Köşe Yazıları

Gel de övünme

Bu pazar yağmur beklentisi içerisinde köy evinde saat on gibi dinlenirken kadim dostum Ali’nin telefonumu ısrarla çaldırması üzerine yaramaz bir şey yoktur diye umarak telefonumu açtım. Hal hatırdan sonra arkadaşım hararetle anlatmaya başladı.
Arkadaşımın hayatını ikame ettirdiği yöre ile benim içerisinde yaşadığım yöre coğrafi olarak birbirlerine çok yakınlar bundan dolayı olsa gerek arkadaşım ilçemizde olup biteni yakından takip ediyor. Tabi bende de merak eksik değil, ben de onun yöresini çaktırmadan takipteyim.
Ali ‘Sizin oralarda ne oluyor? Ne yapıyorsunuz da bunları başarabiliyorsunuz’ diyerek biraz da gıpta-kıskançlık içeren sözlerle konuşmasına başladı. ‘Yahu bizimkiler sadece laf üretiyor. Sizin oradaki mahalli idarecileriniz nasıl çalışıyor’ diyerek ulusal basında ilçemizle ilgili çıkan övgü dolu haberlerden örnekler sıralamaya başladı. Bu sözler karşısında bende ‘Ali çok uzak değilsin imkânın da var atla arabana gel. Yapılanları bizzat yerinde görelim’ diyerek telefonu kapattım.
Saat 13.00 gibi telefonumun çalmasıyla sessizliğim bozuldu. Ali ilçe merkezinde olduğunu haber veriyordu, ben de alelacele hazırlanarak ilçe merkezinin yolunu tuttum. Kaymakamlığın kapısında arabasını park etmiş halde buldum. Bende parka girerek kısa bir seremoniden sonra nedir meramın diye sordum. Ali kaymakamlığın yanından geçen Küçük Boğaz’da Sakarya Nehri arasındaki kanalın ıslah çalışmalarının ve rekreasyonunun methini çok duyduğunu onun için öncelikle bu düzenlemeleri görmek istediğini söyledi. Arabaları park yerinde bırakarak kanal yolunu beraberce yürümeye başladık.
Kanal boyu yürürken arkadaşım her gördüğü güzellik karşısında iç çekiyordu. Kanalın üzerindeki kemerimsi köprüler, kanalın her iki yanında yürüyüş yolları ve yolların kenarındaki peyzaj çalışmaları, kanalda akan suyun billur gibi berraklığı, suda yüzen balıkların ara sıra ters dönerek oluşturdukları görsellik, kanalın içerisinde belli noktalara yerleştirilen fıskiyelerin ritimli su püskürmeleri.. Tüm bu yapılanlar karşısında çölde suya hasret kalmış bir kişinin karşısında çağlayan bir akarsuyu görünce gözlerinin afallaması gibi Ali olanlara bu şekilde bakıyordu.
Niye bu kadar şaşırdığını kendisine sorunca bizim de ilçenin ortasından böyle bir kanal geçiyor. Kanalın bir tarafı göle bağlı değildi kısmen de olsa nehre bir akışkanlık vardı. Kanalı göle bağladılar kanal şimdi durağanlaştı üzeri saz ve vb. otlarla örtüldü hatta bazı noktalarda orman gibi oldu ve su hiç gözükmüyor. Bir çocuğun içerisine düşmesinden korkuyoruz. Kanalın içerisindeki su vasfını da kaybetmiş siyah kimyasalımsı bir sıvı kanalın üzerini kaplamış. Su şişeleri, poşetler kanalı doldurmuş bazen bizimkilere söyleniyorum hiçbir şey yapamıyorsunuz bari kanaldaki evsel atıkları toplayın ama nafile.
Kanalı gezdikten sonra arkadaşım ‘Yahu sizinkiler ne yaptı da park problemini de bu kadar makul şekilde çözdüler.’ Diyerek yapılanları yerinde görmek istediğini söyledi. Bunun üzerine beraberce cadde ve sokakları dolaşmaya başladık. Cadde ve sokaklarımızın kenarlarına yapılan uzun kısa ve anlık park etme ve duraklama alanlarını hayretle inceledi. Pazar yeri yeni yapılan katlı otoparkı görünce afalladı.  Hele de park etme ücretlerini duyunca hepten şaşırdı. Sizinkiler parayı değil tamamen insanlara hizmeti ve insanların mutluluğunu öncelemişler dedi.
Peki, sizin orda nasıl diye sorunca yüzünü birden ekşitti. ‘Nasıl olacak önce şehir içinin her yanına olmayan bisikletlere yol yeri diye ayırdılar. Daha sonra caddelerin bir kısmını tek yöne düşürdüler kalan kısma da parkomat yerleştirdiler. Önce parkomatlar şehrin merkezine yerleştirildi. Sürücüler ara caddelere yöneldikçe bizim belediye idaresi de sürücülerin ardından ara cadde ve sokakların parkomat levhalarıyla donattılar. Ücretlere gelince bizim İstanbul’un Kadıköy’ünden neyimiz eksik diyerek sağ olsunlar bu konuda bizi İstanbullulara mahcup etmediler.
Belediyemizin yapmış olduğu ana cadde ve ara sokaklara gelince… Devam edecek.