Köşe Yazıları

Çatalbaş’ın iddiası yenilir yutturulur gibi değil

 

Gazetemizin geçtiğimiz haftaki manşetinin ardından pek çok kişi arayıp belediyeden usulsüz kablo satışı ile ilgili durumun Başkan İshak Sarı’nın anlattığı gibi olmadığını söyledi.

Hatırlayacağınız gibi Mehmet Çatalbaş Karasu Belediyesi’nde bazı çalışanların hurdacılara kablo satışı yaptığını söylemiş ve bu durumdan yönetimin haberi olup olmadığını sormuştu. Belediye oturumunu yöneten Başkan Sarı da, bu konuda bilgisi olduğu anda işlem yaptığını, iki personelin iş akdine son verdiklerini soruşturmanın da devam ettiğini söyledi.

En azından Karasu Belediyesi’nde usulsüz bir kablo satışı yapıldığı birinci ağızdan doğrulanmış oldu. Başkan Sarı’yı bu şeffaf davranışından dolayı tebrik etmek lazım.

Ancak Çatalbaş iddiasını daha da ileri götürüp, işten çıkarılan personelin bu konu ile ilgisinin olmadığını, asıl bu konunun mimarı olanların iş başında bulunduklarını söylüyor.

Çatalbaş bu konu ile ilgili bir sonraki mecliste (önümüzdeki ay meclis yok, bir sonraki meclis ekimde) bir konuşma yapmayı ve konuyu dile getirmeyi planlıyor.

Ancak kulağımıza gelen değişik iddialar da var.

Bazı şeyleri konuşmak bizim seviyemize çok uygun olmuyor. Bizim haberimiz olan konulardan mutlaka belediye yönetimindeki arkadaşların da haberleri vardır. Gerekli adımları atıp, tedbirleri alacaklardır.

Bürokraside memur amiri ile birlikte yargılanır. Eğer emrinizdeki çalışan hata yapıyorsa gerekli yaptırımı vakit kaybetmeden uygulamalısınız. Eğer bu durumdan haberdar olamıyorsanız bu sizin yönetim zaafı göstermenize, eğer haberdar olduğunuz halde adım atmıyorsanız da o şaibe altında kalmanıza neden olur.

Ben İshak Sarı ve yönetimindekilerin konu hakkında en sert tedbirleri alıp en katı cezai yaptırımları uygulayacağına inanıyorum.

Mehmet Çatalbaş açıklama yapmadan önce İshak Sarı bu konuda attıkları adımları kamuoyu ile paylaşacaktır diye düşünüyorum.

Ekim’e daha çok var. Bekleyip göreceğiz.

 

Neden Fiskobirlik varken

Siz kendi hakkınızı aramazsanız size hakkınızı verenler lütufta bulunduklarını düşünür. Fiskobirlik yönetimi ile hükümet 2000’li yılların başında fikir ayrılığına düştü. Devlet tarafından desteklenen Fiskobirlik hükümetin verdiği fındık fiyatını beğenmedi ve fındığı o zamanki para ile 7,5 liraya satın almaya başladı.

Sonra da ipler koptu.

Üretici sattığı ürünün bedelini uzunca bir süre tahsil edemedi. Devlet Fiskobirlik’i desteklemekten vazgeçti.

Üretici bir anda kendini tüccarın kucağında buldu. Bu arada siyasi spekülasyonlar yapıldı. Cüneyt Zapsu başta olmak üzere pek çok kişinin fındık piyasasındaki bu boşluktan fırsat çıkardığı konuşuldu.

Oltan Fındık falan…

Sonra birden Ferrori diye bir firma piyasayı forse etmeye başladı. Eskiden Hamburg’da belirlendiği iddia edilen fındık fiyatı şimdi İtalya’da belirlenmeye başladı.

Sayısal veriler bu firmanın cirosunun Türkiye’deki fındık üreticilerinin elde ettiği gelirden kat kat fazla olduğunu ortaya koydu.

Düşünün ki biz üretiyoruz, satıyoruz adam işleyip geri satıyor ve bizden çok daha zengin. Biz binlerce hektarlık alanda, milyonlarca kişi olarak çalışıyoruz adam sayısı binlerle ifade edilen ve bizim üretimimizle kıyaslandığında çok daha küçük bir alanda yaptığı ürünlerle bu geliri elde ediyor. Üstelik bu gelir bizde milyonlara bölünürken orada bir ya da birkaç kişinin cebine giriyor.

Buraya kadarki kısmını hepimiz biliyoruz.

Ama aradan yıllar geçti. Fiskobirlik Genel Başkanlığı’nı yıllardan bu yana Lütfi Bayraktar yapıyor. Bayraktar Fiskobirlik Başkanı seçildiği ilk dönemde Ak Parti Kocaali İlçe Başkanı’ydı.

Geçtiğimiz dönem Ak Parti’den Sakarya Milletvekili Adayı oldu.

Göreve geldiği günden bu yana kurumu ayağa da kaldırdı.

Yıllardan bu yana fındık alımını Toprak Mahsulleri Ofisi yapıyor. Adı üstünde “toprak mahsulleri” ile ilgilenen kurum fındık almaya çalışıyor. Sen nohut randımanından ne kadar anlarsan, zeytin kalitesi hakkında ne biliyorsan TMO da fındık konusunda onu biliyor.

Şu inattan artık vazgeçilmeli ve fındık üreticisi kurumların ve kişilerin kaderine terk edilmemeli.

Aksi halde fındık fiyatını açıklamak için Giresun’a değil de Konya’ya gitmek gerekebilir.

 

Afetten medet ummak

Ülkemizde muhalefet proje ortaya koymak ya da çözüm odaklı olmak yerine iktidarın yapacağı hatalardan medet umar durumda. Yani biraz “Armut piş, ağzıma düş” durumu söz konusu.

Zaman zaman öyle aşamaya geliniyor ki muhalefet iktidarı eleştirirken halktan eleştiri alıyor.

Elbette siyasi olarak muhalefet eden ve siyasetini yapan kesimi tenzih etmek lazım.

Son orman yangını hadisesini göz önüne aldığımızda dediklerim çok daha net anlaşılacak. Bir felsefi görüşe göre; çözümün bir parçası değilsen sorunun bir parçasısındır.

Orman yangınları devam ediyor.

Elinde yangın söndürmek için tek materyal olmadan yangın sahasına gidip, yangın söndürürken değil de “Ben uçak görmedim, ben toma görmedim” demenin çözüme ne katkısı var?

Bu durumunuz felaketten medet ummak değilse ne?

 

Resen emekli etmek

Karasu Belediyesi’nde personel ile yeni yönetim çekişmesi bitmedi gitti. Seçimler yapılalı 2 buçuk yıl oldu, yeni seçime iki buçuk yıl kaldı hala personel ile olan sorun çözülemedi.

“Para yok” denilerek gönderilen personelin yerine yenilerinin alınması tartışma konusu oldu. Ardından bazı isimlere emekli olmaları yönünde baskı yapıldı. Hatta bu kişilere, “Borçların ödenmesinin önündeki engel sizsiniz” denildi.

Kamuoyu önünde özel hayatlarını ve maaşlarını tartışmaktan imtina edenler emekliye ayrıldı ve polemik konusu olmadılar.

Şimdi gelinen noktada anayasal olarak emekli olmama hakkına sahip olan bazı isimler için resen emeklilik işlemleri başlatılmış.

Bu karar iddiaya göre tebliğ de edilmiş.

Kararın hukuki kısmı bizim ilgi alanımız dışında da… Çalışmak istemediğiniz kişilere kurum değiştirmesini önerebilirsiniz. Ama resen emekli etmek, insanların kendi hayat akışlarını kendi iradeleri dışında planlamaya girer.

Bu da en hafif ibare ile “Gönül Belediyeciliği” sloganı ile bağdaşmaz. Zira biz sadece bize oy verenlerin değil herkesin belediye başkanı olmalıyız.

Yine de siz bilirsiniz tabi…

@muniralikara