Köşe Yazıları

A Milli Takım “nakavt” olmuş

 

Zor bela C liginden B ligine yükseldiğimiz UEFA maçlarını ben “gazozuna” oynayacağımız maçlar diye çok hafife almışım meğerse. İki maçtan 6 yerine, güç bela bir puan alarak B ligine yükseldik. Ve maçlardan sonra sorumluların verdiği röportajlardan öğrendik ki A Milli Takım aslında gelişim ligiymiş…

Bakın değerli okuyucular şu Milli Takım’ın başına getirilen ve görev süresinin birinci yılını dolduran ve aynı zamanda da milli takımı Alman çalıştırıcılarla dolduran teknik sorumlu Kuntz resmen bizimle dalga geçti. Basın mensuplarının sorduğu sorulara verdiği cevaplarla…

Kendi evimiz de oynadığımız ve 3-3 biten Lüksemburg maçından sonra verdiği demece bakın ve sonrasında haritada yeri bile görülmeyen 55.000 bin nüfuslu bir takım olan Faroe adalarına 2-1 yenildiğimiz maçtan sonra verdiği demece bakın.

Lüksemburg maçından sonra dedi ki, Beşiktaşlı oyuncu Salih Uçanı milli takıma almayış sebebim şudur.

Orta saha oyuncusu iki oyuncunun arasındaki üç santimlik boy farkıdır. “Bunu ölçtüm, biçtim, tartım, böldüm, çıkardım, çarptım ve sonunda her eleştiriyi göze alarak tercih yaptım” dedi.

Tolga Ciğerci, Salih’ten boy olarak üç santim daha uzun olduğu için tercih edilmiş miş…

Komedi gibi değil mi?

Ve daha da ilginci Faroe adalarından çekindiği için kadroya aldığı Tolga Ciğerci’yi bu maçta bir dakika dahi oynatmadı.

Şimdi gelelim asıl özneye. Faroe Adaları’na karşı Türk Milli Takımı’nın orta sahasının boy ortalaması kısa kalıyormuş, eee o zaman biz dükkanı kapatalım. Demek ki bizde futbol da yok, futbolcuda yok. Yani uzun boylu anlamın da haksız mıyım?

Faroe adaları maçı sonrası da şöyle dedi, “Nakavt olduk…”

Pardon ne olmuşuz “nakavt” olmuşuz…

Buyurun buradan yakın. Aklı başında bir insanın söyleyeceği söz mü bu şimdi. İşte yabancı hoca böyle bir gerçeklik. Samimiyet yok, ruh yok…

Peki, ne var? Kabalık var, ukalalık var, kibirlilik var. Sayın Hoca maçtan sonra özeleştiri yerine felsefe yaptı. Oysa konumuz felsefe değildi futboldu ama o basını, medyayı ve yorumcuları suçladı durdu.

Yok, sakat oyuncularımız varmışta asıl kadrodan on, on bir oyuncumuz yokmuş da gibi gibi…

Senin işin ne kardeşim, yardımcılarının işi ne? Neden her durumu öngörerek kadro kurmuyorsunuz diye sormazlar mı insana.

Eğer 84 milyonluk ülkemiz de tek mesele buysa adaletli takım kadrosu kurma konusunda başka oyuncu seçenekleri yoksa ya da yok diyorsa, ben Kuntz’tan da özür dilemeye hazırım.

Ama emin olun öyle tercih, boy pos meselesi değil tamamen “torpil“…

Torpil mi? Nasıl olur mu? Azıcık düşünün derim her şeyi de bizden beklemeyin canım.

Bu “hoca” resmen ve alenen aklımızla dalga geçiyor. Tolga Ciğerci’ye saygı duyuyorum çok beğenmesem de kendi çapın da bir futbolcu. Onu seven ve olumlu yorum yapan, oyununu beğenenler de olur elbette ama ben milli takıma oyuncu seçici teknik ekipte olsam kesinlikle kadroya almam.

Gelelim kaleci konusuna. Uğurcan sezon başlamadan önce kafasına takmıştı transfer ve Avrupa’ya gitme konusunu. Ligler başlayalı yedi hafta oldu aklı hala orda. Kendi takımına bile zerre katkısı olmayan ve aklı hala transferine takık bir oyuncuyu bırakın ilk on birde oynatmayı yirmi beşe, otuza hatta kırka bile almam. Lüksemburg maçın da kalemize üç kere geldiler üç gol yemedik, yedi

Hele hele çok form da olan Alpay gibi bir kaleci varken, Uğurcan’ı ilk on bir de oynatmak tam bir TORPİL (pardon) tam bir rezalet…

Hoca anladığımız kadarı ile B ligine yükselmemize rağmen, bu Faroe Adaları takımından korkuyordu ve korktuğu da başına geldi. Keşke sadece onun başına gelse idi, Türk futbolunun başına geldi. Bu Faroe adaları neymiş be ya! Hoca keşke maça çıkmayıp hükmen üç sıfır mağlup olsaydık. Keşke bu mağlubiyeti yaşamasaydık.

Hem adamlar hem de Kuntz ve milli takım sorumlusu Hamit Altıntop ,dalgasını geçtiler Türk halkıyla. Hem de Altıntop önündeki TRT’nin sehpasına vura vura…

Evet dediğim gibi Bu maçlar Türk milli takımı için ölçü değildi ama boyumuzun ölçüsünü aldılar maalesef.

Kimlerin katkısıyla ve sayelerinde? Hocanın ve Altıntop’un sayesinde.

Biz tarihin en kötü Portekiz Milli Takımı’nı yakaladık ama bunu değerlendiremedik. Bizim için ölçü olacak maçlar İngiltere, Almanya ve Portekiz gibi takımlardır. Böyle düşünüyordum ama çok fazla salladığımı kabul ediyorum şimdi.

Emin olun yılların teknik adamı ve spor uzmanı olarak, Kuntz’un ilk geldiği günden beri bir yıl geçmesine rağmen ben ondan bir katkı göremedim milli takımımıza.

Bakın gerçek şu, oynadığımız ve galip geldiğimiz maçların sonuncusunda, Burak Yılmaz isyan edercesine kendini yere atıp hakemi VAR’a göndermeseydi o galibiyetleri de göremeyecektik. Ben milli takım üzerin de Kuntz’un hiç bir etkisini göremedim oyun sistemi de dahil olmak üzere. Burak Yılmaz ileride milli takıma geri dönerse ben şaşırmam. Sizlerde şaşırmayın şu an milli takım santraforsuz oynuyor. Halil bu olgunlukta değil. Zaten Burak Yılmaz istemeye istemeye milli takımı bıraktı bunu biliyorum.

Ben maçlardan önce yaptığım yorumda Lüksemburg’u ve Faroe adalarını yeneriz diye düşünüyordum. A Milli Takımımız iki maçı da kazanır diye hava atıyordum. Bir puana şükrettim, özür dilerim.

İki maçta dört puan kaybedeceğimiz aklımın ucundan geçmiyordu, yanılmışım. Bazı arkadaşlara diyorum ki  ‘Salih Beşiktaş’ta oynuyor’ diye meselelere öyle yaklaşmıyorum ben. Bana göre Salih kulüpler üstü bir oyuncu. Emirhan da öyle, Arda da öyle. Eğer sakat değillerse A Milli Takım’a alırdım. U19 takımına değil…

“Türk futbolunun ciddi bir reforma ihtiyacı var. Bu ülkenin inanılmaz öz kaynak yaratabilecek gençleri var. Serdar, Emirhan ve Rıdvan aynı anda öz kaynak düzeninden yurt dışına gitmesi bir ilktir. Bu büyük bir başarı. Demek ki altta ciddi bir yapılanma var. Bu çocukları ilk olarak sentetik çimlerden kurtaracaksın. Hem okutup hem eğiteceksin.

Bence bu anlamda bir girişim olmalı ama Kuntz’la ve ekibiyle olmaz olmaz olmaz…

Kalın sağlıcakla selam ve dua ile…