Köşe Yazıları

Deniz bitti

 

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2001 ekonomik yıkımın üzerine kurulmuş bir partidir.

Kısa sürede kurulan teşkilatlara rağmen 3 Kasım 2002 genel seçiminde aldığı yüzde 34,28’lik oyla tek başına iktidar olurken, ülke tarihinde en uzun süreli iktidarlığını devam ettiren parti oldu.

Ancak son yıllarda artık metal yorgunluk açıkça gözlenmeye başladı.

“Şöyle izah edersek:”

Ekonominin en önemli göstergelerinden biri olan işsizlik konusu sürekli gündemde yerini koruyor. Çoğunluk halkın alım gücü sürekli azalıyor. Zengin daha zengin fakir daha da fakir hale geliyor.

Özellikle “Ataerkil” zihniyet nedeniyle kadın çalışan sayısı giderek azalırken, genç işsizlerin de sayılarında nüfusa oranla önemli artışlar yaşanıyor.

Ocak 2021 yılında İŞKUR’A kayıtlı kadın işsiz sayısı 1 milyon 386 bin iken bu sayı 2022’nin ocak ayında 1 milyon 595 bine ulaştı.

388’i doktora, 10 bini yüksek lisans mezunu olmak üzere toplamda 485 bin üniversite mezunu kadın İŞKUR’dan halen iş beklemekte.”

“Türkiye, ülke nüfuslarına göre üniversite öğrenci oranında Avrupa lideri.” Ancak, Türkiye’de üniversite mezunu olanlar iş bulmakta zorlanıyor. Daha da önemlisi Türkiye’de üniversite mezunlarında işsizlik oranı ilköğretim mezunlarından daha yüksek. Tüm Avrupa’da eğitim seviyesi artıkça iş bulma oranı yükseliyor. Bunun tek istisnası ise Türkiye.

***

Türkiye ekonomisi giderek daralıyor. Evet, ihracat rekorları kırıldığı doğrudur ama bu istihdam artışına yansımıyor.

Bu nedenle bırakın işsiz gençleri, emekliler bile iş aramak zorunda kalıyor.

12 Eylül tarihinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), temmuz ayı işgücü istatistiklerini açıkladı.

15 yaş ve üstü çalışabilir durumda olan 3 milyon 445 bin işsiz bulunuyor. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik yüzde 10,1 olurken, 15-24 yaş gurubu genç işsizlerin oranı yüzde 20’nin hemen altında yüzde 19,1 oldu.

“Hukukçu, mühendis, doktor gibi üniversite mezunu gençlerin zincir marketlerde ve fırınlarda tezgahtarlık yaptığını biliyor musunuz?”

İşsizlik sorunu resmi kayıtlarda ortada dururken, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın şu sözüyle bu konuyu kapatıyorum: “İsteyen herkesin çalışacak işi vardır.” Nokta!

***

“Şimdi konuyu buradan başka önemli soruna getirelim.”

Bildiğiniz gibi enflasyon bütün dünyada tarihi rekorlara imza atıyor. ABD, Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa gibi gelişmiş ülkelerde son 40 yılın en yüksek enflasyon rakamları görüldü.

5 Eylül tarihinde açıklanan enflasyon verilerine göre, Türkiye’de Ağustos ayı enflasyon oranı yıllık yüzde 80,21’e yükseldi.  Elbette bu resmi rakamlar. Asıl enflasyonu gelin de halka sorun bakalım ne yanıt alınacak?

Dünyadaki enflasyonist ortamdan Türkiye de payını aldı. Aldı ama bir farkla. Türkiye dünyada enflasyonu en yüksek ülkeler sıralamasında ilk 5’de bulunuyor. 1.Venezuela   , 2.Lübnan, 3. Sudan, 4.Zimbabve ve 5.Türkiye olduğu görülüyor.

“Dünyanın ekonomisi en iyi 10 ülke hedefinde olan Türkiye’ye bu yakışıyor mu?”

Bir de, ülkelerin önemsediği politika (haftalık repo) faizlerine bir bakalım:

Bu konuda da dünya sıralamasında yüzde 13’lük oranla ilk 15 içinde yer alıyoruz. Her ne kadar son Merkez Bankası başkan değişimi öncesinde yüzde 24 olan faiz yüzde 13’e çekilmiş olsa da bunun ekonomiye çok faydasını göremedik. Çünkü faizler aşağı çekildikçe kur yukarı çıktı. Bu da ithal ham madde girişlerini yukarıya tetikleyerek enflasyonu körükledi. Bütün dünyada gelişmiş ülkeler enflasyonu frenlemek için faiz artırımına giderken bizde bunun tersi yapılıyor.

Ha! Burada bir olumlu yanı oldu tabi ki… Dış ticaret rakamlarına göre büyümede rekorlar kırıldı. Ancak nedense büyüyen bir ekonomide giderek fakirleşiyoruz. Çünkü dış ticaret açığımız da ithalat kalemlerinden kaynaklı büyüyerek Ağustos’ta 122 milyar lirayla rekor seviyelere yükseldi.

***

Yukarıda “büyürken fakirleşiyoruz” demiştik.

Bakınız; 2013 yılında kişi başına düşen milli gelir 12 bin 582 dolar seviyesindeydi. 2021 yılında 9 bin 528 dolara geriledi. Bugün ki verilere bakılırsa 8 bin dolar seviyesinde olduğunu görürüz.

Şunu kabul edelim ki; dünyada yaşanan ekonomik istikrarsızlık en çok bizi etkiliyor. “Faiz sebep enflasyon neticedir” gibi tezler ne yazık ki tutmadı ve bunda da ısrar ediliyor. Muhtemelen Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun yarın ki (Perşembe) faiz kararı toplantısında ya pas geçilecek ya da 100 baz puan indirime gidilecek. Esasen artırması gerekiyor ama “NASS”a takılıyor!

“Seçim ekonomisinin uygulandığı dönemde istikrarı sağlamak çok kolay olmuyor. Bunu Hazinenin ve Merkez Bankası’nın eriyen rezervlerinde görüyoruz. Merkez Bankası rezervleri Swaplar (emanet yabancı para) çıktığında önceki hafta eksi 52,5 milyar dolar oldu. Kasayı doldurmak için çeşitli projeler ortaya konulsa da, bu kolay olmayacak. Dolayısıyla seçime kadar böyle gidilecek. Çünkü deniz bitti!”