Kenan Tiryaki, “Beş taş oynamayı beceremeyenler”

Beş taş oynamayı beceremeyenler
Geçtiğimiz haftalarda yazılı ve görsel medyada Ebrar Karakurt’a saldıranlar, hakaret edenler ile, Abdülhamit’in birlikte tartışıldığı manidar günleri geride bıraktık. Abdülhamit’te hangi Abdülhamit? Her Abdülhamit, Abdülhamit mi?
Bir konu çok gündemdeyken ve sıcağı sıcağına bir şeyler yazmayı pek sevmiyorum, çünkü gürültü içinde ses daha az duyuluyor. Üzerinden zaman geçti o yüzden konuyla ilgili bir kaç kelam da biz edelim dedik.
Şunu hemen hatırlatayım; Dünya Milletler Ligi’nin hemen ardından da Avrupa Şampiyonluğunu kazanan kadın milli voleybol takımımız, kupa törenin de istiklal marşımız okunurken, hüngür hüngür ağlayarak okuyan bir milli sporcuyu savunmak benim kalemimin ana sütü gibi helal ve hakkıdır.
Değerli okuyucular;
Ebrar Karakurt’un cinsel tercihi üzerinden yürüyen bir saldırı iftira ve karalama kampanyası bir süredir devam ediyordu, zaman zaman konu tam kapandı kapanacak sanırken, bir kendini bilmez çıkıp TV ekranlarında fes bizim milli sembolümüzdür diyerek, Vargasın bir Fes’e smaç vurduğu bir karikatür yüzünden yeniden konu deşildi maalesef.
İşte burası Türkiye ve bu fes kafalılar hiç eksik olmuyor aramızdan. Fes milli sembolümüzmüş, Cahil ile etme sohbet derler ya bizde etmeyelim gerisini anlayan anladı zaten.
Ebrar’ın ismi Abdülhamit olan bir takipçisine verdiği cevap siyasal İslamcıları çok rahatsız etti ki, konuyu hemen başka boyuta çektiler. Peki “Boş yapma Abdülhamit” sloganının hikâyesi neydi?
Ebrar’ın Polonya maçından sonra yaptığı “Savaşa savaşa kazanıyoruz” paylaşımın altına Abdülhamit Denge isimi bir kullanıcı ise “Müslüman Türk Milleti olarak sana tahammül etmeye devam ediyoruz…” yazmıştı o yoruma belki tarihin görüp göreceği en güzel cevabı Ebrar şöyle vermişti “Boş yapma Abdülhamit” diye.
Bu yanıtla birlikte tuhaf ve açıklanamaz şekilde Ebrar’ın cinsel kimliği, siyasi fikirleri ve tümüyle kadınlığı yüzünden nokta kadar hak etmediği eleştirilerin odağındaki isim, rastgele bir isme verdiği yanıtla siyasal İslamcılar tarafından adeta katledilmek istendi nerede ise.
Abdülhamit konusu 150-200 yıllık modernleşme tarihimizin bir konusudur. Nasıl becerdilerse, konuyu nasıl ilintiledilerse bir anda kızılca kıyameti kopardılar.
Padişah efendimize dil uzattılar diye konu öyle bir hal aldı ki, kadınlık, cumhuriyet, kimlik, şeriat, İslam vs. gibi başlıkların hepsi birden konunun içine dahil edildi siyasal İslamcılarca.
Peki Ebrar’ı kıyasıya eleştirenlerin hakaret edenlerin iftira atanların, siyasal İslamcıların kafasında nasıl bir tarih anlatısı var? Azıcık irdeleyelim.
Keşke aynı hassasiyeti Bülent Ersoy’un külliyeye davet edildiği zamanda gösterseydiler bir bakıma ilkeli davranmış olurlardı da nerede.
Bizim siyasal İslamcı ve mukaddesatçıların kafalarında ‘ideal’ bir Osmanlı/Ecdat tarih anlatısı vardır.
Bu anlatı tarihe gökyüzünden! Bakar, oradan bakınca karşınıza padişahlar, sadrazamlar ve kahramanlar çıkar.
Orada halk yoktur, orada kadın yoktur, orada küçük insanın hikâyesi yoktur.
O hikâyede güya içki içilmez ama kasa kasa Fransız ve İtalyan şampanyaları sipariş edilir içilir. Cinsellik konusu konuşulmaz ama haramlıkta neler döner neler.
Dedik ya gökyüzünden tarihe bakmak insanı tarihte dondurmaktır. Peki gerçek öyle midir? Tarih kusursuz mudur? Elbette hayır, zaten insanın kendisi başlı başına kusurdur, hatalarla doludur.
Tarihe kusursuz bakmaya başladığınız anda onu idealleştirir, günceli devamlı oraya atıfla eleştirebilirsiniz. Bu yüzden bu kusursuzluğu biraz bozmamız lazım, bozalım ki tarihte insanlar yeniden görünür olsun. Bir nevi tarihi gökyüzünden yeryüzüne indirmeyi denesek ayaklarımız yere sağlam basacak ama siyasal İslamcılar asla bunu yapmazlar.
Onlar her zaman yakın tarihte de gördüğümüz ve yaşadığımız gibi hep kaçak güreşirler.
Onlara göre Türk tarihi ve İslam tarihi, Selçukluların ve Osmanlı imparatorluğunun kuruluş aşamasını içermeyen ve diğer bölümleri ile başlar. Onlar on bin yıllık Türk tarihini ve Cumhuriyet tarihini bile görmezlikten gelirler ama, bilirler ki Türk tarihi kendilerinin hafızalarının almayacağı şanlı bir tarihle doludur.
Reklam pek sevmem ama yeri gelmişken Halil İnalcık hocanın “Has bahçede ayş u tarab-Nedimler Şairler Murtibler” kitabını, bir diğeri ise tarih araştırmalarıyla tanınan gazeteci Murat Bardakçı’nın “Osmanlı’da Seks’ kitabını alıp okumalarını şiddetle öneriyorum.
Osmanlı sarayında padişahların has-bahçede geçirdiği hoş vakitleri ve bunların tarihsel kökenini araştırıyor. Padişah ‘işret meclisi’ (içki meclisi) adıyla anılan bu eğlencelere yakın adamlarıyla birlikte katılır, şiir, musiki, raks sanatlarıyla eğlenirlerdi. İçki meclislerinde şiir okunur, saz çalınırdı. Nihayetinde padişah da olsanız ağır, ciddi, yorucu işlerden sıkılıyor ve eğlenmeye ihtiyaç duyuyorlardır değil mi! Cinsellik konusuna hiç değinmiyorum bile.
Murat Bardakçı’nın Osmanlı’da Seks kitabın okuyun yeter.
İsminden korkmanıza gerek olmayan bir kitap, hatta eğlenceli.
Başta sarayda Padişahlarımız olmak üzere, neler oluyor neler yaşanıyormuş, ecdadımızın, halkın özel dünyasına dair el yazmalarından oluşturulmuş cinsel sağlık, öneri ve yaşam biçimlerini özetleyen bir kitap. İçinde Nasrettin Hoca da var, sadrazamların ilginç eşleri de.
Değerli okuyucular Amacım Ebrar’ı övmek, Abdülhamit’i eleştirmek değil.
Temeldeki çelişkiyi ve Ebrar’ı eleştirenlerin kafa yapılarının içinde neler olduğunu anlatmak asıl amacım.
Siyasal İslamcıların tarih anlayışlarının tamamen bencilliğine dayandığını ifade etmeye çalışıyorum.
Ebrar’ı Türk Milleti’nden atabilir misiniz? Mümkün değil. Çünkü bir kadın sporcu sadece kişilik hakkı olan cinsel tercihi üzerinden yerden yere vuruluyor.
Onun ve diğer takım arkadaşlarının elde ettikleri başarıların milyonda biri kadar bile ülkeye faydası olmayanlar kalkmışlar Ebrar’a ve kadın voleybolcularımıza dil uzatıyorlar.
Hadi oradan hadi oradan.
Sizler gidin arka bahçede beş taş oynayın, onu bile beceremezsiniz ya hadi neyse.
İdealleştirilmiş bir tarih yoktur, tarih içinde Ebrar’ı da, Abdülhamit’i ya da Cübbeli Ahmet’i de bulabilirsiniz ve hepsi bu toplumun birer ferdidir. Ve Atatürk cumhuriyet rejimine bu yüzden geçmiştir.
Yani padişaha kulluktan çıkarmış herkese kişilik hakları ve vatandaşlık hakları vermiştir. Sevebilirsiniz ya da sevmeyebilirsiniz ama Ebrar’ı bizden atamazsınız tıpkı o Bülent Ersoy’u atamadığınız gibi.
Kadınlara lafta değil gerçekten biraz saygı duymayı deneseniz hem insan olduğunuzu hem karşınızdakinin de insan olduğunu görüp anlayacaksınız.
Neden denemiyorsunuz ucunda ölüm yok merak etmeyin…
Sağlıcakla kalın selam ve dua ile.