Köşe Yazıları

150’likler ve helalleşme

 

20 Kasım 1922 de, İngiliz Malaya gemisiyle ülkesinden kaçan Vahdettin’in, Malta’ya gittiği gün açılmıştı Lozan görüşmeleri…

***

Konferans’ta, genel aflara ilişkin görüşmeler yapılırken, heyetteki Rıza Nur, Hükümet’in, genel affı kabul ettiğini, ancak bunun yanında;

* İşgalciler ve düşman kuvvetleriyle iş birliği yapan gazeteci ve yazarlar,

* Düşmanla birlikte hareket eden idareci ve üst düzey yetkililer,

* Sevr’i imzalayan Kuvay-i Milliye’ye karşı Kuvayi İnzibatiye’yi oluşturanlar,

* Milli Mücadeleye karşı fetva veren müftüler,

* Yunan ordusuna katılan Çerkez Ethem ve arkadaşlarından müteşekkil 150 kişiyi, bu genel affın dışında tutmak istediğini taraflara bildirmişti…

***

Cumhuriyet ve devrimler yerine oturmuş, emin adımlarla yol aldıktan bir müddet sonra, 1938 yılında, Atatürk’ün isteği doğrultusunda TBMM’de, 399 vekilinden 324’nün onayıyla, 150’liklerin affı çıkmış oluyordu…

***

“Göğsünde iman, başında Kur’an, elimde padişahın fermanıyla geliyorum. Başta Mustafa Kemal olmak üzere, Kuvay-i Milliye subaylarının hepsinin başını kesip, Kemal’in başını padişaha götüreceğim…” diyen Anzavur, “Kuvay-i Milliyecileri, kudurmuş haydutlar” olarak zikreden İskilipli Atıf Hoca, “İngilizlere meydan okumak en büyük küfürdür” diyen Divitli Eşref Hoca gibi kişilikleri de kapsayan, bu vatan haini cumhuriyet düşmanı 150′ likler; “Cumhuriyeti Kanla Kurduk. Ama kinle büyümeyeceğiz” anlayışındaki Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin; çekilen onca acı, sıkıntı, ihanet ve haksızlığa rağmen geçmişle kendi halkı ve yetişmiş insanı ile hesaplaşarak değil, kucaklaşarak, uzlaşarak büyüyeceğini gelişeceğini kabul etmiş olması” yüce Atatürk gibi engin öngörülü bir lider tarafından gerçekleşmişti…

***

Nitekim, İzmit’te halk tarafından linç edilen Cumhuriyet düşmanı İçişleri Bakanı Ali Kemal‘in çocuğu Zeki Kuneralp’i çeşitli Avrupa başkentlerine büyükelçi, torunu Selim Kuneralp‘i de yine büyük elçi yapabiliyordu…

***

Resmen ülkenin bölünüp parçalanmasına sebep olan Sevr’i imzalayan, aynı zamanda Abdülhamit’in damadı Reşat Halis‘in oğlu Faik Ozansoy‘u Unesco daimi temsilciliğine atayabiliyordu…

***

Bugün ise; körüklenen ve düşmanlıklara kadar vardırılan tüm ayrımcılıklara karşı, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, geçmişle barışma uzlaşma adına “Helalleşme” meşalesini yakmış, (Çoğu çocuk, 34 kişinin terörist zannedilip  katledilen) Roboski… (Yaşı büyütülerek idam edilen ülkücü Erdal Eren ve diğer haksız uygulamaların kaynağı) 12 Eylül’de asılan gençlere… (İhmal sonucu 301 kişinin ölümüne sebep olan) Soma katliamına… (İstanbul Rumlarının mallarının yağmalandığı, yaklaşık 30 kişinin öldüğü) 6-7 Eylül kargaşaları… (2. Dünya Savaşına girmemek için, güçlü olmak zorunda olan devletin, varlıklılardan aldığı) Varlık vergisine kadar uzanan yanlış ve yanlış anlamaları bıkmadan usanmadan anlatmak üzere yola çıkmıştır…

***

Teokratik (Din) Devleti anlayışına karşı duran ve bugün cezaevlerinde ölüme terk edilen, emekli generallerin bu ülkenin bekası için bu çileyi çektikleri ve mutlaka çekilen bu çilelerin bu ülkenin aydınlık günlerine ulaşılabilmede önemli bir kilometre taşı olacağı bilinmelidir…

Her ne kadar istismara açık, riskli zorlu bir yol olsa da, Dincisiyle, Kemalistiyle, Alevisi, Kürdüyle, Gezicisiyle, tüm toplum için, artık barış ve uzlaşma uzak değil…

Yaşasın…

Lozan’da başlayan, 150’liklerin affıyla taçlanan, bugün de, “Helalleşme” ile devam eden, Türk toplumunun Barış ve Uzlaşma özlemi…