Gel de övünme! (3)

…Arkadaşım Ali, Kuzuluk-Bakacak tesislerinin terasında denize nazır mevkii de çayını yudumlarken tesisin içinde bulunduğu ortamın yeşilliği, karşısındaki denizin maviliği içerisinde kaybolup gitti. Belli bir süre sonra kendisine ısrarlı seslenmem üzerine daldığı hülyadan kendine geldi.
İlçemizin ortasından geçen kanalı, kanal üzerinde yapılan rekreasyon çalışmasının sıra dışılığını, estetiğini, ara sokak ve ana caddelerin kısa sürede yapımını ve ilçemizin kalabalık araç trafiğine rağmen park probleminin vatandaşlarla uyum içerisinde çözüme kavuşturulduğunu gördükten sonra ilçemize, ilçemiz halkına ve yöneticilerine bakışı farklılaştı saygısı da kat kat arttı.
Yaşadığı bu psikolojinin etkisiyle yüzüne bakarken Ali ne bakıyorsun oturma kalk gezmemiz ve görmemiz gereken birkaç düzenleme daha var deyince Ali’nin hayran bakışı ‘Daha da mı?’ sözleri hala kulaklarımda. Beraberce tesisten inerek aracımıza doğru yola koyulduk. Oturduğu koltuktan kalkarken arkadaşım içinde kaybolduğu manzaranın elinden gitmesine rıza göstermeyen bir psikoloji içerisindeydi. Adeta elinden oyuncağı alınan çocuğun gösterdiği tepkiyi gösteriyordu.
Aracımıza binerek Döşeme gölünde Sakarya’nın etrafına yapılan efsanevi parkın yolunu tuttuk. Parkımız yaklaşık 50.000 metrekare alan üzerine kurulu, kenarından 824 km öteden aldığı şifalı suları geçtiği topraklardaki insanlara aş ve iş olarak sunan, onlara bereket olan Sakarya Nehri boyunca uzanıyordu. Karasu- Kaynarca karayolu yapılırken ortaya çıkan hafriyat park yapmak amacıyla kamulaştırılan bu alanın zeminini doldurmuştu.
Sakarya Nehri boyunca yürüyüş yolu, yolun kenarında Sakarya Nehrine nazır balkonumsu oturma grupları ve yolun bir berisinde restoran- kafeler. Kafelerin önünde iki sıra ıhlamur ağacı mevsim ıhlamur çiçeğinin açma mevsimi olduğu için çok hoş farklı bir koku…
Kafelerin arkasında spor tesisleri, basketbol, voleybol ve mini futbol sahaları. Onların doğusunda araç yolu ve araç parkı. Parkta güneyden kuzeye nehir boyu yürüdükçe karşınıza orta büyüklükte bir yapı, yapının içerisinde iki tane karşılıklı nikah salonu ve bir tane de konferans salonu. Günlerden hafta sonu olduğu için park cıvıl cıvıl, kahvaltısını yapanlar, kahvaltısını bitirip nehir boyu turlayanlar… Gençlerde ellerinde topları voleybol, basketbol ve futbol sahası içerisinde enerjilerini atıyorlar. Araç park yerinde de bir yoğunluk yeni bir hayata başlamanın heyecanını yaşayan çiftler ve yakınları heyecanlı bir telaş içerisindeler. Manzara adeta çok hünerli bir ressamın tuvalinden çıkmış tablo gibi.
Arkadaşım Ali ’Bunları nasıl başardınız? Bunları yapabilmeniz için halkı da sanırım sürecin içerisine katmışsınızdır?’ dedi cevaben bende ‘Ne demek? Bizde ki yöneticiler halkla iç içe bütün kararlarımızı benzetme yapmak gerekirse İsviçre kantonlarında olduğu gibi halkla beraber alırız’ dedim. Ali, ‘Karasu merkezden ibaret değil, kırsal mahallelerde durum nasıl?’ diye sorunca ‘Tabi ki çok iyi.’ Bizde merkez ve kırsal mahalle ayrımı olmadığını bütün kararların birlikte alındığını yatırımlarında eşgüdüm içerisinde yapıldığını söyledim. Kırsal mahallelerde şuan da tarımsal faaliyetlerin yoğun olmasından dolayı belediyenin öncesinde muhtarlarla uyum içerisinde bütün tarla yollarını imar ve ihya ettiğini herkesin çok rahat bir şekilde tarlasına gidip gelebildiğini, kırsal mahallelerde ara sokakların ilçe belediyesi tarafından sorunsuz yapıldığını zaten mahalleler arası yolun büyükşehir tarafından yapıldığını söyledim.
Peki sizde durumlar nasıl diye sorduğumda Ali, derin bir iç çekerek ‘Bunu bana sorma‘ dedi.