Köşe Yazıları

Sorun be kardeşim

 

“Herkes benim görüşümde olduğunda demokrasi çok güzel bir şeydir” felsefesi ile hareket etmek güzel bir şeydir.

Yaptığımız şeyler doğru da olsa yaptığımız her şey izaha muhtaçtır. Allah en doğru olan Kur’an’ı göndermiş açıklaması için Peygamber görevlendirmiştir. Yetmemiş bu en doğru kitabın tefsirleri yapılmıştır.

Siz Kur’an’dan daha doğru bir iş mi yapıyorsunuz ki açıklamaya ihtiyaç duyulmasın!

Karasu’da şimdi yeniden bir çalışma yapılıyor. Lise Caddesi’nin (Cumhuriyet Caddesi) Müftülük’e kadar olan kısmında asfalt çalışması yapılıyor. Cadde’de yapılacak düzenleme sonrasında trafiğin tek yönlü olacak olması ile ilgili bir karar alınmış. Bu kararın en büyük muhalifinin Ak Partili Belediye Meclis Üyesi Mehmet Berberoğlu olduğu iddia ediliyor. Hatta bunu İshak Sarı bir basın toplantısında dile getiriyor.

Esnafla istişarede bulunulduğunu duymadık. Belki tek yön bile yapılmayacak. Ama bu konu netliğe kavuşmuş değil. Neden tek yön olacağı sorusunun yanıtı yok.

Çok doğru olsa bile çok iyi ifade edilmediğinde sıkıntı doğuyor.

Yol yapım çalışması devam ederken İnönü İlkokulu önündeki asırlık çınara sıra gelmiş. O caddede de esnaf var. En azından o esnafa “Kardeşim bu çınar yer altındaki doğalgaz borularını ve kabloları tehlikeye sokuyor. Yapacağımız asfaltı da bozacak gibi duruyor. Kesmemiz lazım” demek mümkün müydü?

Peki bunu söyleseniz ne olurdu?

En azından daha az gürültü olurdu. Amacınız bu konuda konuşulması ise amacınıza ulaşıyorsunuz. Ancak daha sessiz sedasız huzur içinde yönetmek de mümkün gibi duruyor…

Yine de siz bilirsiniz tabi.

 

TARIM KREDİ KAR VERİYOR MU

Kooperatifler temelde kar amacı gütmez. Ama gelir elde eder. Elde ettiği kar üzerinden ortaklarına fayda sağlar. Tarım Kredi için durum biraz ters işliyor gibi. Zira Tarım Kredi sanırım ortaklarından kar ediyor.

Bunca yıllık kurum. Kar payı dağıtmış mı? Dağıtmışsa kimler almış? Bilene denk gelmedim de…

Bir Tarım Kredi Kooperatifi’nde 5 liraya satılan ürünün bir başkasında 7 liraya satıldığı doğru mudur?

Ortakların bu konuyu sorduklarında kooperatiflerin yerel fiyat belirleme politikası olduğu söyleniyor mu?

Ramazan dolayısıyla daha fazla mahalle ziyareti yapıyoruz. Burada vatandaşların dertleri arasında Tarım Kredi politikalarının ön sıralarda yer aldığını gördüm. Umarım bilgi doğru değildir de Tarım Kredi gibi bir değerli bir marka kişilerin aldığı kararlara terk ediliyordur.

 

EKONOMİK KRİZİ SADECE SANA MI

Ekonomik sıkıntılar can sıkıcı boyuta ulaştı. Uzunca bir süreden bu yana (1990’lı yıllardan bu yana) yüksek enflasyonu unutmuştuk. Son aylarda birden yeniden yüksek enflasyon ile tanıştık.

Her kriz beraberinde bazı dersler de getiriyor elbette. Birincisi kriz konusunda nasıl davranacağımızı bilmediğimiz net görünüyor. Ne yöneticiler ne de vatandaş bu konuda bilinçli değil.

Kriz ortaya çıkınca panik de çıkıyor. Çünkü ne yapacağını bilen insan paniklemez. Panik ancak bilinçsiz insanın işidir.

Kriz çıktı. Düzgün idare edildi mi? Edilse kriz bu seviyede olmazdı. Demek ki ortada bir sorun var.

Vatandaş hesabını doğru yaptı mı? Beklenenin üstünde faturalar geldiğine göre vatandaş da hesabını yapamadı.

Manipüle etmeyi kendilerine meslek edinenler başarılı oldu. Adamlar “Yağ bitecek” dedi, kitleler marketlere hücum etti. Buna rağmen yağ neden bitmedi? Yağ bitmemiş olmasına rağmen insanları paniğe sevk edenleri kimse sorguladı mı? Sorgulayacak mı?

Bir de siyasi görüşünden dolayı birbirini suçlayan insanlar var. Sanki A partisine oy veren mazotu 20 liraya alıyor da B partisine veren 15 liradan alıyor.

Sorun aslında bilinçli olma meselesi.

Söylemler siyasi sorun ekonomik. Bilinçle değil söylemle hareket edersek birilerinin kuklası olmaktan kurtulamayız. Hepimiz “fiyatlar yüksek” diye bağırsak enflasyon düşer mi? Düşmez. Demek ki panik yapmaya değil bilinçli hareket etmeye ihtiyaç var.

Ancak bilim ışığında hareket edersek TV kanallarında boy gösteren adamlar ne işe yarayacak? Siyasiler nasıl gündem olacak?

Size bilmediğiniz bir şey söylemeyen adamların prim yapmaması için kendi planlamanızı düzgün yapmalısınız. Onun dışındaki her şey panik değirmenine su taşımaktır.

 

SAPLA SAMANI KARIŞTIRMAMAK LAZIM

Bizim yaptığımız iki iş var. Birincisi geçimimizi sağladığımız gazetecilik. Diğeri siyasi parti ilçe başkanlığı.

Herkesin bir siyasi görüşü var. Bizimki görev alma boyutunda. Hepsi bu.

Köşe yazımızı yazdığımızda gazeteci olarak yazıyoruz.

Köşe yazılarımızın altına siyasi kimliğimizi karıştırarak yorum yapanlara duyrulur.

 

YUTKUNMAKTAN GIRTLAK KANSERİ OLACAĞIM

Ben siyasilerin toplumdaki diğer bireylere nazaran biraz daha hoşgörülü olması gerektiğini savunurum. Siyasi kimliği olmayan bireyler biraz daha fazla eleştiri hakkına sahiptir. Eleştirmekle kalmaz neden eleştirmediğinizi de eleştirir.

Tüm bunlar gayet normaldir. Vatandaşın genel olarak sıkıntısı olur ve ilk çözüm adımı olarak da siyasi partileri görür.

Ben de genel olarak sosyal medyayı etkin kullanırım. Saklı gizli bir şeyim yoktur. Paylaşımlarıma yapılan yorumları mutlaka okurum. Zaten okumazsam arkadaşlarım ikaz eder ve “Bu yorumu gördün mü” diye sorarlar.

Tahmin ettiğiniz gibi görüp görmediğimin sorulduğu yorumlar genel olarak aleyhimde olanlardır.

Tüm buraya kadar her şey normal de…

Sosyal medyada yapılan eleştirilere tahammül göstermemiz suiistimal edilmeye başlandı gibi. Biz kendimize yakıştırıp yanıt yazmıyoruz. Bu durumdan cesaret alanlar işi biraz daha ileri götürmeye gayret ediyor. Eleştiriler hakarete varmadığı sürece de pek yanıt vermiyorum da…

Geçtiğimiz hafta paylaştığım bir resmin altına “zavallılar” yazmış. Kardeş, eleştiri bunun neresinde? Sosyal medyada olunca söyledikleriniz daha hafif oluyor mu sanıyorsunuz? Sosyal medyada edilen hakaret ile sokakta edilen hakaretin ne farkı var? Kaldı ki sen hakaret etme hakkını kimden alıyorsun? Karşındakinin insan olduğunun, sabrının bir sınırı olduğunun farkında mısın?

Hani ramazandayız. İnsanlar biraz daha erken gaza gelebiliyor. Öte yandan biz de hoşgörülü olmalıyız falan da… İnsan “Bu ramazan bir tek bana mı geldi” diye düşünmeden de edemiyor.