Sular ısınıyor da

Sular ısınıyor da
Karasu’da geçtiğimiz hafta Karasu’da söz düellosu vardı. CHP Karasu İlçe Başkanı Aykut Süt ile MHP İlçe Başkanı olmam hasebiyle benim aramda olan konuya değinmeyeceğim. Ecevit Keleş ile İshak Sarı arasındaki konuya dair söylenenler de gazete sayfalarında yer alıyor.
Ben siyasi arenada bu şekilde polemiklerin olmasını normal görüyorum. Hatta olması gerektiğini de düşünüyorum.
Pek çok siyasi politikayı “insan kazanma sanatı” olarak kabul eder. Oysa siyasetin bilimsel tanımı bunun tam tersini söylüyor. Siyaset doğru insanı ötekileştirme olayıdır.
Bu ötekileştirme esnasında hukuk çerçevesinde kalarak sert olunması da normal sayılır. Hatta siyasilerin birbirine vatan haini demesi de suç değildir. İkisi de iktidara talip olan tarafların kendilerinin engellenmesini vatana hizmetin engellenmesi olarak görmesi, vatana hizmeti engelleyenleri de vatan haini olarak tanımlaması suç değildir.
Acemi siyasetçi bu akış içinde kendini çok kaptırır. Usta siyasetçi ise duracağı yeri önceden çizmiştir.
Araba yarışında acemi sürücü gaza basar. Ama hayat hep son gaz gidenlerin değil, doğru yerde frene basmasını bilenlerin kazandığı bir yarıştır.
Polemiğe girecek arkadaşlar eğer doğru yerde frene basmazsa şarampole giderler.
Bundan sonra sık sık karşılıklı atışma olacağa benziyor.
Benden buradan dostça ikaz etmiş olayım: Frenleri sağlam olmayan gaza basmasın.
Ne çıksın istersin
Normalde insanlar anketleri etkilemeli. Bizde anketlerle seçmen etkilenmeye çalışılıyor. 2009 seçimleri öncesinde Adapazarı’nda bir gazete idare ediyoruz. Kahvenin önünden geçerken biri kolumdan tutup “Bugün kim önde” dedi. Adam günlük grafik bekliyor. Sana ne, kim öndeyse önde. Sen oy vereceğin yeri, kimin önde olduğuna göre değiştirmeyeceksen…
Moda mı bu? Kim öndeyse ona mı oy vereceksin? Hep kazanan yerde olmak zorunda mısın?
Hani bir söz var ya, “adam olmak bir gruba dahil olmak değil, bir duruşa sahip olmaktır” diye.
Şimdi seçim yaklaştıkça anketler yapılıyor.
Üniversitede araştırma teknikleri dersi almış, bu konuda tez niteliğinde araştırma yapmış bir kardeşiniz olarak söylüyorum: Bu anketlerin hiçbirinin bilimsel geçerliliği yok.
İnternetten modem yaktıran anketleri saymıyorum bile. Bunun dışında telefon anketleri de geçerli değildir. Sokakta sizi yakalayıp aynı görüşte olan elli kişinin benzer görüşü de anket değildir.
Anket yapılan kişiye yaşı, cinsiyeti, öğrenim ve maddi durumu dışında şahsi bilgi sorulamaz. Sorulursa anket geçerli olmaz. Anketin geçerli olması için anketi kimin yaptırdığı da söylenemez.
Bizde anket başladığında kendisine anket uygulanan kişi “Bunu kim düzenliyor” diye soruyor.
Anket firmalarının seçim sonuçlarına ilişkin tahminlerinin tutmaması sadece bu durumdan kaynaklanmıyor, sadece. Bunun dışında anket firmalarının aslında düzgünce yaptığı anketler de var. Bunların sonuçları müşteri olarak görülen siyasilere sunuluyor. Adı büyük içi boş anket firmaları da sonuçları müşterilerinin memnuniyeti doğrultusunda sonuç vermesi ile seçmen üzerinde bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunun sağı solu da yok. Sadece birkaç onurlu anket firması düzgünce veri hazırlıyor. Diğerleri laboratuvar ortamında hazırlanır gibi hazırlanıyor.
Peki bu tamam da…
Seçim sonrasında sonuçları hiç tutturamayan anket firmalarının halen piyasada var olmasının sebebi de bu.
Yani aslında anketler seçim sonucunu tahmin etmek için değil, müşteri olarak görülen siyasi partileri memnun etmek ve seçmeni yönlendirmek için kullanılıyor.
Ankete katılırken bu söylediğim bilgileri dikkate alın. Anket sonuçlarını ciddiye alırken de anket geçerliliği deyimini aklınızdan çıkarmayın.
Sonra sayılarla oynayanlar aklınızla da oynamaya başlamasınlar.
Kırsal mahalle meselesi
Karasu’da mahalleden köye dönmek isteyen muhtarlar oldu. Öfke ile bu kararı alan muhtar varsa onu tenzih ederim de…
Hikaye aslında tam bir “Sen de haklısın” hikayesi. Kırsal mahallelerde inek var. İneğin su tüketimi oldukça fazla. Hayvancılığın devamı için büyükbaş bakılması şart. Ama su eğer şehirdeki ile aynı fiyattan olursa bir kilo sütün ve etin maliyeti çok yukarılara çıkacak. Bu durumda hayvancılık sürdürülebilir olmaktan çıkacak.
Kırsal mahallelerde pek çok avantaj vardı ve bunlar geçen yılın sonunda ortadan kalktı. Bunlar arasında en önemlisi orman köylülerini kapsıyordu. Orman köylerinde vatandaşlar orman ürünlerinden istifade edebiliyordu.
Bu yıldan itibaren bu mahalle halkının, burnunun dibindeki ormandan odun alması da mümkün olmayacak.
Ancak bu mahallelerin köye dönmesi durumunda da köy tüzel kişilikleri ve köy karar defterleri olmayacak. Yani bütçeleri eskisi gibi yapılmayacak. Mal ve hizmet edinme hakları bulunmayacak.
Belediyeden hizmet alacak ama belediyeye vergi vermeyecek. Bu durumda da muhatabı olmayacak. Belediyeye oy kullanacak ama hizmet sırasında önlerde yer alamayacak.
Mahalleli haklı. Çünkü kazanılmış haklarının elinden alınmasına, alışılmış yaşantılarının bozulmasına rıza göstermiyor.
Belediye haklı! Çünkü vergi almadığı yere hizmet götürmeye mecbur bırakılıyor.
Peki bu durumunun düzeltilmesi mümkün mü? Gayet de mümkün. Yapılması gereken ilk iş 2023 yılının başına kadar, kırsal mahallelere sunulan avantajların en az 5 yıl süre ile devam ettirilmesi. Sonrasında da kalıcı bir düzenleme yapılması ve köyden mahalleye dönen yerlerin hakları korunmalıdır.
Yoksa kırsal mahallelerin köye dönmesi, sorunu çözmek yerine yeni sorunları beraberinde getirebilir.
Bu işi bir kavga sahasına dönüştürmek, bir çatışma sahasında çözüm aramak beyhudedir. Eğer amaç üzüm yemekse bu şekilde çözüm mümkün. Yok eğer bağcıyı dönmek isterseniz köylüyü bu işe alet etmeyiniz.
HECATİ: Sana moral vereyim diyorum ama durumu biliyorsun. Eve lazım olan camiye haram…