Köşe Yazıları

Felsefe sosyoloji ve futbol ilintisi

 

Benim uzmanlık alanım felsefe ya da sosyoloji değil elbette ama futbolda benim uzmanı olduğum bir konu.

Futbolu sosyalleşme ve felsefe ile ilintileyecek olursak ortaya bilimsel olarak futbol oyununu kurgulamış oluruz.

Ve tabi ki sonuçta ortaya akıl ve çabuk düşünme yetisinin varlığı ön plana çıkar.

Tabi bu bahsettiğim futbolu aklı ile oynayanlar için geçerli yoksa sadece doğuştan futbola yatkın bir fiziğe ve yeteneğe sahip olanlar için geçerli değil.

Bir sempozyum da aralarında o dönemin yıldız futbolcularının da olduğu bir ortamda, bir soru yönelttim katılımcılara.

Soru şuydu.

Futbol da “teknik” nedir diye.

Genel olarak çıkan sonuç şuydu. En çok topla oynayan oyuncu teknik oyuncudur. Tabi zamanla bu kavram bilimsellikle yani akılla birleşince ortaya doğru çıktı.

O zaman teknik neymiş ona bakalım. Topu olumlu bir şekilde en kıs sürede dikine yönelterek kendi takım arkadaşına kazandırıp ve ona göre pozisyon almaktır. Bunu yapabilmek direk biyoloji ve anatomiyle ilgilidir. Anatomi ve biyoloji deyince de birinci temel öge beyin ve akıldır.

Çok ünlü bir bilim insanı olan “Daniel Goleman kitabın da “Günümüzde biyoloji ve beyin bilimi alanlarındaki en son bulguların çığır açıcı bir senteziyle, beynimizin “bağlantı kurmak üzere donatıldığını” ortaya koyuyor.

Kişiler arası ilişkilerimiz açısından şaşırtıcı anlamları olan yeni bir bilim dalını araştıran Goleman’ın en temel keşfi şu.

Bizler sosyalleşebilen varlıklarız, çevremizdeki kişilerle sürekli beyinden beyne bağlantı kuruyoruz. Bizim başkalarına, başkalarının da bize karşı tepkileri, kalbimizden bağışıklık sistemimize kadar her şeyi etkileyen hormonların hızla salgılanmasına yol açıyor ve iyi ilişkiler vitamin, kötü ilişkilerse zehir etkisi yapıyor” diye konuya devam ediyor.

Goleman’ın sosyalleşme üzerine yaptığı araştırmalarına özet bakışından sonra bir başka bilim insanı araştırmasın da sosyalleşmenin önemine dönük yüzdelik vererek başarının yol haritasını göstermiştir. Sosyal ilişkiler yüzde 35, üretkenlik yüzde 25, hırs yüzde 20, zeka yüzde 10, çalışkanlık yüzde 10.

Günümüz futbolu çok büyük kitlelere hitap ederken, fiziksel, fizyolojik, teknik, zihinsel, psikolojik bileşenlerin yanında sosyal ihtiyaçlarında giderildiği bir spor dalıdır.

Futbol önce insanın sosyal bir varlık olduğu bakışından yola çıkarak gerek antrenmanlarda, gerek antrenman dışındaki çevrelerde, gerek müsabakalarda, insanların insan olma ayarlarından olan etkili iletişim ve empati yeteneği ile birbirleriyle etkileşerek futbolun performansına pozitif katkı yapıldığı göstermektedir.

Günümüz futbolunun içindeki tüm paydaşların yenilenerek futbolun menfaatine dönük etkili iletişim ile beraber oluşan sosyalleşme ile kazan kazan ilkesiyle sosyalleşmede suiistimaller oluşturulmadan ,futbolun tüm katmanlarının bir sistem dahilinde her anlamda olumlu beslenmesi hem bireysel insan kalitesini yükseltecek, hem de futbolun gelişimi adına kurumların sistemsel gelişimini sağlamaktadır.

Günümüz futbolunda doğru, etik, ilkeli, futbolun menfaatine dönük kaliteli iletişim ile oluşacak etkileşim, futbolun her alanındaki menfaatine dönük sosyalleşme ile bir bütün olarak camiaları kulüpleri ve kulüp birimlerini geliştirip dönüştürecektir.

Konu bilimsellik olunca iş felsefeye kadar gidiyor. Ama hepsi içi içe olduğundan bahsetmek zorundayız biraz sıkıcı da olsa.

Yani işin çok basit özeti şu herkesin anlayacağı bir dille. Futbol artık bir akıl ve matematik oyunudur. Ama aynı zamanda dünyada en büyük sosyalleşme aracıdır.

Herkeste beyin var evet doğrudur lakin; aklını kullanmak herkese nasip olmaz.

Umarım çok sıkılmadınız.

Bu tür bir yazıya beyni olup da aklını kullanmayı bilmeyen bir takım kişilerin çok ihtiyacı vardı, o yüzden belki mesajı alırlar diye düşündüm. Zaman gösterecek bekleyip göreceğiz.

Sağlıcakla kalın, selam ve dua ile…