Köşe Yazıları

Büyük oyun

 

Aslında genel olarak olağanüstü bir durum olmadıkça yerel dışında yazmamaya gayret ediyoruz ama siz de takdir edersiniz ki bu hafta durum çok farklı. Zira bütün dünya oturdu Avrupa’nın göbeğinde yaşanan kanlı savaşı adeta film izler gibi izliyor. Tabiri caizse hayat yarı yarıya durdu ve Ukrayna’ya kilitlendik. Her ne kadar yerel yazarlar yerel çizginin dışına çıkmasa da bu hafta birçok meslektaşımız bu konuya dokunmadan geçmeyecek. Ben de bu konudaki fikrimi ve yakın gelecek ile ilgili bazı öngörülerimi paylaşmak istiyorum.

Öncelikle Ukrayna’da yaşanan her ne kadar adı savaş olsa da sahadaki gerçeği katliam olan bu saldırıları kınıyorum. Dünyanın neresinde olursa olsun masum insanlara karşı yapılan zulmü kabul etmemiz mümkün değil. Ve kınanması gereken yeri de doğru analiz edip gereken en sert tepkiyi vermek her insanın asli görevi. Her ne kadar sahada yaşananlar Rusya, Ukrayna savaşı gibi görünse de asıl gerçek doğu ve batının birbirini test ettiği sınırların ve sabırların denendiği kanlı bir oyun, büyük bir psikolojik savaş. Rusya başta olmak üzere Hindistan ve Çin’in başını çektiği doğu bloku ile ABD güdümündeki Avrupa’nın Ukrayna’daki düellosunu izliyoruz. Ve bu güne kadar her iki taraftan ölen yaklaşık yedi bin asker ve masum sivilin en büyük sorumlusu, dünyanın en büyük zulüm devletlerinden biri olan ABD’den başkası değil. İşi burasını çok iyi okumak lazım çünkü oyun gerçekten büyük ve etkileri tahmin edilenden çok daha büyük olacak.

Öncelikli olarak Rusya’nın Ukrayna’yı daha önce yaşanan olaylardan sonra birçok kez uyardığını görmek lazım. Zira Putin, Zelenskiy’ye, AB ülkelerinin dost olmadığını ve NATO’nun aslında daha önce Ukaryna’nın da içinde bulunduğu topraklara yani Rusya’ya karşı kurulmuş bir birlik olduğunu dolayısı ile NATO’nun da AB gibi diğer bir deyişle düşman olduğunu söyledi. Ukrayna’nın karşı cepheye geçmesinin hem Ukrayna hem de Rusya için büyük tehlike olduğunu açık açık anlattı. Bunu şöyle değerlendirmek lazım. Mesela bizim şu anda enerjideki en büyük alternatifimiz Akdeniz’in zenginlikleri. Atıyorum, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır, İsrail gibi birkaç devletin bir araya gelip Türkiye’nin Akdeniz’deki hamlelerini engellemek amacıyla bir birlik kurduğunu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de bu birliğe katıldığını veya katılmaya çalıştığını düşünün. Bir Türk olarak KKTC’nin böyle bir hamlesini hazmedebilir misiniz veya bunu kabullenmeniz mümkün mü? Elbette ki değil ve elbette bunun çok ağır sonuçları olur. İşte Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan asıl soruna verebileceğimiz en güzel örnek bu. Ama bu durum aynı zamanda bir zafiyet doğurdu. Ve son yirmi yıldır Rusya’nın açığını kollayan ABD güdümlü Avrupa’nın işine geldi. Her geçen gün yarayı daha fazla kaşıdılar. Öte yandan Zelenskiy’in yeşil ışık yakması da onların işine geldi. Ve Ukrayna’yı Rusya’nın önüne yem olarak attılar. Dünyanın birçok yerinde yaptıkları gibi kardeşi kardeşe düşürdüler, Rus’u Rus’a kırdırdılar. Rusya’nın aylar öncesinden yığınak yaptığını, Ukrayna’ya gireceğini söylediler, istihbari gerçekleri bildiler ama caydırıcı hiçbir önlem almadılar. Yarayı kaşıdıkça kaşıdılar ve Rusya’nın sinir uçlarına dokundular. Sonuç olarak bu gün kanlı bir savaşı canlı canlı izliyoruz.

ABD ve AB’nin Ukrayna’yı birliğe katma hevesindeki dolaylı amaçlarından biri de Rusya’ile gerilen diyalogun enerjiye yansıması ve Avrupa’nın yeni enerji arayışıydı. Ukrayna’nın birliğe dahil olması AB ülkelerinin Karadeniz’deki kıyı sınırları ve kıtsa sahanlığını büyütecek dolayısı ile yeni enerji sahası açılacaktı. Zira AB’nin Karadeniz sınır sadece Bulgaristan ve Romanya kıyıları ile sınırlı kısıtlı bir alan. Bu Türkiye ve Rusya başta olmak üzere tüm doğu Karadeniz ülkeleri için tehdit ve enerji kaynaklarının ABD ve AB tarafından gasp edilmesi anlamı taşıyordu. Putin bunu gördü ve hamleyi onlardan önce yaptı. Putin aslında Ukrayna’da hem kendi güvenliği hem de Karadeniz’in bu haliyle korunması için savaşıyor.

Sonuç olarak Rusya’nın harekatı başlarken NATO, AB ve ABD sadece kınamakla yetindi. Putin aslında var olmayan Donetsk ve Luhansk’ı halk cumhuriyeti olarak tanıdı ve birkaç saat içerisinde bu devletlerle uluslararası diyalogu tamamlayıp asker soktu. Ama ne NATO, ne AB koskoca Ukrayna’ya beş bin miğferden başka hiçbir destekte bulunmadı. Hikayeye bakar mısınız Putin’in 4 saatte yaptığını diğerleri aylardır yapmadı. Gerekçe olarak da Ukrayna’nın NATO ve AB ülkesi olmamasını gösterdiler. Sonucunda da binler insanın ölümüne ve yerinden yurdundan kaçmasına sebep oldular. Sonra oturup izlediler. Savaşın ikinci günü Biden Ukrayna için müthiş bir açıklama yaptı ve “Dualarımız Ukrayna ile” dedi. Aman Allah’ım sertliğe bakar mısınız? Sonra yaptırım falan demeye başladılar. Çünkü ölen insanlar onlar için önemli değil. Önemli olan para. Rusya’ya mali zarar vereceklerini söylediler. Bu arada sivil ölü sayısı 250 kişi olmuştu. Ruslar Kiev’e dayandı. Olayı kınayıp sonuçlarının ağır olacağını söylediler. Bu sırada sivil ölü sayısı 350’yi aşmıştı. Ve o günden itibaren Zelenskiy’i beklediler. Çünkü Kiev’in birkaç saatte düşeceğini ve Zelenskiy’in kaçacağını düşünüyorlardı. Ama öyle olmadı. Zelenskiy üniformasını giydi ve “Savaşa devam” dedi. Kiev direnişi üçüncü güne girdiğinde baktılar ki pabuç pahalı ve Zelenskiy dimdik duruyor,”Silah verelim, para verelim” demeye başladılar. Ama gönderdikleri silah değil oyuncak. Rusya’nın gücü karşısında Ukrayna’ya gönderdikleri şeyler su tabancasından başka bir şey değil. Çünkü Ukrayna’da kısa süren bir çatışma istemiyorlar. Gönderdikleri mantar tabancaları bunun en net göstergesi. Hatta savaşın bitmesini bile istemiyorlar. Çünkü Belarus’ta müzakere görüşmeleri başlarken ve görüşme sırasında kışkırtıcı açıklamalar yaparak adeta “Siz savaşı bitirmeyin” mesajı verdiler. Öyle sanıyorum ki bundan sonraki müzakerelerde de böyle olacak. Çünkü savaşın uzaması hem Rusya’yı hem de Ukrayna’yı yıpratacak. İstedikleri de bu zaten zayıflamış kolu kandı kırılmış bir doğu. Daha şimdiden Ukrayna’yı yüz milyonlarca dolar borçlandırdılar savaş uzadıkça Ukrayna’nın borcu daha da artacak. Sonrası zaten basit. Ukrayna’yı Avrupa’nın Suriye’si haline getirmek istiyorlar. Bedelini ise yaklaşık beş milyon Ukraynalı mülteciyi alarak ödeyecekler ama bu hayrına olmayacak. O mültecilerin giderlerini de gerek doğrudan gerekse dolaylı yoldan Ukrayna’dan söke söke alacaklar. Tabi bu arada dört yüz veya beş yüz bin Ukraynalı mülteci de bize gelecek.

Yaşanan bu savaş Avrupa’ya enerji ve yakıt maliyeti anlamında zarar verecek ama bunu da güney ülkelerinden karşılayacaklar. Zaten Suriye’deki oyun bunun zeminini hazırladı. Yakın zamanda İran’la kanka olduklarını görürsek hiç şaşırmam. Savaşın uzaması hem Avrupa’da hem de ülkemizde enerjinin yanı sıra tahıl ve hububat üzerinden gıda da dengesizlik ve artışın önünü açacak. Kısacası şu günlere göre daha zor bir döneme girmemiz muhtemel. Felaket tellallığı yapmak istemiyorum elbette ama görünen köy de kılavuz istemiyor. Şu an yapabileceğimiz tek şey her türlü gelişmeye hazırlıklı olup tedbirimizi almak. Ve savaşta şimdiye kadar başarıyla yürüttüğümüz taraf olmama pozisyonumuzu koruyup savaş sonrasında yeniden dizayn olacak olan yeni Avrupa ve yeni Orta Asya düzenine hazırlık yapmak. Yazmayı planladığım çok şey vardı ama yazı yeterince uzadığı için burada noktalamak istiyorum. Hakkınızı helal edin. Sağlıkla kalın.