Yaşlılara saygı

İslam dininin özünü, iman esaslarının ana unsurunu ibadetler teşkil eder. Fakat dindarlık bunlardan ibaret değildir. Dindarlık, Yaratan’a kulluk, yaratılana şefkat ve saygı, hiçbir canlının hakkını ihlal etmeden, hiçbir kalbi incitmeden hak ve istikamet üzere yaşamak demektir. Hem bireysel hem de toplumsal huzur, güven ve mutluluk için bu hususlar gereklidir.
Her insan için değişik mana ve önem ifade eden yaşlılık, hayatın çok özel bir dönemidir. Bu dönem insan hayatının ilgi ve sevgiye en çok ihtiyaç duyduğu dönemdir. Yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılık, Allah’ın ömür verdiği kişilerin muhakkak karşılaşacağı ilahi bir gerçektir. Yüce Allah, insanın yaşının ilerlemesini şöyle anlatır: “Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir.” “Kime uzun ömür verirsek biz onun yaratılışını (gençliğini, güzelliğini) bozar, gücünü azaltır, beli bükük hale getiririz. Onlar bunu hiç düşünmezler mi?” ayetleri, biz insanları gençlik ve yaşlılık üzerinde düşünmeye ve yaşlılığa hazırlıklı olmaya çağırmaktadır.
Beşeri ilişkilerin her birinin dini bir temeli olduğunu Müslüman unutmamalıdır. Dini duygularımızın kuvvetlenmesi, insanlarla ilişkilerimizin düzelmesini sağlayacaktır. O halde Müslüman’ın yaşlıları dikkate alması, onlara gerekli saygıyı göstermesi ve yapabileceği hizmeti sunması gerekmektedir. Böyle yapılırsa toplumda sevgi ve saygı bağları pekişmiş olur. Nesiller mutlu ve sıcak bir ilgi ortamında hayatlarını sürdürürler. Nitekim Efendimiz (s.a.s) “Allah Teala, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lütfeder” buyurmuştur. O halde saygı beklenmez, kazanılır. Hürmet eden de hürmet görür. Sözlerimi şu hadis-i şerifle bitiriyorum: “…Beli bükük ihtiyarlarınız olmasaydı, belalar üzerinize sel gibi yağardı.”