EğitimKöşe Yazıları

OKULLARIMIZ VE YAKIN TARİH

Osmanlıdan günümüze eğitim konusunu değerlendirirken, matbaanın 1450 senesinde Gutenberg-Fust ortaklığı ile kurulduğunu kaydetmekte fayda var.
Macar asıllı olan İbrahim Müteferrika, Osmanlıya esir düştükten sonra Müslüman oluyor. 1719-1720 yılları arasında ilk matbaayı kuruyor. Böylece Avrupa’dan 270 sene sonra Osmanlı’da ilk matbaa kurulumu gerçekleşiyor. Bunun arka planında nelerin olduğu ise ayrı bir araştırma konusudur.
İlk Rüştiye(ortaokul) 1838 yılında kuruluyor.
İlk kız rüştiyesi 1859 yılında kuruluyor.
İlk idadi(lise) 1874 yılında kuruluyor.
İlk kız idadisi 1880 yılında kuruluyor.
Osmanlı döneminde 1863, 1870 ve 1874 yıllarında üniversite kurma çalışmaları başarısız oluyor. 1900 senesinde Darülfünun-u şahane ismi ile ilk üniversite kurulumu gerçekleşiyor.
Rüştiye(ortaokul) İdadi(lise) ve Darülfünun(üniversite) kurulum tarihleri böyle olmakla birlikte, ilk Tıp Fakültesi 14 Mart 1827’de Mektep-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane ismi ile kuruluyor. 14 Mayıs1839’da ise tıp fakültesine bağlı olarak eczacı mektebi kuruluyor.
14 Mart Tıp bayramı, 14Mayıs ise eczacılık bayramı olarak, bu nedenle kutlanmaktadır.
Buraya iyi dikkat edin! 1870 yılına kadar Mektep-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahanede yapılan eğitim Fransızcadır. Yetmedi! Yetiştirilen doktor ve eczacıların büyük çoğunluğunu, Rumlar ve Ermeniler oluşturmaktadır.
Neden böyle oldu? Sorusunun cevabı ise yukarıda verdiğim Rüştiye, İdadi ve Darülfünunun kuruluş tarihlerine bakarak kolaylıkla anlaşılabilir.
Daha Rüştiye açılmadan tıp fakültesi açılıyor. Rüştiye açıldıktan bir sene sonra da eczacı mektebi açılıyor. Türklerin Tıp ve Eczacılık eğitimi alabilmeleri için önce Rüştiyeyi daha sonra da idadiyi okumaları gerekiyor. Oysaki! Ortada ne rüştiye ne de idadi var.
Üniversite(darülfünun) kurulumunun ise 1900 yılına kadar gecikmesinin nedeni, lise(idadi) kurulumlarının geç kalmasına bağlıdır.
1900’lü yıllara geldiğimizde, mevcut doktor ve eczacıların neredeyse tamamına yakını Rum ve Ermenilerden oluşmaktadır. Bu acı gerçeği herkesin yüreklerine kadar hissetmesi gerekiyor. Eğitim öğretimi medreseye ve yapılacak her işi şeyhülislam fetvasına bağlamanın faturası budur.
1940’lı yıllar içerisinde Karasu’da ve Akçakoca’da ortaokul olmadığı için bölge çocukları ortaokul okumaya Düzce’ye gitmek zorundaydılar. Dr. Ecz. Abdülkadir Kılıçaslan, ortaokulu Bilecik Yatılı Bölge Ortaokulunda okuduktan sonra, lise için önce Haydarpaşa sonra da Kabataş Liselerine gitmiş, başarılı bir öğrenci olarak İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine girmiştir.
Karasu’dan Bilecik’e gitmek için önce Akçakoca’dan gemiye veya motora biniliyor. Bir günde İstanbul Sirkeci’ye geliniyor. Sonra Haydarpaşa’dan trene binilerek Bilecik’e geçiliyor. İstasyon ile okul arasındaki 6 kilometrelik yol için faytonlar kullanılıyor.
Eğitim öğretim yok. Yol yok. Garibanlık, yoksulluk içerisinde inleyen Türk halkının görevi cepheden cepheye koşmaktır. Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı derken Sevr Anlaşması ile sonu hazırlanan Osmanlı Devletinin sadece adı kalmıştır.
Bugün herkes çok iyi bilmelidir ki! Bugünlere gelmemizde Cumhuriyet kurulumu ile yapılan devrimler ve Kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk’ün rolü çok büyük değer ifade etmektedir.
Bu duygularla Cumhuriyetimizin 102. Kuruluş yılı hepimize kutlu olsun.