna kadar tedbirlerin sürdürülmesi kararlaştırıldı. Eyvallah. Biz yine sabrederiz.
Ama bundan sonranın planlanması için Ankara’nın ne diyeceğini beklemek ne derece sağlıklı?
Önümüzde yaz ayları var! Bu aylar vatandaş için dinlenme, esnaf için para kazanma belediyeler için de hizmet ayları.
Yaz aylarında vatandaş kısıtlamaların kaldırılacağı umudu ile planlamalarını yapıyor. Geçen yıl gelemeyen yurt dışındaki vatandaşlar bile önümüzdeki günlerde Türkiye’de olmayı planlıyor.
Buna karşılık esnaf da yasakların kalkacağı güne göre plan yapıyor. Dükkan tadilatları, yeni menüler, fiyatlandırmalar hatta temizlikler yapılmış durumda. Pek çok işletme haziran ayı başından itibaren açılmayı planlıyor.
Peki yönetim ne aşamada? Bu konuda vatandaşın içini rahatlatacak, esnafın para kazanmasına, şehrin değerlenmesine neden olacak adımlar atılıyor mu?
Karasu’nun sahili de şehrin içi de yaz aylarında insan ve araç yoğunluğuna maruz kalıyor. Esnaf dükkanını yaza hazırlarken yerel yönetim de şehri ziyaretçilere hazırladı mı?
Mutlaka bir çok hazırlık yapılmış, pek çok planlamada bulunulmuştur. Ancak bunlar kamuoyu ile paylaşılmadığında vatandaşta önce endişe oluşuyor. Dahası alınan kararlar kamuoyunda tartışılmadığı için aksaklıklardan da sadece yönetim sorumlu olmuş oluyor. Duvar tartışmasında olduğu gibi belediye yönetimi kendini ifade etmekte zorlanıyor.
Önceki yıl seçim vardı. Bütçe bir önceki yönetim tarafından yapılmıştı. Planlamaya çok müdahale edilemedi. Bu da kamuoyuna “Seçimden sonra yazı kucağımızda bulduk” şeklinde izah edildi. Geride kalan yıl salgın yeni başlamıştı. Dolayısıyla hizmet etmek mümkün olmadı.
Aksaklıklar sürdü. Bu yıl da pandemi sürüyor. Yalnız bu meclis, bundan ayrı sadece iki yaz daha görecek. Hani “Yaş 35. Yolun yarısı” demiş ya Cahit Sıtkı.
Hatırlatayım dedim…
Karasuspor, Sakayraspor, Beşiktaş
Ben bu şehirde dünyaya geldim. Karasuspor’u tutarım. Karasu’daki herkesin de bu şekilde olması gerektiğini düşünürüm.
Vatan millet Sakarya’dır. Sakaryaspor’u tutmak da hakkımdır.
Beşiktaş’ı da aslında armasındaki Türk Bayrağı’ndan dolayı tutarım.
Desteklediğim Beşiktaş şampiyon oldu. Sakaryaspor’u da Allah nazardan saklasın.
Bir de Karasuspor bu sene istenen başarıyı elde ederse değmeyin keyfime.
Neden kutladık
Beşiktaş şampiyon oldu. Biz de bir kutlama paylaşımı yaptık. Bizi seven ancak tuttuğumuz takımı desteklemeyen arkadaşlar bize arada sitem etti.
“Neden bu kadar sevinç gösteriyorsunuz” dediler. Kardeşim, “Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor büyük takımlardır. Bizim de bu büyük takımların önünde ligi tamamlamamız sevinilecek bir durumdur. Bunda bir şey yok” dedik.
Sizi yenmek sevinilecek bir şey değil diye düşünüyorsanız sevinmeyelim…
Sosyal medyada Filistin ve İsrail
Sosyal medyada pek çok tartışma sulandırılıyor. İsrail’in Filistin’e mübarek günlerde saldırmasının ardından herkes kendi meşrebince değerlendirmede bulundu.
Bizim de içinde yer aldığımız kesim İsrail’e “İtrail” dedi. Eleştirilerin dozunu yükseltti.
Sonra birileri çıktı ve Filistin’in sözde Ermeni soykırımı konusunda karşımızda taraf tuttuğunu, Kıbrıs Meselesi’nde karşımızda yer aldığını falan paylaşmaya başladı.
Evet kardeşim! Osmanlı’nın Filistin’i terk etmesinde de zamanın Filistinlilerinin İngilizlerle anlaşması etkili olmuştur.
Pek çok defa bu milletle karşı karşıya gelinmiştir.
Her şeye eyvallah.
Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’ya saldırı yapılmasını da normal karşılayabilirsiniz. Sonuçta İslam’a inanmıyor da olabilirsiniz.
Peki anne kucağında vurulmuş bebeğin görüntüsü de mi sizi rahatsız etmiyor?
Hadi İslam olamadınız! İnsan da mı olamazsınız?
Dedesinin yaptığını torununa ödetme mantığınız, ölen bebekleri görmeyecek hale mi getirdi sizi?
Gözünüz kör anladık da gönlünüz ne ara bu kadar köreldi?