Köşe Yazıları

Aydın havası ve TÜFAD

 

Geçtiğimiz günlerde TÜFAD yani Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği’nin Olağan Genel Kurulu gerçekleşti. Bu ilk kez mi oluyor tabi ki hayır. İlginç olanı şu onu siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

Ülkelerin yönetim şekilleri vardır. Monarşi, oligarşi, padişahlık gibi yani. Tabi bunların hepsinin önünde, arkasında “cumhuriyeti” eklenerek söylenir. Falanca İslam cumhuriyeti, filanca birleşik krallık cumhuriyeti gibi yani. Onlarda da cumhuriyet vardır güya ama başlarında ya kral ya padişah ya da diktatör bir lider vardır. Birde bizdeki gibi gerçek cumhuriyet vardır yani demokrasi içeren. Halkın özgürce ve hür iradesi ile oy kullanarak ülkeyi yönetenleri seçme şekli. Bu cumhuriyet rejimini kuran gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha rahmetle minnetle saygıyla anıyorum.

Fakat her ne kadar demokrasi ile yönetilsek de bazı kurumlar da örneğin STK’larda demokrasi sadece kağıt üzerin de yazar ama gerçekte demokrasinin “d” si bile yoktur ortada.

İşte STK’lardan biri olan Türkiye Antrenörleri Derneği Başkanlarını seçti. Konuşmalarda yine bolca demokrasi nutukları atıldı. Üyeler hür iradeleri ile yeniden başkanını seçtiler! Yeniden diyorum çünkü her seferin de aynı kişiyi defalarca yine yeni, yeniden seçtiler…

Mübarek aynı padişahlık gibi. Aynı kişi bildim bileli başkan seçiliyor, nasıl oluyor, yöntemi ne anlayana aşk olsun. Ve üstelik biraz sonra açıklayacağım gibi yirmi yıldır aynı söylemler aynı vaatler aynı aday ve aynı üyeler.

Yani anlayacağınız “Batı cephesinde değişen hiç bir şey yok.”

Nereden bakarsanız bakın ahmakça, nereden bakarsanız bakın üzüntü verici, nereden bakarsanız bakın “utanç” verici. Sizler 10 yıl deyin ben diyeyim 20’inci kez, aynı kişi bir derneğin başkanı seçilir mi yahu? Bu nasıl katılımcılık, bu nasıl demokratik bir yapı, bu nasıl mesleki etik ve kültürdür böyle? Memlekette antrenörler derneği başkanlığı yapacak başka insan yok mudur? Demek ki yok. Var ama yok!

Benim de üyesi olduğum ve hiç aksatmadan aidatlarımı ödediğim bu dernek ki ödemesen çalışma izni vermiyorlar o yüzden peşin peşin alıyorlar aidatları. Çok ilginçtir ki işte bu dernek ülkedeki futbol antrenörlerinin özlük hakları, prestijleri, çalışma koşulları kırk yıldır bir nokta kadar gelişmemişken ve iyileşmemişken aynı kişi yine seçiliyor, seçildi maalesef. Adam sanki çivi çakmış o koltuğa.

Antrenörlerin hangi bir sorununu yazayım ki kardeşim. Geçtiğimiz günlerde seminer de söz aldığımda konuştum o bir kaç dakikalık süre içerisinde. TFF yetkilisine sordum çok önemli olan dertlerimizi sorunlarımızı. Antrenör diplomasını yükselmek için belirlenen çok çok uçuk rakamları hatırlattım ve seminerde olan yüzlerce antrenör arkadaşımızın o meblağları ödeyecek güçlerinin olmadığını belirttim ama aldığım cevap haklısın hocam oldu sadece. Ve tabi çıkışta meslektaşlarımın övgüleri ve teşekkürleri ile karşılaştım ödül olarak. Ve tabi yine çözüm yok, olmadı, olmayacakta. Seçilen sayın yirmi yıllık dernek başkanı daha önce hiç bir çözüm bulmadı ki en küçük bir adım dahi atmadı.

Şimdi niye çözüm bulsun ki?

Nasıl olsa “ceketi” bile tek başına seçimi kazanmaya yetiyor ve artıyor bile. Şimdi önceden de sorduğum soruları bir kez daha tekrar edeyim papağan gibi. Örneğin futbol antrenörlüğü bir meslek oldu mu? Mesleki bir alan olarak kabul görüyor mu? Örneğin bir altyapı antrenörü, bir bankadan kredi almak için başvuru yapsa kabul görür mü?

Peki, beş bilemedin yüz antrenör dışında, özellikle altyapılarda ve alt liglerde antrenörlük yapan kaç kişi, yalnızca bu işten hayatını idame ettirebiliyor?

Yahu 30 yıldır antrenörlük yetkinliği, yeterliliği ve gelişimi konusunda, uyduruk günü birlik seminerler dışında, uzun vadeli neler yaptınız?  TÜFAD, futbolun neresinde? TÜFAD, futbol gelişiminin neresinde? Daha yüzlerce soru var o yüzden kısa keselim aydın havası oldun. Benim yıllardır anlamakta zorlandığım konu şu.

Bu koşullarda aynı kişi yine, yeniden aday olup, yine yeniden kaçıncı kez seçiliyor? Böyle bir şey nasıl olabilir diye sormuyorum artık çünkü ülkemizde bu durumlar artık olağan bir hal aldı. Yirmi yıldır ayni hükümet ve kişiler tarafından yönetildiğimiz gibi aynen. Demek ki muhalefet umut vermiyor, demek ki aday olacakların vaat edecekleri bir şey kalmamış.

İki laf da delegelere edelim onlarda eleştiriden payını alsınlar. Boyunlarına göstermelik delege kartını asıyorlar, on yıllardır aynı kişiyi seçiyorlar. Bu nasıl bir anlayıştır bu nasıl bir kültür ve bilinç düzeyidir anlamak mümkün değil. Bu arkadaşlar büyük bir dayanışma ve kolektif yapı içinde olduklarını düşünüyorlar galiba. Ben yılların Kenan hocası olarak diyorum ki, kendinizi, mesleğinizi, futbolu, sürü psikolojisi ve algı yönetimi simsarlarına daha fazla teslim etmeyin, yazıktır, günahtır.

TFF yapılanmasında rolünüz olsun istiyorsanız eğer, önce kendi rolünüzü etik bir şekilde oynayın. Futbol ve futbol antrenörlüğü birilerinin basamak yaparak kullandığı bir alan ve meslek değildir. Ama diyeceksiniz ki hocam “boş konuşuyorsun” diye, canınız sağ olsun. Maalesef yazdıklarım ve sizlerin okuduklarınız doğru ama, herkes gidişattan memnun ki adam yerinde duruyor ve tekrar seçiliyor. Aynısı ASFK içinde geçerli sadece genel merkez seçimleri değil illerdeki seçimlerde de aynı isimler defalarca seçiliyor. Sadece bu kadar mı hayır diğer derneklerde de veya odalarda da aynı isim defalarca seçiliyor. Bu ülkenin gerçeği bunlar. Ve bu saatten sonra da sadece futbolu sevenler değil, parası ve Ankara’da dayısı olanlar bu meslekte çalışmaya devam ederler. Antrenörler bu işten para kazanmak için değil de (alt yapı ve amatör ligdekiler) zaman geçirmek için çalışırlar yani bir nevi alışkanlık haline gelecektir.

Çünkü lisans yükseltmek için o paraları bulmamız imkansız olduğu bir ortamda ve buna rağmen yine gidip oylarını yirmi yıldır hiç bir çözüm üretmeyen kişiye vermeye devam ediyorsak, onlara ve kendime son söz olarak diyorum ki, ne yapmazlarsa yapmasınlar bizlere ve sizlere müstahak. Ama şunu da unutmadan, kurunun yerine yaş da yanıyor bu ülkede maalesef.

Selam ve dua ile…