Münir Ali Kara, “Evet Sayın Vekil, yazdıklarımızın hangi çoğu doğru değil”
Sakarya Milletvekili Lütfi Bayraktar, Karasu’da bayramlaşma programına katılmış. Önce ses kaydı alacak gazetecilere “Ne gerek var, rutin bir bayramlaşma” diyerek ses kaydı almamalarını istemiş. Ardından gazeteciler kayda devam edince, bu defa oradaki görevli arkadaşlara sitem etmiş falan…
Sonra da konuşması esnasında iş hastane konusuna gelince bizi kastederek ama gazetemizin adını ağzına almaktan da imtina ederek, “O gazetenin yazdıklarının çoğu doğru değil” demiş.
Bir kere bizim gazetenin bir ismi var. Bakın ben size “O vekilin söylediklerinin çoğu doğru değil” diyor muyum? Size ve kendime olan saygımdan “Evet Sayın Lütfi Bayraklar” diyorum. Siz de Sakarya Kuzey demekten imtina etmemelisiniz. Bu kısmını bir kenara koyalım.
Halkı ilgilendiren duruma gelelim.
Sayın Vekil, Karasu Devlet Hastanesi’ndeki durumun “O gazetenin yazdığı gibi olmadığını” söylemiş. Ardından da buraya yeni atamaların yapılacağının ve önümüzdeki aylarda işlerin daha düzeleceğini falan anlatmış.
Önce Türkçe’mizi test edelim. Çoğu, bir şeyin yarıdan fazlası demek. Bizim söylediğimizin yarısından fazlası doğru değilse biz yalancıyız. Eğer yarısından fazlası doğruysa “Ki hepsi doğru, aksi halde düzeltme alırız” o zaman siz iftiracı ya da yalancısınız. Müddei iddiasını ispatla yükümlüdür. Sayın Bayraktar da avukattır. Eğer kast ettiği gazete bizsek ya da muğlak bir ifade kullanarak hukuki yükümlülükten kurtulma amacı güdüyorsa ona diyecek bir şeyimiz yok. Ancak bize yalancı demek istiyorsa veya bizim fitne çıkardığımızı düşünüyorsa hukukçu kimliğini de kullanmalı ve gerekeni yapmalıdır.
Sadece isim vermeden bizden “O gazete” diye bahsederek çamur atılabiliyorsa, o çamur Kuzey Gazetesi’ne yapışmaz.
Bizim yazdıklarımızın eksiği var fazlası yok. Ar edip yazmadıklarımı yazdırmayın bana. Sizinle bir hatrımız, bir geçmiş samimiyetimiz var. Bunu da tehlikeye atmayın.
15 yıldan bu yana tek bir düzeltme yayınlamak zorunda kalmamış, Sakarya Kuzey Gazetesi’ne iftira atmak, yalancı demek kimsenin haddi değildir. Haddinizde kalın.
Sahi ne oldu o iş
Karasu Devlet Hastanesi’ne başhekim olarak Karasulu Melih Erol’un gelmesi gerektiği şeklindeki görüşümü açıkça ifade ettim. Benim zaten kafamın arkasında bir plan olmadı. Ne düşünürsem onu söyledim. Siyasette de ticarette de bu yüzden kaybettim. Elli kere daha olsa elli kere daha kaybedeyim.
Beni sevmeyebilirsiniz ama söylediklerimin doğru olduğunu, kendi çıkarımı düşünerek adım atmadığımı zamanı gelince anlarsınız.
Neyse…
Melih Erol ismini önerdiğimizde bize yeni atanacak olan (sonrasında da atanan) hekimin eşinin de doktor olduğunu, bu hekimin eşinin de Karasu’ya geleceğini ve bir defada iki hekim kazanacağımızı söyleyenler oldu. Sonra diğer hekimin yan da uzmanı olduğu anlaşıldı ve neticede Karasu bir başhekim dışında bir şey kazanmamış oldu.
O zamanlar Karasu’nun iki hekim kazanacağını söyleyenler şimdi Sakarya’nın bir hekim kazandığını söylüyor. Karasu, Sakarya’nın kurtarıcısı oluyor yani.
Aferin Karasu’ya…
İshak Bey’e tebrikler
Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı, bayramlaşma programında “Karasu’da sorun vardır” demiş. Tebrik ederim. Sorun “Sorun vardır” demekle çözülmeye başlar. İlçedeki sorunların sorumlusu kim olursa olsun, bunun dile getiriaebilmesi büyük önem taşıyor. Milletvekilinin de olduğu bir ortamda bunun söylenmesi büyük önem taşıyor. Sakarya’nın Akyazı’sında, Hendek’inde sorun yaşanmazken Karasu’da sorun yaşanmasını sorgulamak lazım.
İshak Bey’in bu konuda desteklenmesi, elinin güçlendirilmesi gerekir.
Olan hep çiftçiye
Biraz zaman geçti üstünden ama sesi yeni çıkacak merak etmeyin. Biliyorsunuz olası tarım zararlarına karşı sigorta yaptırıyor, çiftçilerimiz. Ekinime bir şey olursa, sigorta karşılasın istiyor.
Ama sigorta da öyle hemen karşılamıyor. Fındık meselesini ele alalım. Sizin fındıklığınızda ne kadar üretim olduğu değil, sigorta firmasının ne kadar öngörüde bulunduğu önemli. Sizin bir ocağınız 10 kiloya kadar ürün verebilir ama sigorta sizin fındık ocağınızın 1-2 kilo ürün vereceğini düşünüyor ve sigortalama işlemini bu öngörüye göre yapıyor.
Bir ürün kaybı meydana geldiğinde sigorta şirketine haber ediyorsunuz. Prosedürler yazışmalar sonunda bir eksper tayin ediliyor. Bu eksperin gelmesi de birkaç gün sürüyor. Sonuçta da yüzde bilmem kaçın altındaysa ödemeye değer değil. Eğer oran hasar içeriyorsa ödeme 1-2 kilo baz alınarak yapılıyor, konu kapanıyor.
Yakın zamanda dolu yağışı oldu, malumunuz. Bu yağış resmi tatil dönemine denk geldi. Tatil uzun sürdü. E hasar gören mahsul de yerde yok oldu.
Bugün yarın fındıklıklara eksperler gelecek. On-on beş gün önce yağan dolunun, ocak başı 1-2 kilo hesap edilen fındığı ne kadar eksilttiğine karar verecekler. Bunun üzerinden de uygun gördükleri kadar ödeme yapacaklar.
Çiftçilerin tarım sigortası yaptırması için öncelikle bu sistemin işlerliğin-objektifliğine güvenmesi lazım. Oflunun dediği gibi, “Böyle yaparsanız bir daha buraya kimse gelmez…”