Köşe Yazıları

Tek adamlık Şenol Hoca ve Altıntop

 

Milli maçı izlerken futbolda olumlu ya da olumsuz neler neler geldi geçti gözlerimin önünden.

Sonra kendi kendime dedim ki “Vay be yıllar yılları kovalamış, zaman su gibi akıp gitmiş” ve ben hala futbolun, gerek teknik adam olarak gerek spor yazarı ve yerel TV’lerde yıllar önce futbol yorumcusu olarak vardım ve hala varım. Kaç yıl olduğunu da söylerdim de yaşım ortaya çıkar diye yazmıyorum.

Valla bu konuda hiç mütevazi davranmayacağım. Yüzlerce belki bine yakın Türk futboluna sporcu yetiştirdim çoğunun elinden tuttum, özellikle garibanların. Yetenekli ama kimselerin tespit edemediği yerlere gittim, buldum, izledim ve gerek milli takım bazında gerekse profesyonel futbola ve amatör futbola kazandırmak anlamında çok büyük çabalar sarf ettim. Onlar para kazandılar ben ise onur

Başardım da.

TFF yıllar önce Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı GSGM’ye bağlı bir kuruluşumuzdu federasyon olarak. O yıllarda bende kadrolu Bölge Antrenörü görevini sürdürüyordum ve daha sonra spor uzmanlığı kadrosuna geçerek görevimi sürdürdüm. Yine o dönemler de adalet, hak, hukuk ve insan hakları kavramları çok daha değerli, uygulanır nitelikler de idi. Çok daha göreve bağlı ve görev sorumluluğu ve görev aşkı ile hareket edilirdi. Çünkü insanlar yalnızca işini yapardı ve mümkün mertebe adil olmaya çalışırlardı.

Peki, şimdi işlerini bu kavramlara saygılı kalarak yapan yok mu elbette var. Toptancılık yanlış olur. Amma velakin şimdilerde rant ekonomisi ön planda olduğundan ne adalet duygusu var ne iş aşkı var ne saygı var ne vefa var…

Maalesef durum bu. Adamı olan yada parayı bastıran her işini görüyor gördürüyor. Hiç hak etmediği halde milli takıma da seçiliyor, hiç hak etmediği halde menajerlik sistemi vasıtası ile bastırıyor parayı profesyonellik sözleşmesi de yaptırılıyor ve transfer de yaptırılıyor. Ondan sonrası köşe dönmek işte.

Konuyu nereden nereye taşıdık. İşin içine hak hukuk insan hakları girince değil mi? Ama çok daha vahim şeyler yapılıyor şu günler de ve kimse gıkını dahi çıkaramıyor her konuda her anlamda olduğu gibi.

Ama benim asıl meselem, işin bir de vefa boyutu var ki o çok daha vahim ve içler acısı boyutlarda.

Oda şu değerli okuyucular.

TFF’nin iki yetkilisi futboldan sorumlu yöneticisi Hamit Altıntop ve milli takımın yeni Teknik Adamı Sayın Kuntz.

Hamit Altıntop geçtiğimiz günlerde çok vahim ve çok üzücü aynı zamanda da haddini aşan boyutlar da bir açıklama yaptı. Saygısızca ve vefasızca

Neydi o açıklama kısaca hatırlatayım…

Altıntop dedi ki; milli takımda artık “tek adamlık” devri sona erdi…

Hayda…

Kimi kastetti dersiniz? Tabi ki Şenol Güneş’i…

Yahu şimdi insana sormazlar mı kardeşim sen necisin orda, TFF’de senin görevin ne, niye müdahale etmedin. Hadi sen korktun diyelim! Koskoca TFF’nin anlı – şanlı seçilmiş başkanı niye müdahale etmedi. Yoksa odamı çekindi korktu Şenol Hoca’dan.

Şimdi bu iddia doğruysa çok vahim, doğru değilse o zaman çok daha vahim.

Böyle bir tek adamlık pozisyonu ya da durumu var idi ise neden Şenol Hoca hiç gıkını çıkarmadan, tazminatından dahi feragat ederek gitti? Öyle bir durum olsaydı gider miydi? Elbette giderdi ama tek şartla tazminatını alarak giderdi tabi.

Şenol Hoca karşılıklı konuşmayla ve ikna edilerek çok daha fazla işler kötüye gitmeden, bırak dedi TFF Başkanı oda bıraktı. Şenol Hoca velev ki tek adamdı o zaman neden yüzüne söylemedin medyaya yaptığın bu talihsiz açıklamayı. Gittikten sonra bu şekilde konuşmak yakıştı mı sana? Hiç etik bir davranış oldu mu bu yaptığın? Daha başka herkesin anlayacağı bir dille ifade edeyim. Bu yaptığın ayıp değil mi? Birlikte görev yaptığın arkadaşını “satmak” değil mi?

Hangi açıdan bakarsan bak çok yakışıksızlık ve çok vefasızlık örneği sergiledin. Her insan kendine yakışanı yaparmış diyorsan. Bu yaptığın açıklama tamda sana göre ve üzerine biçilmiş kaftan gibi cuk oturmuş, dışarıdan bakınca görünen bu.

Gelelim çok aradığın ve bulduğun milli takımın çiçeği burnundaki teknik adamın yaptığı açıklamaya.

Kuntz basın mensuplarının sorduğu bir soruya verdiği cevap ise senin basına verdiğin o talihsiz açıklamayı aratmadı hatta geride bıraktı.

Bir bakıma Şenol Hocanın beyefendiliğinden dolayı sana vermediği cevabı o verdi ama farkında değilsin ya da işine gelmediği için, daha doğrusu sen o hocayı getirdiğin için duymamazlıktan geldin geliyorsun.

Hoca ne demişti? “Benim Şenol Hoca gibi gideceğimi mi sanıyorsunuz” diye.

Anadolu’da yeri geldiği zaman söylenen bir tekerleme vardır. “Al sana bir kaya nerene dayarsan daya” türünden imalı bir söylem.

Hoca mesajını verdi böylelikle ama alan kim?

Şimdi işler iyi gidiyor diye kimse sesini çıkarmadı ama ya yarınlarda?

Her iki TFF mensubunun yapmış oldukları bu söylem çok talihsiz, zamansız, yersiz ve uygunsuz olmuştur.

Günü geldiğinde ikisine de verecek cevabımız dağarcığımız da mevcut hatırlatayım dedim.

Ve milli maça odaklandığımda skor bir eksik oynayan Cebelitarık’a karşı 6-0 galip durumdaydık. Tabi ki sevindim ama asıl sevincim guruptaki diğer oynanan maç sonuçlarıydı. Şimdi şans bir kere daha yüzümüze güldü guruptan birinci olarak, ikinci olarak çıkmakta var, hiç çıkamamakta. Salı gününü bekleyip göreceğiz.

Selam ve dua ile…