Köşe Yazıları

Münir Ali Kara, “Gazeteci kaç kişinin ölümüne neden olabilir”

Gazeteci kaç kişinin ölümüne neden olabilir

Bir eczacı mesela. Yanlış ilaç verirse kaç kişinin ölümüne neden olabilir? Bir, belki iki… En fazla… Bir kutu ilaçta kaç tane varsa işte.
Bir gazeteci yanlış haber verirse kaç kişinin ölümüne neden olur?
Gelin örnekleyelim. Hepimizin yakın zamanda tanıklık ettiği İdlib saldırısı yaşandı. Bu saldırının meydana geldiği gece herkesin telefonuna çeşitli yerlerden bildirim ve mesajlar geldi.
Arkada siren sesleri de barındıran bu mesajlar halkı galeyana getiriyor, onlarca askerimizin şehit olduğu bilgisi aktarılıyordu. Hatta Karasulu Gazi Levent Kara’nın şehit olduğuna ilişkin haber tarafımızdan 6 farklı kanaldan teyit edilmişti. Düşünün ne halde olduğumuzu. Neyse ki denildiği kadar asker kaybımız olmadı neyse ki Levent kardeşimiz şehit olmadı… Ama o akşam yaşadığımız telaş ve kaygının da bir ölçülebilirliği yok.
Geçtiğimiz yıl bir deprem meydana geldi, biliyorsunuz. 6 Şubat’ta meydana gelen iki depremin ardından çeşitli illerden deprem bölgesine yardım götürüldü. Kendine gazeteci diyen birileri Hatay’da baraj patladığı bilgisini paylaştı. Hatay’da baraj olmadığı bilgisine sahip olanlar bile galeyana geldi ve adeta birbirini ezerek şehirden kaçıştı.
Bunlar insafsızca insanların yaptığı habercilik…
Peki daha acısı var mı! Ne yazık ki var!
Körfez Savaşı’nı hatırlayan okurlarımız vardır. O savaşın simgesi haline gelen bir görüntüyü anlatacağım şimdi size. Hatırlıyor musunuz, petrole bulanmış bir pelikan görüntüsü vardı. Bu görüntü Basra Körfezi diye sunuldu ve Amerika’nın Irak’a girmesinin artık elzem hale geldiği bilgisi dünyaya pompalandı. Görüntü bizim anlı şanlı basın kuruluşlarımız dahil pek çok kanalda gösterildi. Savaş başladı. Milyonlarca kişi öldü.
Yıllar sonra o görüntünün aslında Pasifik Okyanusu’nda batan bir petrol tankerinden sızan petrole bulanan kuşa ait olduğu ortaya çıktı. Peki milyonlarca kişinin ölümüne kim neden olmuş? Asıl katil kim! Kesinlikle o görüntüyü paylaşan kişi. Yani kendine gazeteci diyen kimse o…
Geçtiğimiz hafta 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günüydü. Bizi de bazı organizasyonlara davet ettiler ve Allah razı olsun ofisimize gelip ziyarette bulunanlar da oldu.
Ancak eşitlik adalet demek değildir. Koç Holding ile Sakarya Kuzey’in aynı vergiyi vermesi eşitliktir ancak adalet değildir. Adalet ikimizin de kazandığı ölçüde vergi vermesidir.
Bu koşullar altında kendi kendine gazeteci unvanı verenler ile bu işin eğitimini alıp kurallarına uyarak çalışanlar aynı işi yapmıyordur.
Her İnstagram hesabı olanı gazeteciden sayılmamalı. Allah aşkına ama ya.
Size yemin ederim ki bizim yaptığımız işle ilgili hiçbir sorunumuz yok. Ama aynı işi yapmadığımız insanlarla eşit muamele görmek istemiyoruz. Diğerleri daha saygın olabilir, sizinle daha iyi ilişkiler kurmuş olabilir, kendinize onları daha yakın bulabiliyor olabilirsiniz. Bizden daha fazla kişiye ulaşabiliyor da olabilirler. Ama biz onlarla aynı işi yapmıyoruz. Allah aşkına bizi aynı yere davet de etmeyin.
Sürekli çatışma yaşıyoruz.
Gerek yok buna…

Ayıp olmadı mı peki

Karasu’da 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla bir kahvaltı düzenlendi. Kahvaltıyı Karasu Kaymakamı Mehmet Uğur Arslan tertip etmiş. Davet sahibi kimlerin katılacağını kendi belirler.
Siz davete icabet edersiniz ya da etmezsiniz. Biz davete icabet etmeyi tercih edenlerdendik.
Kahvaltı masası U şeklinde planlanmış. Kaymakam Bey ve protokol üyeleri masanın baş tarafına, gazeteciler ise etrafına konumlandırılmış.
Kahvaltıda gazetecilerin masalarına birer termos bırakılmış. Servis başladığında protokol masasına garsonlar servis yaptı, gazeteciler termostan çay koyup içti.
Gazeteciler gününde bari bunu yapmasaydınız ama neyse…

Erdoğan’ın yapamadığını İnci yaptı

Karasu’da geçtiğimiz hafta bir toplantı yapıldı. Ak Parti Sakarya Milletvekili ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkan Yardımcısının Yardımcısı Ali İnci toplantıya mevcut Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı’yı da davet etmiş.
Davet sonunda muhtarların serzenişleri olmuş. İnci de “İkinci dönemde Başkanımız daha iyi bir yönetim sergileyecek” dedikten sonra İshak Sarı’yı Ak Parti’nin 31 Mart’taki adayı olarak ilan etmiş.
Bu durum Sarı’ya bile sürpriz olmuş.
Merakımdan soruyorum: Sakarya İl Başkanı’nın açıklamadığı, Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un isim vermekten imtina ettiği, Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın bile açıklamadığı ismi açıklamak enteresan bir durum değil mi!
Ali İnci’nin verdiği bilgi doğru da olabilir olmaya da bilir. Ama merakımdan soruyorum: Ali İnci mi Ak Parti’ye bağlı yoksa Ak Parti mi Ali İnci’ye bağlı?

En azından müşteri değil mi

Seçim yaklaştıkça nezaket kuralları ihlal ediliyor. Karasu’da geçtiğimiz hafta bir anket daha düzenlendi. 95 bin liraya mâl olduğu iddia edilen ankette Ak Parti’nin adayının kim olması gerektiği soruldu.
Sorulan isimler arasında Ak Parti’ye başvuruda bulunmayan isimler Eczacı İsmet Yavuzyiğit ve MÜSİAD Sakarya Başkanı İsmail Filizfidanoğlu yer aldı. Ancak başvuruda bulunan Kamil Özen ve Zeki Yılmaz sorulmadı.
Şimdi Zeki Yılmaz ile Kamil Özen, Ak Parti’den başvuru yaptıklarında teşkilata 20 bin lira kadar bir bağışta bulunuyor. Verdikleri bu parayı geriye alma ihtimalleri de yok.
Yani bu iki adaydan en kötü ihtimalle biri önümüzdeki seçim dönemi için 20 bin liralık bir katkı sağlamış.
Siyasetçi olarak değilse de sponsor olarak değerlendirseydiniz de ankette sorsaydınız ne olurdu ki!