Artık şaşıramadıklarımız

Artık şaşıramadıklarımız
Neden ve niçin böyle bir durum oluşuyor anlamak mümkün değil.
Bizim ülkemiz, hep diyorum ya enteresan bir ülke, öyle garip garip şeyler oluyor ki artık şaşırmıyoruz bile.
Alıştık mı, alıştırıldık mı? Kanıksadık mı, kanıksattılar mı? Varın siz çözün, ben çözdüm çözmesine amma “oh olsun” diyecek değilim elbette.
Bu ülke bizim merak etmeyin ne kimseye yediririz nede peşkeş çektiririz. Yedirdik çektirdik diyenler avunsun dursunlar ve kendilerini kandırsınlar.
Sizden geçti artık diyenler olabilir doğrudur amma ben şahsım olarak sekiz tane torun yetiştiriyorum, vatan, bayrak ve Atatürk sevgisi ile dolu…
Onun için benim gibi milyonlarca vatan sevdalısı var çarpın, asgari beşle ne demek istediğimi çözersiniz.
Neyse biz yine konumuza dönelim.
Başta da belirttiğim gibi bu ülkede bir takım tuhaflıklar oluyor ve sıklaşmaya başladı bu aralar.
Spor da özellikle futbol da Kulüp Başkanları’na, yöneticilerine ve antrenörlere değişik şeyler olmaya başladı. Huyları davranışları konuşma biçimleri vs giderek değişkenlik gösteriyor, bahsettiğim iyi anlamda değil tahmin edeceğiniz gibi.
Göreve geldikleri andan itibaren onlara ulaşamazsınız, kapılarını dışa kapatırlar ve deyim yerinde ise ne oldum delisi kesilirler.
Daha önce yardımcılığımı yapmış bir meslektaşıma zar zor ulaştım ve bir profesyonel futbolcu adayını önerdim.
Cevabı aynen şu oldu “Bir ara bakarız hocam”
Bir ara… ,bakarız…
İşte böyle değerli okuyucular, amiyane tabirle şeyin şeyi!
Olmuş, çekmiş şeyini! Koparmış…
Anlayın işte.
Benim ona ve diğer antrenör adaylarına en ilk önerim hep şu olmuştur.
Yaşı 18’den ufak oyuncuların eğitiminde başarılı olmak için onların güvenliğini temin etmek kadar, mutlu ve huzurlu olmalarını da sağlamalıyız, yetmez bu çocuklar arasında yetenekli oyuncuları (özellikle sahipsiz kimsesiz torpilsiz yani) olanların elinden tutup onları Türk Futboluna kazandırmalıyız.
Bu herkes için etik bir görevdir. Küçük bedenlerinin doğru gelişmesi ve serpilmesi için, su ve gıda kadar mutlulukta gereklidir.
İşte bende çok yetenekli ama elinden tutulmayan birine destek olmak amacı ile ve o mutluluğu tadabilmesi için, bende faal olan ve bir kulüpte görev alma şansını yakalamış o meslektaşımı aradım.
Hiç yapmadığım şeyi yaparak o çocuğumuzun elinden tutmasını rica ettim sadece.
Hayatım boyunca böyle yetenekli oyuncuları Türk futboluna kazandırmakla geçti. Eğer menajerlik yapmış olsaydım çoktan köşe olmuştum. Kimsenin kör kuruşu boğazımdan geçmedi o yüzden vicdanım rahat çok şükür.
Ama gelin görün ki ülkemizdeki şartlarda tam kapasite ile hem sporcu yetiştirmek hem de onu Türk futboluna kazandırmak çok zor.
Bir ülkede hiç bir birey, spor yapmak istediği için, tehdide, hakarete, haysiyetsiz davranışlara ve gereksiz acılara ve torpil bulmaya ve araya menajer koymak mecburiyetinde ve katlanmak zorunda olmamalıdır.
Zaten yasalarımızda bu uygunsuz davranışları istismar kapsamına almıştır ama uygulanabilirlik noktasında sıkıntı büyük.
Mutlu olan bir çocuk veya genç oyuncu, kendini ifade etmekten çekinmez. Zaten henüz sporcu olma yolundalar ve aslında öncelikle oyun oynamak amacıyla bize gelirler.
Bundan dolayı 18 yaş altı tüm sporcu adaylarımızı oyuncu olarak görmek ve böyle hitap etmek en doğrusudur.
Oyun oynama hakları teslim edilmiş sporcu adaylarının söz hakları vardır ve birey olarak önemsenirler.
Oyuncu olduklarını idrak etmek bile bile bir sporcu adayının özsaygı ve özgüvenle saha da hareket etmesine olanak veren zemini hazırlar.
Özsaygı ve özgüven ise her oyuncuyu hayatının her bölümünde ileriye taşıyacaktır. Spor ve
performansına yansımaları bir yana, gelişirken kendine sağlanan bu saygın ortam sayesinde, mutlu ve dengeli bir birey de olacaktır.
Bize emanet edilen çocukların, bizimle geçirdiği yıllar belki de onların hayatlarında en derin anıları yaşayacağı yıllardır. Onların, güzel anılarla ve iyi insanlar olarak yetişmesini sağlamak hepimizin boynunun borcudur.
TFF’nin verdiği lisanslarla çalışan tüm çocuklar ve gençlerle ilgilenen futbol profesyonelleri, çağdaş eğitim adına yeni hedefler geliştirmeliler.
Skor odaklı eğitim hedeflerinden vaz geçip, oyuncu odaklı eğitim anlayışını benimsemeliler. Bu değişim, bireylerin kararlılığı sayesinde kısıtlı bir başarıya ulaşabilir. Ancak, bireysel iradenin kurumsal kararlılıkla desteklenmesi ile kalıcı ve sürükleyici olacaktır.
Bu açıdan çocukların ve gençlerin yaşadıkları deneyimler, futbolda gelecek yıllar, mutlaka kurumsal bir anlayış ile ele alınmalıdır.
Bir çocuğun spor hayatındaki kaderi, orada görev yapan yetişkinlerin bireysel farklılıkları ile değişmemelidir. Ortak bir davranış standardı ile çalışanlarda kurumsal bir duruş ve istikrar sağlanabilmelidir.
Standartlar; genç, çocuk aile ve spor çalışanlarının kendi davranışları ve kulüp işleyişi ile ilgili bir kaliteyi hedeflemelerini zorunlu kılar. Kurumsal irade çok önemlidir. Kurumsal davranmak, çalışan personelden buna uymasını istemek, kurumsal kimliğinizi de güçlendirecektir. Bireyler hangi seviyede olursa olsun, ortaya çıkan bu değişime uyum sağlamak zorunda kalır.
Konu derin değil mi?
Yukarıda belirttiklerim olması gereken uygulanması gereken sporda ve futbol da temel prensiplerdir.
Şimdi bir de ülkemize bakın…
Baktınız mı?
Hala göremediniz mi?
O zaman sizlere tavsiyem bir “TECRÜBETÖR” olarak, en kısa sürede ya bir göz doktoruna ya da bir akıl doktoruna müracaat edin…
Şaka maka bir tarafa da göz doktorunu bilmem de akıl doktoruna çok ihtiyacımız var toplum olarak.
Sağlıcakla kalın selam ve dua ile.