Köşe Yazıları

Başarı kıskançları

 

Hangi iş alanında olursa olsun ülkemizdeki başarı alanların da çok anlamlı “sosyopatik” zihinli insanlar eleştiriler yaparlar. Bu eleştiriler genellikle olur olmaz boyutlarda yapılır. Bir bakıma insafsızca da diyebiliriz.

Aslına bakarsanız buna eleştiri de denmez daha doğru bir ifade ile tenkit diyelim kötü manada. Batıda da doğuda da bizde de başarılı insanların düşmanı çok olur. Ama bizdeki maalesef eleştiri boyutlarını misliyle aşmış durumdadır.

Hangi ülkede yani nerede olursa olsun, başarı kolay elde edilen bir durum değildir. Bazılarının zeki olup üretken olması yanında bazılarında da ise Allah vergisidir.

Bu bütün mesleklerde vardır ve hatta mevcuttur. Bir meslek sahibi her ne kadar takdir ediyormuş gibi görünse de başarılı meslektaşını kıskanır. “Neden ben onun önünde değilim ve ben ondan daha iyisini yapamıyorum” diye kıskançlık krizine girerler. Adeta hasta olup başarılı insana düşman kesilirler.

Başarılı insanı toplum önünde hukuken başarısız kılamayan bu “sosyopatik” başarısızlar bu sefer iftira, karalama, küçük düşürme, aile hayatını el altından eleştirme ve dedikodusunu yaparak toplumda nasıl küçük düşürürüz dedikodusuna başlarlar. Başarılı insanları sevmedikleri gibi nefret ederler.

Bunu günümüzde çoğu kez görmekteyiz, özellikle ülkemizde siyasette ve spor alanlarında, başarısızlar hiç bir şey yapamasa da karşı tarafı daha doğrusu kendisine rakip olarak gördüğü herkesi “hırsız, namussuz, hayvandan aşağı, haksız, sen onu tanıyor musun, onu kimse sevmez” gibi birçok dedikoduyu sallar dururlar.

Ama kendi başarısızlıklarına ve hallerine hiç bakmazlar bu aciz kişiler.

Halbuki bu kişiler ben acizim, çaresizim ve bu yüzden kendimi geliştireyim maharet ve meziyetlerimle gelişeyim diyerek kendini sevdirerek ve geliştirerek kıskandığı insanı yakalamaya çalışsa çok daha iyi olur kanaatimce.

Gelelim başarı konusuna, yani sosyal kıyaslama kıskançlığının had safhalarda olduğunun ve yaşandığı bölümüne.

Bizim toplumumuz da aslında “Başarı kıskançlığı” kavramına alışkınızdır ama üzerimize hiç toz kondurmayız.

Birilerinin küçük büyük başarılarının görmezden gelindiğine, yok sayılma eğilimine gidildiğine, küçümsendiğine yani “Başarı Kıskançlığı”na tanık olmuşuzdur hepimiz.

Belki de çoğumuz yaşamışızdır şu anda ülkenin bir yerlerinde de yaşanmaktadır bu durum. Bakın bir bilim adamının başarısızların başvurduğu yolları nasıl sıralıyor.

Başarısız kişiler ilk önce inkar ederler. “Ne yaptı ki? Başarılı falan değil O! Aman canım sizde onu bir şey sanıyorsunuz ile başlayan dönem inkar evresidir.

Yani bu durum ilk aşamada başarılı kimsenin elde ettiği sonuçların yok sayılması, görmezden gelinmesi durumudur.

Yine bu başarısız kişiler ikinci evrede küçümseme yaparlar. “Falanca olmasaydı hiçbir şey yapamazdı, birileri yardım etmiştir, siz onun arkasında kim var, ne oyunlar karıştırıyor biliyor musunuz? şeklinde küçümserler.

Bu ikinci evre başarılı kimsenin elde ettiği sonuçların küçümsenmesi, başkalarının desteği sayesinde oldu, gerekçesi ile kişiye mal edilmeyip başka şeylere ya da şansa bağlanması durumudur.

Üçüncü aşama altını oyma evresidir. Bu kişiler ne kadar inkar etseler de küçümseseler de ortada bir başarı vardır. Bununla baş edemeyeceklerini anladıkları zaman bu sefer içini oymaya, başarıyı itibarsızlaştırmaya çalışırlar.

Bırakın takdir etmeyi iftira atmalarla başarının ve başarılı kişinin altının oyulma çalışıldığı evredir.

Başarı kıskançlığının olumsuz türünde, kötü niyetli olanında diğer kişiyle aradaki farkı, onun seviyesine ulaşarak değil, diğer kişiyi kendi seviyesine çekerek kapatmaya çalışların yaşadıkları evrelerdir bunlar.

Bir şeyler üretmek, ortaya koymak yeterince meşakkatli iken, bunca başarı kıskancı, fesadı insanın içinde başarı elde etmek hiç de kolay olmaz.

Ne yazık ki kıskançlık sessiz düşmanlar yaratır. Dramatik bir öykünüz varsa bir parça şanslısınızdır. Simit satıp patron olduysanız, “Bak hergeleye ağzı açlıktan kokarken nerelere geldi” derler, bir taraftan takdir ederken diğer yandan sizi küçümser ve bir parça kendilerini tatmin ederler.

Böyle davranmaları onları kısmen de olsa biraz rahatlatır. Ama böylesi dramatik bir hayat hikayeniz yok ise; işinizde başarılı iseniz iyi görünüşlü, sağlıklı ve başarıdan dolayı ünlü, nispeten yaptığınız işten de biraz gelir elde ediyorsanız ve yaptığınız işi seviyor ve verim alıyorsanız ve yine aynı zamanda mutlu iseniz işiniz zordur bu ülkede, daha doğrusu oldukça zordur yani.

Tüm bu sahip olduklarınıza rağmen, para kazanmak başarmak zorunda olmasanız da, daha az çalışıp keyif yapmak yerine, bu ülkede tırnaklarınızla kazıya kazıya bir yerlere gelmişseniz, yanmışsınız çıra gibi demektir.

Başarı kıskançları yakanızı asla ve kat-a bırakmazlar bırakmayacaklardır…

Selam ve dua ile.