Köşe Yazıları

Ferizli’ye piyango vururken bize de amorti çıkar mı

 

Sakarya’nın en hızlı sanayileşen ilçesi Ferizli olacak gibi. Mevcut organize sanayi bölgesi hızla dolan Ferizli çok daha büyük bir İhtisas OSB kurmaya hazırlanıyor.

Halihazırda zaten pek çok insan Ferizli’ye dışarıdan gidiyor. Sabahları Ferizli’ye giden servisler Karasu’dan işçi taşıyor.

Pek çok tanıdığımız Ferizli’ye sabah işe gitmeye başladı bile.

Şimdi yeni bir OSB kurulacağına göre yeni işçilere de ihtiyaç olacak. Tabi bunun yanında yeni insanlar da Ferizli’ye gelecek. Kurulması planlanan OSB’de on binlerle ifade edilen sayıda insan çalışması bekleniyor.

Bu kişilerin pek çoğunun beyaz yaka olacağı düşünülürse dışarıdan ciddi bir göç alınması söz konusu.

Ferizli konut alanı olarak gelişmiş durumda değil. Arazisi de çok müsait değil. Zaten var olan evler de ağzına kadar dolu. Bu durumda yeni konut alanlarına ihtiyaç olacak.

Karasu ile Ferizli’nin arası 15-20 dakika kadar.

Ferizli yeni yerleşim yeri açsa yani yeni alanları imara açsa altyapısından üst yapısına kadar bir sürü iş. Onları halletse okuldu sağlık ocağıydı bir sürü şey lazım olacak. Onu halletse doğalgazı 18 uygulaması falan filan…

Oysa Karasu öyle mi?

Konut alanı var. Okullaşma önümüzdeki süreçte yapılacak hamlelerle üst düzeye çıkacak. Olmadı zaten okul alanları belirlenmiş durumda.

Sosyal imkan desen mevcut. Hastane fiziki olarak yeterli. Doktor takviyesi de yapıldı mı o mis gibi olur.

Konut alanı var, altyapı tamam. Üstyapı çok meşakkatli bir iş değil.

Dolayısıyla Ferizli’ye vuran piyangonun büyük ikramiyesini harcayacak yer lazım. Orası da Karasu!

Ancak bu noktada elimizi çabuk tutmak lazım. Yatırım için gelen firmalarla temas kurmak, Ferizli Belediyesi ile irtibat halinde olmak gerekli.

Bu şekilde gelen firmalara Karasu’nun işyerine yakınlığından, sosyal imkanlarından bahsedilmeli.

Bu işten hem Karasu hem de yeni OSB’lere gelecek işçiler karlı çıkabilir.

Elbette birilerinin bu konuya kafa yorması, koordineli bir şekilde adım atması da gerekir.

 

BİR BASIN MENSUBU OLARAK SORUYORUM

NERESİ SANSÜR?

Bir süreden bu yana sosyal medya ağırlıklı olmak üzere basın yasasında yapılacak düzenleme konusu ülke gündemini işgal ediyor. Pek çok kişi bu durumun basına sansür manasına geldiğini söylüyor.

Daha düzenleme fikri ortaya çıkar çıkmaz yaygara kopmaya başladı.

Yasa aslında diyor ki “yalan söylemeyeceksin” ve “sosyal medyada trollük yapmayacaksın” hepsi bu…

Efendim farklı yorumlamak mümkünmüş, bu kanun gerekçe gösterilerek herkes zan altında bırakılabilirmiş. Peki ne olmalı? Düzenleme hiç yapılmamalı!

Sosyal medyayı açıyorsun, çakma hesaplardan binlerce twit atılmış, hiç alakası olmayan bir konu ülkenin gündemi olmuş. Yani ne olmuş? Ülke sosyal medyadan idare edilir hale gelmiş.

Bunlar gerçek kişilerse evet bu konu ülke gündemine gelsin. Ama bilmem ne tarikatının şeyhi içerdeymiş de ona komplo kurulmuş konusu gündemin bir numarası.

Bunu yaşamak zorunda mıyım?

Ya da bir sabah kalkıyorsun, sahte hesaplardan binlerce twit atılmış ve kimseyi ilgilendirmeyen “Bilmem kim bilmem kimi seviyor” başlığı ülke gündemine girmiş. Asıl gündem olması gereken konular ne olmuş?

Biz mesela. Gazete çıkaracağız diyelim. Önce yerimizi tutmak sabit telefonumuzu almak zorundayız. İnternet sitemizi ve resmi mail hesabımızı açmak ve savcılığa bildirmekle mükellefiz. Bunun yanında gazetenin imtiyaz sahibini belirlemeli ve en az lise mezunu olan yazı işleri müdürünü tayin etmeliyiz. Bunların ikamet, diploma ve sabıka kayıtlarını basın savcılığına vermek durumundayız. Haberi ondan sonra yapabiliriz.

Sen ne yapıyorsun? Çakma bir sosyal medya hesabı açıp kimliğini ve asıl amacını gizleyip veryansın ediyorsun.

Olur mu? Oluyor işte.

Ben gazeteciyim. Gazetem olduğu için, gazete sattığım için, gazete bastığım için, gazetede yazdığım için, İngilizce iletişim bitirdiğim için…

Sen de gazetecisin, kendini gizleyebildiğin ve gizli isimle istediğine hakaret edebildiğin için…

Yemez kardeşim. Yasanın eksikleri varsa düzeltilebilir. Hiçbir yasa mükemmeldir iddiasında değilim. Ama bir düzenleme yapılmalı mıydı? Bence kesinlikle yapılmalıydı.

Kendine güvenen kimliğini açık edip yazacağını yazsın. Yalana başvurmadan ve iftira atmadan dilediğiniz eleştiride bulunabilirsiniz.

Onun dışında yapılan hiçbir şey zaten insan onuruna yakışmaz.

 

İŞÇİ ÇIKARMALAR DEVAM MI EDECEK

Geçen hafta yazdım ama bir kez daha dile getirmek istiyorum. Karasu Belediyesi’nde yeni getirilen performans sistemi işçilerin ve sözleşmeli memurların kafasında Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor.

Kimse kendi işinden emin değil.

Öyle bir durum ki değerlendirme sonucunda ikaza imkan tanınmadan sabah işsiz kalmış oluyorsunuz. Tazminatınızı alsanız durumu kabullenmiş sayılıyorsunuz almasanız yarın eve ekmeği nasıl götüreceksiniz?

Karmakarışık bir durum.

Kışın başında işten atılan temizlik işçileri var. Bunlar zaten vasıfsız eleman statüsünde. Yazın başı olsa bu adamlar en azından fındık yevmiyesine gider günü kurtarır. Peki kışın bu insanlar ne iş yapacak?

Dahası da var. Kurum içinde çalışma barışı zarar görüyor. İnsanlar işlerini iyi yapsalar da değerlendirme insan tarafından yapıldığı için birim amirine ya da notu veren kişilere daha şirin görünmeye mecbur hissediyor. Bu da birim amirleri ve personel müdürü ile ilgili başkan yardımcısını yüceltmeyi zorunlu hale getiriyor.

Ne olursa olsun insanlar ekmekleri ile terbiye edilmiş hale geliyor.

Ve akıllarda başka soru da var: Bundan sonra da işten çıkarmalar devam edecek mi?

Önümüzdeki aylar ekonomik kriz etkisini artırırsa ve kışın ortasında performans gerekçe gösterilerek insanlar işten çıkarılırsa halleri ne olacak?

Özetle performans değerlendirmesi sonucu insanların işten çıkarılması akılcı bir yaklaşım değil, insani değil, vicdani hiç değil.

Bu değerlendirmeden değilse de işten çıkarma cezasından vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Dikkate alıp almamak sizin bileceğiniz iş!