KarasuKöşe YazılarıSakarya

Ne Kadar Gerçek?

Eskiden bir haber duysak “nereden duydun?” diye sorardık. Şimdi o kadar çok yerden duyuyoruz ki, hangisine inanacağımızı şaşırdık. Dijital çağdayız; bilgi bir tık uzağımızda ama o tık bazen bizi gerçeğe değil, karmaşanın tam ortasına götürüyor.
Yapay zekâ çağında yaşıyoruz. Artık sadece haberleri değil, görüntüleri, sesleri, hatta insanları bile “üretebiliyoruz”. Teknoloji öyle bir noktaya geldi ki, bir fotoğrafın gerçek mi yoksa algoritma eseri mi olduğunu anlamak neredeyse imkânsız.
Bir yandan bu büyüleyici… Çünkü yapay zekâ; eğitimden sağlığa, medyadan günlük hayata kadar birçok alanda hayatı kolaylaştırıyor.
Ama öte yandan, işin bir de gölgede kalan yüzü var.
Artık bir tıkla sahte bir video üretmek, bir sesi taklit etmek ya da “mış gibi” bir dünya yaratmak mümkün. Ve bu kadar gerçeğe benzeyen yalanların arasında, doğrunun sesi bazen kısık kalıyor.
Yapay zekâ bize hız, kolaylık ve konfor sağlarken, düşünme tembelliği de getiriyor. Artık çoğu kişi bir şeyi araştırmak yerine “yapay zekâya sorayım” diyor. Oysa, sorgulama refleksi kaybolursa, bilginin anlamı da kaybolur. Çünkü bilgiye ulaşmak kolaylaştıkça, “doğruyu seçme” sorumluluğu büyüyor.
Bir bakıma teknoloji bize hizmet ediyor, ama bazen farkında olmadan biz ona hizmet etmeye başlıyoruz.
Beğeniler, algoritmalar, öneriler… Her şey bizim yerimize düşünüyor, bizim yerimize karar veriyor.
Ama unutmamak lazım: Dijital çağda insan faktörü hâlâ her şeyin merkezinde.
Gerçeği koruyacak olan, ekran değil; onu kullanan akıldır.
Belki de bu çağın en büyük sınavı şudur:
“Bilgiyi üretmek değil, gerçeği korumak.”
Ve en büyük cesaret de “bilmiyorum, araştırayım” diyebilmektir.