Köşe Yazıları

Mesleki öğütler

 

Yılların birikimine, donanımına ve tecrübesine dayanarak diyorum ki, çalışan antrenör gelişen, geliştiren, öğrenen antrenördür. Çalışmayan, üretmeyen antrenörler de laf-ı güzaftır.

Fakat eğer antrenörler sadece iki yılda verilen ve aynı bilgilerin tekrarından başka bir şey olmayan seminerlerdeki bilgi ile yetinirlerse, çağdaş ve modern futbolun gelişimini yakalayamazlar ve başarılı olamazlar.

Bunun bir başka şekli ise kendilerini ve bilgilerini yenileyemezler ve aynı zamanda da üretmezlerse sınıfta kalırlar.

Şimdi değerli okuyucular, durumu süreç ve sonuç bağlamında değerlendirelim…

Başarıya giden yol, süreç girdiyle (talep, bilgi, deneyim, hammadde, teknoloji gibi) başlayan ve çeşitli işlemlerle bir çıktı üreten birbiriyle bağlantılı etkinlikler dizisidir.

Sonuç odaklılık ise hedefe ulaşmak isteyenlerin yüksek performanslı çalışma ve ilişkilerinin bütünleşik bir sonucudur.

Değişen şartlarda, önceden belirlenen kuralların işlemediği durumlarda bile ilkeli davranarak, yaratıcılığın ve kararlılığın gücüyle rotada kalarak yeniden konumlanmaya bağlı bir sonuç elde etmekten söz ediyorum.

Bunu yaparken de her türlü ahlak kuralını hiçe sayan siyaset teorisi ile “Sonuca giden yolda her şey geçerlidir!” mantığı yürütülürse bir noktadan sonra bütün kazanımlar tek tek kaydedilir.

Dikkat çekmek istediğim önemli bir husus var, hani yenik durumda iken antrenörler tarafından sporculara empoze edilen, şu motivasyon cümlesi “Asla vazgeçme” var ya! Bu enerjiyle hareket edilirse, sonuca odaklı olarak hedefe ulaşıla bilinir; ancak bu motivasyon süreciyle ilgili adımları atarken de verdiğiniz hasarların önemini de göz ardı etmemek gerekir.

İşte bazen bu “Asla vazgeçme!” cümlesinin yanlış hedef, yanlış zaman, yanlış strateji ve yanlış uygulamayla asla sonuç vermediğini de belirtmem gerekir, o yüzden göz ardı etmemek hatırlatmasını yaptım.

Değerli meslektaşlarım, sonuç süreçle birebir ilintilidir, sonucun olumlu olumsuz olması sürecin verimliliği ile alakalıdır.

Sonucu değerlendirmek ve eleştirmek kolaydır.

Sonuca getiren süreci tarafsız hakkaniyetli anlamak, algılamak, yorumlamak liyakat ister, bunların yanı sıra insani değerlere sahip olmayı ister.

Futbol antrenörleri sezon içerisinde sportif sosyal birçok olay yaşar, etrafındaki insan donatıları bazen şansıdır, bazen şansızlığıdır.

Antrenörün verimliliği tek başına oluşmaz, futbol geniş yelpazede birçok bileşeni olan kolektif bir oyundur, onun için diyorum ki antrenörün çevresindeki insanlar şansı ya da şansızlığıdır.

Antrenörün şansı olması için herkesin hataları olabileceğinden, akıllı yöneticiler iş veriminin yüksekliğinden yola çıkarak bünyesindeki çalışanların hatalarını minimize ederek karşılıklı saygınlık içerisinde kurumun gelişimi için bilenleri yönetebilme kabiliyetindedir ve yönetebilme becerisi vardır.

Unutmayın değerli meslektaşlarım, antrenörlük aynı zamanda iletişim becerisi yüksek, kendi duygularını kontrol etme, çalışanların duygularını da yönetebilme yeteneğidir.

Antrenörün Şansızlığı ise, tamamen bencil, kendi çıkar ve menfaatine yoğunlaşmış, sürece katkı yapmayıp sonuç odaklı, liyakatsiz, iletişim, becerisi düşük, futbol sevdası olan fakat futbolu bilmeyip bildiğini sanan, kişisel ihtiraslarını futbol ve çalışanlar üzerinden gidermeye çalışan yöneticiler ile çalışıyor olmasıdır. Ki bu tarife uyan çok yönetici ve başkanlar vardır.

Antrenörler ilk aşamada, yaşamalı, denemeli, bazen çok sık sık olmasa da telafisi olan hatalarda yapılmalı, insanları birlikte çalışarak onları daha iyi tanımalı, bu durumların oluşması içinde çalışıyor olmalıdır.

Yazımın başında başladığım parafı tekrar ederek antrenör arkadaşlarımın bu sözlerimi kulaklarına küpe etmelerinden bahisle tekrar ederek yazımızı sonlandırıyorum.

Çalışan antrenör gelişen, geliştiren, öğrenen antrenördür. Çalışmayan üretmeyen antrenörler de laf-ı güzaftır.

Kalın sağlıcakla, selam ve dua ile…