Köşe Yazıları

Şakir Şen”Karadeniz ve yorum”

Kaymakamlık ve Belediye Başkanlığı ortak uygulaması ile çokça gündeme gelen denize girme yasağı, insanların kafalarını karıştırmaya devam ediyor. Bu yıl uygulandığı kadar, “denize girme yasağı” uygulandığını gören ve bilen varsa, konuşsun da biz de öğrenelim.
Denize girmenin tehlikeli olduğu durumlarda, kırmızı bayrağı dalgalandırdın, tehlike anonslarını düzenli olarak yapıyorsun, cankurtaranlarına görevinizi daha dikkatli yapın mesajını geçtin. “Yüzen vatandaşlarımızın çevresindekileri de kollaması halinde boğulma riski azalacaktır” mesajını geçersin olur biter.
Bayramlarımızda trafik yoğunluğu artarken birçok can ve mal kaybına uğradığımız kazalar da beraberinde gelir. Maalesef hiç kimsenin aklına “araç ile yola çıkmak yasaktır” gelmedi.
Bisiklet ve motosiklet kazalarında sakat kalma ve ölüm oranı büyüktür. “Bisiklet ve motosiklet kullanmak yasaktır” ifadesini kullanmıyoruz.
Planör ile uçmak, paraşütle atlamak tehlikelidir. Bunlar için “Yasak” ifadesi yerine daha iyi eğitim, daha donanımlı çalışma ön plana çıkar.
50 yılı geçti düzenli olarak denize girerim. Dalgalı denizde yüzmenin de ayrı bir keyfi vardır. Havuzda ve gölde yüzme öğrenenler, Karadeniz’de yüzerken daha çok dikkat etmelidir. Dalgalı bir denizde nasıl yüzülür öğrenmelidir.
Karadeniz’de 3-5 kuvvetinde bir rüzgâr varken kıyıdaki vatandaşa yüzme yasağı getirmenin mantığı nedir? Bu denizi ne kadar tanıyorsunuz? Karadeniz’in çok hafif rüzgârlarında denize girmek yasaklanırsa, fırtınalı havalarda ise kumsala inme yasağı mı uygulayacağız.
Ulusal basında, “Karasu’da denize girmek yasaklandı” ifadesini duyanlar, Karadeniz’de tsunami olduğunu sanacaklardır.
İnsan hareketinin çok olduğu yerlerde maddi ve can kayıplı kazaların olması muhtemeldir. Bu sayıyı azaltmak yasakla değil, vatandaşı uyarmak, bilgilendirmek ve tedbirleri artırmakla mümkün olur.
Bu yaz mevsiminde Karasu’daki insan yoğunluğunun artması nedeniyle çok sayıda trafik kazası olmuştur. Bu durum sürücülerin araçlarını daha dikkatli kullanmasını da beraberinde getirir. Karayoluna çıkmak yasaklanırsa hiçbir kaza olmaz. Böyle olduğu halde “Yasak” ifadesi neden aklımıza gelmez?
Yıllar önce 4,5 metre boyunda bir fiber tekneyi kıyıya indirdim. Birisi koşarak yanıma geldi. “Sakın yapma biz de aldık, denize attık, az kalsın boğuluyorduk. Bu denize güvenilmez kardeşim, biz kurtulduk, sen kurtulamazsın.”
Arkadaşa nereli olduğunu sordum. Sivaslı olduğunu ancak ilçelerinin Ordu’ya sınır olduğunu, denize 70 km mesafede oturduklarını ve Karadeniz’i çok gördüğünü söyledi.
Yerinde ve zamanında gerekli çalışmalar yapılmazsa, kıyıya yakın olmak hiçbir şeyi değiştirmez.
Karadeniz’e girdiğinde, dizine gelen sudan korkanların vereceği karar, dalgalı havalar için “yasak” şeklinde olacaktır. Dalgalı her havaya yasak uygulayanlar, dalga sörfünü nasıl değerlendirecektir.
“Yasaktır” gibi itici bir ifade kullanmak yerine, “uygun değildir” “lütfen yüzücüler daha dikkatli olsun” söylemini kullanmak daha doğru olacaktır. Aksi takdirde Karadeniz’i vahşi bir canavar gibi değerlendiren insan sayımız hızla artacaktır.
İnsanlarımızın boğulması elbette üzücüdür. Boğulma olayı, denizde, nehirde, gölde, gölette, olur. Boğulma olayını azaltmak yasak ile değil eğitim ve koruyucu tedbirleri artırarak olmalıdır. Karasu Kumsalının 50 yıllık geçmişinde denize girmeye yasak getirmek sadece son zamanlarda gündeme gelmiştir. Bu konuda yapılan yorum doğru değildir.